insanın dönem dönem içinde bulunduğu durumlar ve bu durumlara göre şekillenen ruh halleri var.
Her durumu ve ruh halini yansıtan da bir Kemal Sunal filmi var.
Kemal Sunal'ın o durumun içinde bile hala gülebilmesi var, güldürebilmesi var. Düşünsene 100 numaralı adamı. Ya en büyük Şabanı.
Kiracı var daha sonra.
Düttürü dünya var.
Öğretmen Kemal var.
Her filmin sonunda yola gelen kötü adamlar var. Film boyunca Kemal Sunal'a kök söktüren ama filmin sonunda ona sarılan onu bağrına basan ailesi var. Küslüğe son verip aslanım be diyerek buna sarılan arkadaşları var.
Kemal Sunal'ın ne kadar kötü biri olduğunu anlayıp yere bakarak dudağını büze büze terkettiği kızın pişman olmuş koşusu ve sarılmaları var.
Kemal Sunal filmlerini gülmek için izlediğimde vasat gelir. Çünkü her filmde tekrarlayan espiriler, biraz demode olmuş espiriler. Ama o filmleri içindeki turkuaz haykirisi arayarak izlediğimde
Dünyanın en güzel şeyini yapıyor olurum.
ben kemal sunal’ın birkaç film dışında çok iyi senaryolarda oynatıldığını düşünmüyorum. fakat adamda tanrı vergisi bir yetenek ve sinemaya inanılmaz yakışan bir dış görünüş var. bakışları inanılmaz yani gözleriyle yaptığı her hareket literatüre geçebilir. hocası müşfik kenter. mesela müşfik hoca tartışmasız daha iyi oyuncudur, ses, tavır, duyguyu veriş bakımından. fakat görüntü bakımından kemal sunal hiçbir şey yapmadan da zaten güldürebiliyor. çok tuhaf.
Şüphesiz ki anlamsız olduğu kadar da türk dnasına kodlanmış garip bir istek. mesela o gün tükmük köftesi mi yedin, hop aklına hemen meraklı köfteci gelebiliyor. ya da almanya'ya dair bir şey mi gördün. hadi gurbetçi şaban izleyeyim diyorsun. ne bileyim, siyasi bir absürdlük mü gördün. patlat oradan bir zübük diyebiliyorsun. hoşlandığın kızla mı olamıyorsun. koy oradan bir kibar feyzo da neşemizi bulalım triplerine girebiliyorsun. enteresan enteresan haller. bak bir italyan'a, madagaskarlı'ya gelmez mesela bu istek. lan ne güzel tespit oldu. gideyim bir hanzo izleyeyim hemen.