medyada, sözlükte yer alan ifadelerden dolayı açıklanmaya muhtaç olan sorunsaldır.
'arap' ve 'bahar' kelimelerinden oluşan 'arap baharı' tamlaması subjektif, yönlendirici bir tamlamadır. zira arap kelimesi nötr ve reel bir durum belirtirken, bahar kelimesi taşıdığı olumlu anlam itibariyle pozitif bir durum belirtmektedir. çünkü bahar çiçeklerin açması, havaların ısınması, doğanın doğmasını ifade ettiği için olumlu bir anlama sahiptir. 'arap baharı' tamlaması da 'batı' tarafından oluşturulmuş bir tamlamadır.
Yemen, bahreyn, suriye, mısır, tunus, libya'da yaşananları arap baharı şeklinde isimlendirmek meseleye yanlı bakmaktır. bu ülkelerin birçoğu yine birçok yönden farklı şartlara sahiptir. mesela suriye dışında hepsi bölgede abd-israil müttefikliği yapmaktadır. bunun yanında aynı özelliklere de sahiptirler. mesela hepsinde sahte seçimler olsa da, rejimlerin isimleri farklı olsa da diktatörlük vardır. yani her ülkede yaşanan isyanlar, farklı parametrelere bağlıdır. ayrıca libya, tunus ve mısırda sadece devrilen diktatörler gitmiş, yerine kimin geleceği netlik kazanmamıştır. yani süreç devam etmektedir. yemende ise yumuşak bir geçiş yaşanmış, fakat durum hala netleşmemiştir. bahreyn keza öyle. suriye'de ise durum iyice farklı, mevcut rejimin her durumda yanında olan kesim, mevcut rejimin karşısında değil ancak reform isteyen kesim ve her durumda mevcut rejime karşı olan muhalif kesim vardır. bunların hepsi de güçlüdür. yani anlayacağınız suriye'de de durum net değildir.
buradan şu sonuca varıyoruz ki, başta yönlendirici, subjektif olan 'arap baharı' isimlendirmesi birileri tarafından bilinçli konmuştur. çünkü mevzuya nötr bakan biri buna bahar demez. zira daha hiçbir ülkede süreçler tamamlanmamıştır. mısır da dahi hala seçimler anca olmaktadır.tamamlanmamış bir mevzuya da yönlü isimlendirme yapmak realiteden uzaktır. bu olsa olsa bir beklenti, umut, temenni, öngörü ya da bir tahmin olabilir.
temennimiz, beklentimiz, umudumuz o ki, inşallah bu süreçler 'bahar' olur, abd-israil'in oyunlarına rağmen bir bahar görürüz.
arap baharı safsatadır. derler ki bu tanım bile araplar tarafından ilk ortaya atıldı.
batı'nın zekasına bir kez daha hayran olma sebebidir süregelen bu olaylar. belirli kesimce bilinen diktatör taşeronluğu, taşeronluğu yapan güçlerce bitirilseydi (muhalif taraf yaratmanın ve muhalifler tarafından sonlandırılmanın aksine) çok daha kötü sonuçlar olurdu. onun yerine aydınları ve halk üzerinde etkinliği olan politikacıları ajanlar aracılığı ile manipüle edip kısa sürede cephe oluşturan güçler, o cephelerin medya yardımıyla da güçlenmesine katkıda bulundu. netice itibariyle senelerce sömürülen ve kontrol edilen diktatörler kendi halkları tarafından alaşağı edildiler. bu bahar aslında "batı baharı" dır bu açıdan bakıldığında.
peki neden bir ırak ya da afganistan gibi savaşlar meydana gelmedi?
arap baharı safsatasının en önemli askeri rolünü hiç şüphesiz nato aldı. birden fazla arap ülkesine ırak veya afganistan gibi işgallere kalkışmak (amerika'nın aksine) kesinlikle akıl dışı olurdu. böylesi işgallerin olmamasının bir başka sebebi de bu hengameye ingiltere ve fransa'nın bizzat askeri müdahelelerinin olmasıdır. kaddafi'nin yakalanmasından tutun önceki saldırıların gerçekleştirilmesinde bizzat fransız askeri kuvvetleri müdahil olmuştur. küçük bütçeli askeri operasyonlarla ekonomik açıdan da bu bahar yine batı baharı olmuştur.
9/11'den bu yana işlenen ikinci en büyük oyundur bu bahar. şuan son halkası belki de yemen. ve orada işler daha karışık. mısır'daki mevcut kaos eski sessizliğinden çıktı bile. ekonomik açıdan da politik açıdan da bahar varsa onu şuan nato güçleri ve amerika yaşamaktadır.