balo sokakta bulunan 5. katta olması münasebetiyle kimsenin yanlışlıkla gidemeyeceği, nezih müşteri portföyüne sahip all music of the world sloganıyla yola çıkmış harikulade bir mekan.
var olunabilecek yerlerin en kötüsü. yolun başındayken hayal kurarsın. hayatla ilgili, kendinle ilgili ve çabalamaya başlarsın hayal ettiklerine ulaşmak adına. çünkü var olmak istediğin yer orası değildir, kendini başka bir dünyaya, başka insanlara, başka düşüncelere ait hissedersin ve haklısındır da bu düşüncende. hep dışlandığın, anlamadığın, anlaşılmadığın o dünyada var olmak istememek en büyük hakkındır. dolayısıyla evrilmeye başlarsın, kendini ait hissettiğin dünyaya doğru. ancak bunda ne kadar hızlı ve başarılı olursun bu hep tartışma konusu olacaktır. Ve hayallerin gerçek olur, o kendini ait hissettiğin dünya sana kapılarını açmıştır artık ve sen de endorfin orgazmıyla girersin o kapıdan. arkana dönüp bakarsın ve o bakışta bir zafer kokusu vardır. ardındakilerin "başardı" dediklerini duyar gibisindir. işin aslı başkadır. diğerleri ya "başardı" dememişlerdir ve sen öyle anlamışsındır ya da o "başardı" kelimesindeki anlam sendeki versiyonuyla aynı değildir. ve o kapıdan girdiğin ilk andan beri, kendini biraz da geldiğin yere ait hissetmeye başlarsın. ya da gerçekten ait olduğunu farkedersin geldiğin yere. gerçek mutsuzluk burada başlar. artık geri dönülmez; ancak gittiğin yoldan da emin değilsindir. ne eskiden var olduğun yeri beğenmişsindir ne de şu anda var olduğun ya da olacağın yeri beğenmişsindir. işte. artık araftasın.
ve çoğunlukla bir sözlük yazarısın. kabullenmek en acı ve doğru olanı. gerçek olan saf mutsuzluktur.
türk sinemasının yerinde sayma nedenlerinden bir tanesi olan film.
türklerin türlü çeşit çevirdiği filmleri izledim bir türk olarak, dedim bir de korku filmi denen türleri deneyelim. izledim araf denen filmi. şimdi ne ile karşılaşacağını bilirsinde, yine de izlersin hani, başlıktan etkilenirsin psikolojik olarak, işte bana da öyle oldu. düzgünce eleştirmek gerekirse hiç olmamış, çok basit kuguya dayanan, değil korku filmi kategorisine, dram veya psikoloji türüne bile sığamayacak kadar kof bir film olmuş.
bir kadının gördüğü halisinasyonlardan kimene kardeşim! zaten dekor sıfır kalmış, hastane, ev vs ışıklandırma denilen bir şey yok! hayır, madem ışıklandırma belirsiz olacak ona göre bir dekor oluşturulabilirdi. bildiğin mağara ortamında insanı germeye çaışmak bu! ee zaten filmi karanlıkta izliyorum, sette karanlık olunca canı sıkılıyor insanın.
bu demektir ki, taze kanların getireceği nefesleri bekleyelim türk sineması adına, belki de dilenebilecek en güzel dilek bu olur.
elif şafak'ın yazdığı bir kitaptır. kitapta araf diye bahsettiği yer ise boğaziçi köprüsüdür. yani şöyle diyebiliriz ''ne bu taraftasındır ne öbür tarafta, sadece araf'ta '' okunası güzel bir dili olan kitabı tavsiye ederiz efenim, daha fazla yazamam hakkında, > spoiler mevzusu.
''ne cennet ne de cehenneme gidemeyecek olanların toplandığı yer.
iki dünya arası'' dense de aslında var olmayan bir yer. ölümden sonra iki mekan vardır: cennet ve cehennem. ötesi yok.
elif şafak bu kitabı deliliğin eşiğinde yazdığını söylemiş . olsa olsa hikayenin sıkıcılığı ve monotonluğundandır diyeceğim.
zaten okurken sıkılmıştım hele finalde koptum. hikayenin sonunda yazar sahiden iyicene saçmalamış.
dünya hayatı esnasında, uhrevi ve dünyevi çizgisinin tam ortasında iken, tam anlamıyla bu iki taraftan birine tam olarak dahil olamamak ve yaptığı her hareketinin yakın çevresi/toplum tarafından 'çelişki yumağı' şeklinde adlandırılan kişinin içerisinde bulunduğu ruh halidir.