beklemeyin, siz arayın. böylece eğer kötü bir durum varsa ortada ve suçlu olan oysa kendiyle yüzleşmesini sağlarsınız. yok eğer suçlu olan sizseniz neyi bekliyorsunuz ki zaten?
gıcık olunan sevgilidir.belki bunu kasten yapmaz, sadece bunun bi gereklilik oldugunu düşünmez. ilk zamanlar işkillenirsiniz. acaba beni sevmiyor istemiyor ondan mı aramıyor diye. sonra anlarsınız ki bunu gamsızlıgından yapıyor söylenmeye baslarsınız. bu sefer daha da kıl eden "aramam mı gerekiyordu? daha yeni görüştük ya?" gibi bir tepki verir. artık tek çare kabullenmektir. onu böyle antiromantik, heyecansız aşkı sadece gerekli miktarlarda "tüketen" biri olarak kabullenmeniz gerekir. ama bu işte tehlkeli olan taraf kabullenmeye çalişirken kinlenip ondan sogumanız. dikkat etmek lazımdır.
fikirler durmadan değişir. olumlu olumsuz herşey düşünceden geçer. buna bağlı olarak arayacağına ve ya aramayacağına duyulan inanç artar azalır. gün geçtikçe "aramayanı aramam" felsefesi de artar.
kazandığı bir şey yok kaybettiği çok şey vardır.iki taraf içinde...
eğer araması beklenen kişi ciddi bir şekilde sevilen, aşık olunan hatta saplantı halinde olan bir konumdaysa sizin için, çok zor bir bekleyiştir bu; beklediğini kabul etmek istemezsin, başına ağrılar, karnına sancılar girer, bir yandan bütün yaşadıklarınız bir film şeridi gibi gözünden geçer..ama aramaz...ve nedense bu tipler en beklenmedik, istenmedik zamanda ararlar. yazıktır "bir arasa" diye bekleyenlere...
bir çeşit sinir harbi. kavgadan sonra ilk arayan kaybeden, pişman olan demektir. dolayısıyla karşılıklı iradeler sınanır. arananın arayana fırçayı ve trip atma yetkisi vardır.
lü lü lü lü
+aloo (heyecanla tabii)
-noluyor lan zenci mi kovalıyor bi yavaş mına koyim, iyi misin olm napıyon?
+...
-aloo alo lan noldu alo ağlıyon mu lan sen.
çok lanet bir durumdur. insanın ömründen ömür gidiyor.
beklersin beklersin aramaz. artık ümidini tüketir ondan vazgeçersin işte o an arar.
sonrası mı?
sonrası sil baştan.