orta doğu kökenli bir müzik türüdür. mısırlı müzisyenler (örn:abdulvahab) özellikle bu tarzı çok benimsemişlerdir. ülkemize orhan gencebay tarafından getirildiği söylenmektedir. keman, bağlama, def, darbuka gibi enstrümanlar çok kullanılmaktadır. daha sonraki dönemlerde yani 80 li yıllarda bu müziğin daha romantik versiyonu olan taverna/fantazi müzik türleri doğmuştur. arabesk daha çok yoksul kesime hitab ederken, taverna müziği daha varlıklı insanların istanbul boğazının kenarında (tarabya, beşiktaş, ortaköy) yer almış zamanın ünlü gazinolarında sıkça çalınan bir tür olmuştur.
ilk defa bugün, kanal 7'de izlediğim film. izlemez olaydım. 105 dakikalık filmi reklamlar hariç 84 dakika verdiler. tam 21 dakika kesmişler, boru mu bu sözlük! atalarına bacılarına cetlerine küfrettim!
öncelikle belirtmeliyim ki diğer 21 dakikayı izlemediğim ve birşeyler kaçırmış olabileceğim için sadece izlediğim kısım için değerlendirme yapacağım.
filmdeki absürdlük/ironi henüz filmin başından kendini belli ediyor. bir çok sahnede de dönemin yapmacık türk aşk/dram filmlerine yine yapmacık bir tavırla göndermede bulunup bolca taşak geçiliyor, dönemin filmleri ti ye alınıyor.
kör olan şener'in araba çarptıktan sonra tekrar görmeye başlaması, şener hastanede tedavi altındayken müjde'nin ameliyathaneden çıkan doktora endişe içinde 'yaşayacak mı doktor?' diye sorması ve daha bir sürü sahne bunlare örnek verilebilir. ve dönemin filmlerinden alınan, bunlara benzer repliklere verilen yardıran cevaplarla film adeta 'nasıl taşak geçilir' sorusuna en güzel cevabı veriyor.
oyunculuklar ise bir diğer dikkat çeken unsur. şener şen ve özellikle uğur yücel döktürmüş. ve şunu hissettim ki, sanki uğur yücel'e the godfather daki marlon brando( namıdiğer: don vito carleone) havası verilmeye çalışılmış papyon, takım elbise, saçlar, karizmatik kalın ses ve sigara ögeleriyle.
evet film bir komedi filmi ve gayet de iyi güldürüyor. ancak bir kemal sunal filmi kadar da komik olduğunu söylemek mümkün değil.
ve son olarak, filmin en güldüğüm sahnesi ise şener şen'in çöldeki serapta müjde ar'ı görmesi eşliğinde allahım kör et beni! diye şarkı söylemesinin ardından diz çöküp 'allahım görmüyorum. sana çok şükür görmüyorum. kör oldum' demesi.*
alkol almadan kafayı güzelleştiren tek müzik türüdür. acının dibini yaşatır bünyeye öyle herkes dinleyemez, kaldıramaz. şu sözlere bakın ki bir ruh hali ancak böyle güzel tasvir edilebilir: aşk olmasaydı böylesine yanmazdım
senden bir melek yaratıp secde edip kalmazdım
ben ne dilenci
ne de bir gurursuzum
çok sevdiğim için böyle aşık böyle mutsuzum
müjde ar, babası tarafından, istemediği bir kişiyle evlendirilecektir. Düğünden kaçar, Yolda bir kamyoncunun tecavüzüne uğrar. Ardından yol kenarındaki bir manava vardığında üç kişiyle karşılaşır, ve kopartan sahne gelişir;
- düğünden kaçtım, yolda bir kamyoncu bana tecavüz etti.
+ vay namussuz, bize niye haber vermemiş? Gel bakalım şöyle.
- durun! N'apıyorsunuz? Beni değil kamyoncuyu yakalayacaksınız.
+ kamyoncuyu niye yakalayalım, sapık mıyız biz?
--spoiler--
yıllardır tartışıla gelmiştir. Arabesk aslında bi süsleme sanatıdır. Sözlük anlamı; arap tarzında, arap usulü yapılan demektir. Günümüzde özellikle müzikle, Orhan Gencebay ile hayatımıza girmiştir bu kavram.
Ancak asıl yanılgı Arabesk deyince akla acı, keder, hüzün, dert, sitem, feryat gibi cümlelerin özellikle olumsuz cümlelerin gelmesidir ki, arap müziğinin dünya çapında bilinen tarzı mezdekedir. Ve dünya üzerinde insanı bu kadar keyiflendiren, bu kadar hızlı ve ritmik, bu kadar oynatabilen başka da müzik yoktur. Mezdeke arap tarzıdır. Sözlük itibari ile arabeske tekabül eder.
Ayrıca arabesk isminin konulmaya başlandığında; ölçüt alınan şey sözler değil kullanılan müzik aletleriydi. Yaylıların ve darbukanın o arap tarzı kullanımıydı. Gencebay'ın bu durumla ilgili şöyle bir tespiti vardır ve %100 haklıdır. kendisi Der ki: '600 yıl iç içe yaşamış olan iki halkın birbirinden etkilenmesinden doğal başka ne olabilir?'
--spoiler--
--spoiler--
Müzikte ifade bulan ve "arabesk" olarak nitelendirilen tarz " Yoksulluk ve Yoksunluk" kültürünün dışa vuran en belirgin uslûbudur. Bu tarzın ve uslûbun en önemli niteliği güvensizlik, yılgınlık ve umutsuzluktur. insanın bütünüyle içe dönerek çöküşünü ve hayattan vaz geçişini dile getirişidir. Çaresizlik yenilemez olarak algılanmaktadır. Tek çıkış yolu ölüm olarak algılanmakta ve algılatılmaktadır. (Prof. Dr. Umay Türkeş Günay)
--spoiler--
yani geçmiş yıllarda, 70'lerde 80'lerde falan, lümpenlerle, varoşlarla birlikte anıldığı için "tü kaka" edilmesi normal karşılanabilir; ama şimdi durum biraz farklı, "modern arabesk" ya da "yeni arabesk" olarak tanımlayabileceğimiz işler ortaya çıkıyor birer birer; mesela fairuz derin bulut, istanbul arabesque project ya da şevval sam, ışın karaca'nın yaptığı arabesk çalışmaları çok hoş.
alıp dinlenmesinde bir sakınca yok, arabesk artık elit tarafından yadırganmıyor, "müslüm baba"lar falan en elit yerlerde sahneye çıkıyor.
ayrıca, her türk gibi, inkar etsek de etmesek de, bi yerlerimizde hep "arabesk" bir yan var, bu da ayıp değil. bu yüzden tavsiyem yukarıda saydığım sanatçıların, grupların "icra ettiği", böylelikle de yeni bir form kazanan şarkıları alıp dinlemeniz. hem rock enstrümanları kullanıyor yeni arabesk şarkılarda, daha ne olsun!