Dünyada fotoğrafını çekmek isteyip çekemediği adamlar varmış aslında. Mesela Charlie Chaplin. Ara Güler'in dünyasını kuran, ona vizyonu veren, hayata bakmayı öğreten adammış Charlie Chaplin. Günlerce kapısında yatmış fotoğrafını çekebilmek için.
en sevdiği kelimeye 'bok' cevabını vermiş,fotoğraflarıyla gönüllerde yer etmiş,15 mart'a kadar caddebostan kültür merkezinde sergilenecek serginin sahibi,1928 doğumlu fotoğrafçı.
en iyisi doğmamaktır. olay biter. doğmamış olsaydım benimle röportaj yapmayacaktın mesela. rahat edecektim.
fotoğrafın altın çağında deformasyon ve photoshop yoktu. fotoğraf görsel hakikate en yakın şeydi. fotoğraf bozuldu artık; yalan konuşuyor. oysa benim bildiğim fotoğraf yalan konuşmazdı, hakikati gösterirdi.
sanatçı diye ortada gezenlerin bütün hepsi ibneler. şimdi ben kendime sanatçı diyeyim de ibne mi olayım? ben bunlarla uğraşamam. vaktim yok. benim işim gücüm var.
gerçek sanatçılar hiçbir şeyi takmıyorlar. dünyanın içindeki metamorfozu keşfetmişler. onun üzerinde düşünüyorlar. gerisinin palavra olduğunu fark ettiler.
yeteri kadar entelektüel değildir dünya. dünya insanları boşluk üzerinde düşünen aptallardan ibarettir.
gidiyorum 100 numara nerede? diye soruyorum otelde. abi burası 98, bundan sonraki binadır. diyorlar. herif 100 numarayı bilmiyor.
sanatçı müziği yazandır. chopindir, beethovendır. müziği çalan ise kemancıdır. bunlar sanat eserini sergileyenlerdir. sanatçı ise sanatı yapan adamdır. icracıdan bana ne.
bütün her şey felsefe için çalışır. filozof denen adama malzeme üretmek için. bütün insanlık, politikacılar, devletler, cumhurbaşkanları bir filozofun ne diyeceğini ayarlamak için vardır. din, felsefenin bir bacağıdır. dünyadaki en son lafı filozof söyler. gerisi de palavradır.
toplum ne istediğini bilmez, hıyarlar cemiyetidir. dünyanın en cahil kitleleri toplumlardır. hiçbir şeye yaramazlar.
en kolayı ölmemek. ben ölmeyeceğim çünkü. ben gene eserlerimde var kalacağım, size merhaba. diyeceğim. shakespeare yaşıyor mu, ölüyor mu?
yaşlandıkça küfretme özelliğim ön plana çıkıyor, ferahlatıyor beni. giderayak herkese küfredeyim diyorum.
başıma bir şey gelmeyecekse sevmediğim foto muhabiri.
efsanevi güzellikte fotoğraflar çekebilir. eyvallah saygımız var. ama sevmek zorunda değilim.
iç dünyasına inildiğinde kendi yaptığı işi dünyanın en önemli, en gerekli, en kendinden başkası yapamaz, en çok eğitim alınması gereken işi olarak gördüğüne eminim. sırf bu yüzden sevmiyorum ya.
yazdığı bir fotoğraf kitabının ön sözünde aynen şu satırlar vardır "bu kitaptan öğreneceğiniz teknikler ile çoluğunuzun çocuğunuzun fotoğrafını çekebilirsiniz ama sakın fotoğraf sanatçısı oldum sanmayın"
bu ne şimdi? bırak insanlar fotoğraf çeksin. berbat çeksin hem de. sonra da sergilesin. ne olacak. bu iş sadece tek bir gözün eğitimi ile yapıldığında mı güzel. o da dünyayı öyle görüyor. hepimiz aynı işleri yaparsak nerede gelişme nerede ilerleme.
"abi bi fotoğrafımı çek" diyenlere çok fena ayar olan fotoğrafçı. "sen kimsin yahu? ünlü müsün, katil misin, hırsız mısın, diktatör müsün? basit bir adamsın ben niye çekeyim senin resmini" diyerek güldürmüştür. fotoğrafa resim dese de biz onu çok seviyoruz.
cüneyt özdemir in programında söylediği sözler twitter ve facebook ta aforizma olarak yerini almış abi. misal:
"hayat küçük insanların hikayesidir. ingiltere kraliçesinin hayatı bi bok değildir / ara güler"
bir söyleşisinde:
- hangi makinayla fotoğraf çekiyorsunuz? sorusuna sinirlenerek(!)
- ne yani dünyanın en iyi daktilosuna sahip kişileri dünyanın en iyi yazarlarımıdır? cevabıyla karşılık vermiştir. ve bir müddet sonrada şu ölümsüz ve kopartan sözü sarfetmiştir:
ben singer dikiş makinasıyla bile fotoğraf çekerim. *
--spoiler--
En iyi makina en iyi fotografı çekseydi en iyi daktiloya sahip olan da en iyi romanı yazardı.
--spoiler--
mantıksız sözü söyleyen sanatçıdır öyle ki pikseliydi lensiydi 21. yy da fotoğraf makinasının özelliklerinin ehemmiyeti tartışılmaz ama daktilon altından da olsa kabiliyetin olmadıkça hiçtir.