müjde ar ve şener şen in biribirilerine kavuşamayan iki sevgiliyi canlandırdığı 1988 yapımı trajikomik ertem eğilmez filmi.
köylü şener'in köy ağasının kızı müjde' ye aşık olması ile başlayan tipik fakir oğlan zengin kız, para teklifi ile sevdiğinden ayırma, gazinolar ve bu gazinoların kralları, üzerinden bir kamyon insanın geçtiği masum köylünün genel eve düşmesi, genel eve düşmüş masum köylünün* zengin bir adam tarafından kurtarılması, yanlış anlaşılmalar sonucu hapse girmeler, öldü sanmalar, alkolik olmalar gibi sayısız türk filmi klişesinin ti ye alındığı geçmişin korkunç bir filmidir.
dınınınıı müziği eşliğinde ortaya çıkan kaya adlı efsane bir karakter yaratmıştır bu film.
dramatize edilmiş hayatların abartılı komik öyküsü.
aslına bakarsan çok sevmem, çok dinlemem ama arabesk sadece müziğin değil, hayatında bir parçasıdır. ana teması; acı, üzüntü, keder vs. olduğu için sevmiyorum. sevsem de, sevmesem de dediğim gibi; hayatın bir parçasıdır.
türkiye de yapılmış en iyi absürd komedi filmidir. tüm o klişeleri içinde barındırır ve sırf bu yüzden bile acayip eğlenmene sebebiyet verir. şener şen ve müjde ar ın oyunculuklarınından bahsetmiyorum bile, o süper şarkılardan da.
kendi rekorum olan " aynı filmi 4 kere izleme rekoru" nu kırdıran film. yahu o nasıl film öyle. resmen gelmiş geçmiş tüm filmleri tiye almış. sevip kavuşamayan çiftleri, kör olup araba çarpınca tekrar düzelen kadınları kısacası yeçilçamın " türkücü oyuncuların " yer aldıgı tüm arabesk filmleri tiye alıp skip atmış.
müjde ar'ın kaçış sahnelerinde önüne gelenin tecavüzüne ugraması yardı efenim. hele " aha karı " diyen dayı yok mu alem valla.
arabistana işçi göçü sırasında oraya gidenlerin arap müziklerine türkçe söz yazması ile ortaya çıkmış daha sonra halkımızın beğendiği ve tuttuğu tarz olmuştur.
edit:imla
yani geçmiş yıllarda, 70'lerde 80'lerde falan, lümpenlerle, varoşlarla birlikte anıldığı için "tü kaka" edilmesi normal karşılanabilir; ama şimdi durum biraz farklı, "modern arabesk" ya da "yeni arabesk" olarak tanımlayabileceğimiz işler ortaya çıkıyor birer birer; mesela fairuz derin bulut, istanbul arabesque project ya da şevval sam, ışın karaca'nın yaptığı arabesk çalışmaları çok hoş.
alıp dinlenmesinde bir sakınca yok, arabesk artık elit tarafından yadırganmıyor, "müslüm baba"lar falan en elit yerlerde sahneye çıkıyor.
ayrıca, her türk gibi, inkar etsek de etmesek de, bi yerlerimizde hep "arabesk" bir yan var, bu da ayıp değil. bu yüzden tavsiyem yukarıda saydığım sanatçıların, grupların "icra ettiği", böylelikle de yeni bir form kazanan şarkıları alıp dinlemeniz. hem rock enstrümanları kullanıyor yeni arabesk şarkılarda, daha ne olsun!
--spoiler--
Müzikte ifade bulan ve "arabesk" olarak nitelendirilen tarz " Yoksulluk ve Yoksunluk" kültürünün dışa vuran en belirgin uslûbudur. Bu tarzın ve uslûbun en önemli niteliği güvensizlik, yılgınlık ve umutsuzluktur. insanın bütünüyle içe dönerek çöküşünü ve hayattan vaz geçişini dile getirişidir. Çaresizlik yenilemez olarak algılanmaktadır. Tek çıkış yolu ölüm olarak algılanmakta ve algılatılmaktadır. (Prof. Dr. Umay Türkeş Günay)
--spoiler--
--spoiler--
yıllardır tartışıla gelmiştir. Arabesk aslında bi süsleme sanatıdır. Sözlük anlamı; arap tarzında, arap usulü yapılan demektir. Günümüzde özellikle müzikle, Orhan Gencebay ile hayatımıza girmiştir bu kavram.
Ancak asıl yanılgı Arabesk deyince akla acı, keder, hüzün, dert, sitem, feryat gibi cümlelerin özellikle olumsuz cümlelerin gelmesidir ki, arap müziğinin dünya çapında bilinen tarzı mezdekedir. Ve dünya üzerinde insanı bu kadar keyiflendiren, bu kadar hızlı ve ritmik, bu kadar oynatabilen başka da müzik yoktur. Mezdeke arap tarzıdır. Sözlük itibari ile arabeske tekabül eder.
Ayrıca arabesk isminin konulmaya başlandığında; ölçüt alınan şey sözler değil kullanılan müzik aletleriydi. Yaylıların ve darbukanın o arap tarzı kullanımıydı. Gencebay'ın bu durumla ilgili şöyle bir tespiti vardır ve %100 haklıdır. kendisi Der ki: '600 yıl iç içe yaşamış olan iki halkın birbirinden etkilenmesinden doğal başka ne olabilir?'
--spoiler--
müjde ar, babası tarafından, istemediği bir kişiyle evlendirilecektir. Düğünden kaçar, Yolda bir kamyoncunun tecavüzüne uğrar. Ardından yol kenarındaki bir manava vardığında üç kişiyle karşılaşır, ve kopartan sahne gelişir;
- düğünden kaçtım, yolda bir kamyoncu bana tecavüz etti.
+ vay namussuz, bize niye haber vermemiş? Gel bakalım şöyle.
- durun! N'apıyorsunuz? Beni değil kamyoncuyu yakalayacaksınız.
+ kamyoncuyu niye yakalayalım, sapık mıyız biz?