Bugün dünya Sokrates, Platon gibi antik yunan filozoflarının eserlerini okuyorsa bunu araplar sayesinde yapıyor. Müslümanlık sonrası artan arap hakimiyetine mensup devletler saraylarında ne kadar çok bilim adamı, sanatçı barındırıyorlarsa o kadar itibar sahibi oluyorlardı. 1200'lü yıllarda ulema felsefeyi yasaklayana kadar Araplar çok iyi gidiyordu. Bizi de onları da sonrası yaktı. Şüphe etmeyi , araştırmayı ve felsefeyi yani düşünmeyi yasaklarsan işte şimdi bu hale gelirsin.
araplardan sağlam şairler ve matematikçiler çıkmıştır. el maari, Sabit bin Kurra, Cabir bin Hayyan, Battani, ibn-i Heysem, ibn-i Zühr gibi isimler arap tarihinde önemlidir. araplardan ne kadar hoşlanmasam da katkılarını da söylememek olmaz.
Öncelikle bir ırk'ı aşağılamayı, o ırk'a hakaret etmeyi doğru bulmuyorum.
Toplumların ilerlemesi ve gelişebilmesi için gerekli olan şeyin din değil, din'de de gelişmeyi sağlayacak lokomotif güç gerektiğini, bu lokomotif gücün ortaya çıkabileceği sahaların da ekonomik güç odaklarının birbiriyle rekabeti ile birlikte, üretim ekonomilerinin ortaya çıkardığı sınıfsal çelişkiler olabileceğini düşünüyorum. Bu güç odaklarının olmadığı ortamda ne baasçılık ne de ilericilik tutunamamıştır. Baasçılık şii ve sünni etkide olmak üzere iki koldan geliştiği gibi, süreç içerisinde üç ana akıma bölünmüş olup, Suriye'de şii etkili, Irak'ta sunni etkili olarak, üç ana akım içerisinde en gerici olan akımların iktidarı olarak varolmuştur. Mısır'dan başlayan sunni kolun enson Sisi iktidarının ne kadarsa o kadar seküler anlayışına gelip dayanmıştır.
Müslüman toplumlar içerisinde ulusçuluk eksenindeki mücadelenin tutunabildiği tek ülke Türkiye'dir. Bunun sebebi de 1923 devrimini gerçekleştiren kadroların, daha önce levanten ve gayrimüslim sermayenin tasviyesi ile boşalan alanı devlet imkanları ile -"çelişki"nin dinamiğini oluşturan- ulusal burjuvazinin yaratılması, devamında hammadde kaynağı sağlayan devlet kuruluşları ile orta ve küçük burjuvazinin yaratılması, tartışılacak yanları bulunsa da, üretim ekonomisi ya da bacasız fabrikalar denilen montaj sanayii ile işçi sınıfının ortaya çıkmasının sağlanmış olmasıdır.
Son söz olarak: heriki konuyu biaraya getirirsek, değerli maden ya da petrol yatakları üzerinden elde edilen zenginlikle ilerleme olmaz; bilim gelişmez,kültürel gelişim sağlanamaz. Gereken tek şey "çelişkidir"
Lan o kadar aşağılıyoruz ama bugün sınıftan bir suriyeli arkadaşla konuşuyoruz. Ben dedi suriyede bizim buradaki mühendislik kadar labaratuvar vardı. Bizim lavaratuvar mühendisliğin arkasında göt kadar biyer. Ben dedi orda tek başıma deney yapıyordum amına koduğumun savaşı çıkmadan önce. Biz geçen hafta deney sırasında (abartma yok oturdum saydım) 2 kişi bişeylerle uğraşırken 14 kişi izliyorduk. Hocayla muhabbet edenlerimiz vardı. Tezgahlardan birinin musluğu akıtıyor. Dün yine deney yapmaya gittik. Reflux sistemini su olmadan kurduk ve sebebini sorduğumuzda hoca bize yeterli hortum olmadığı için su bağlamadık dedi. Deneyin sonunda istenilen sonucu elde edemedik ve yine sorduk niye böyle oldu diye. Muhtemelen Biz eter yerine diklorometan kullandığımız için böyle oldu dedi. E hocam eter niye kullanmadık dedik ve eterimiz yok cevabını verdi. Koskoca güşlü türkiyenin koskoca ondokuz mayıs üniversitesi amk. Kampüsün için 100 milyon küsür maliyetli tramvay sokmayı biliyorlar ama eterimiz ve geri akış sistemi için hortumumuz yok. Bazıları hortumu aşıp kanalizasyon borularını bağlarken biz hortum bile bağlayamıyoruz. Evet.
tabii ki sadece araplarla kısıtlanamamakla birlikte, ortaçağ'ın ortalarında müslüman dünyasında bilim ve kültürde yaşanan önemli ilerlemeyi anmakta yarar vardır. sonradan bu birikimden avrupa da rönesans için gerek haçlı seferleri döneminde ortadoğu'da gerçekleşen temaslarla, gerekse cordoba (endülüs) ve palermo gibi müslümanların elinde çok gelişen metropollerle olan temasları ve bu şehirlere sonradan savaş yoluyla hakim olma vesilesiyle epeyce yararlanmıştır.
