şu günlerde dönen cennet, cehennem geyiklerinin yanında unutulan başka bir yer de araf. bilmeyenler için de araf günah ve sevapları eşit olduğundan cennet ya da cehenneme giremeyenlerin bekletildikleri yerdir araf.
aslında dünya araf hali olduğundan önce tokat yedim ses vermem için, ilk önce ağladım herşeyden habersizce..
hep don kişot olmaya çalıştım, yel değirmenlerine inat..
ya don kişot olursun, ya da sançopanço derler ya işte öyle..
sonra ne don kişot olabildim ne de sanço panço..
hep dava adamı olmak istedim, "tüketim köleliğine" inat..
dava adamı ölür demişlerdi..
ne davam uğruna ölebildim, ne sevdiğim için yaşayabildim..
hep otoriteye isyan etmek, "kral çıplak" diye bağırabilmek istedim..
habersizdim galile etkisinden.
"ailevi beklentiler" uğruna shakespeare'in kemiklerini sızlattım umarsızca..
hep görmek istedim..
görenedir görene, görenedir köre ne? demişlerdi..
gözümle de göremedim gönlümle de, bu dünyanın illüzyonuna aldanmışçasına..
kimi zaman okulu bitirmek adına, kimi zaman işe girebilmek, kimi zaman patron olabilmek adına değerlerimizden ödünler verirken "hacı yağı ile parfüm" arasında sıkışıp kapitalist köleler haline gelişimizin özeti budur aslında..oyuncakdünya'nın bahsettiği "ana rahmi denilen cennetten" arada kaldığımız dünyaya, buradan da cehenneme..(eğer orayı da çok görmezlerse)