Herkes bana aynı şeyi söylüyor ben ikili oynamıyorum lanet olsun ben sadece arada kalmışım dedi. iyiyle kötünün arasında, doğruyla yanlışın arasında, hareketle bekleyişin arasında geçirmişim ben gençliğimi. Hayatımı hep iki tarafı da en az hasarla nasıl kurtarabilirim diye düşünerek yiyip bitirmişim. Siz beni nerden anlayacaksınız ki ben size ikili oynayıp oynamadığımı izah edeyim. dedi
Siz hiç iki tarafada kötü oldunuz mu. Ben hep oldum. Ben hep kötüydüm. yapmaya çalıştığım şey belki doğru olandı. Ama bedeli de buydu : iki tarafa da kötü olmak.
Sizin yüzünüzden insanlar hiç kırıldı mı , sövüldü mü ve ya dövüldü mü. Ben bunların hepsine sebep oldum. En kötüsü de sonrasında kimseye bir şey diyememek evet sonrasında tek bir kelime bile edemek. . . dedi arada kalan.
Bağırdılar. Çağırdılar. Öfekeleri dinmeyecek gibiydi. Hep masum olanın üstüne geliyorlardı. Çünkü o güçsüzdü o acizdi o anlaşılmayandı o kimsesizdi ve geri kalanlarına da sahipti. Ama kendine göre doğruları vardı ayakta kalmaya çalışıyor doğrularını haykırıyordu. Karşısındakiler çoğunluktaydı buna aldırış etmiyor kabullenmiyorlardı. Doğrularını haykırmaktan yılmıyordu. Vurdular. Bir kez daha vurdular. Öfkelerini yine çıkaramıyorlardı. Tekrar tekrar gelip kabul ettirmeye çalışıyor öyle değil böyle olacaktı diyorlardı vurdular vurdular vurdular. Arada kalmışın elinden bir şey gelmiyordu. Hiçbir şey yapamıyordu. Dengeler vardı. Masumla zalim arasında bile kalmıştı çünkü. O da kendini savunuyordu. Çünkü kendini savunma zorunluğundaydı. Onu da ezeceklerdi döveceklerdi belki ama onun söyleyecekleri sadece doğrularıydı. Ben böyle böyle yaptım siz anlamıyorsunuz diyordu arada kalmış. Ona vurmadılar hiç ama o zaten ondan beterdi.
Dengeler. Öyle bir dengelenmiş ki. Öyle sarıp sarmalamış ki çevreyi arada kalmamak için seçim yapamadı. Bir türlü ve hiçbir zaman yapamıyacaktı. Onun kaderi buydu arada kalmışlığıyla yaşayacak gidecek ve her iki tarafı da en az hasarla nasıl kurtarabilirim diye düşünecekti.
Nasıl diyorlar kader. işte bu da onun kaderiydi. Çünkü dengeleri o belirlememişti. Kendi kendini yemeye devam etse de o belirleyemeyecekti de hiçbir zaman.
iki arkadaşın birbiriyle iyi geçinmiyorsa ikisini idare etmek zorunda kalmanı ifade eder ama bu şekilde sonlanmaz ve en kötüsü sen idare ettiğini sanarken çoktaannn birinin sana cephe almasıyla sonuçlanır. ayrıca sen süzme bir salak olarak bunu sonradan farkedersin.arkadaşlarının arasında, belki ailenle arkadaşlarının arasında, belki sözlük uuserlarıyla aranda, sevgilinle arkadaşının arasında vs vs vs... seçim yapmak! peki bu neden gereklidir? bunu yapmak zorunda mıyım? peki neden? diye sorularla kafanı sürekli kurcalarsındır. (bkz: iki arada bir derede kalmak)
seçim yapmamayı seçersin, ama her seçimsizlik bir seçimmiş bunu anlarsın.
arada kalmamak ise hayatın boyunca imkansız bir şeydir. yüz kere karşılaştım diyenler bile * yine aynı şey olursa ne yaparlar bilinmezdir. sadece karşı tarafa '' umarım böyle bir şey senin başına gelmez '' der.