perondan kalkış vakti geldiğinde, dışarı çıkıp şoföre 'gel geri' diye bağırırken, avcunun içinde tutmak zorundaymış gibi hissettiği sigarasının dumanından çilekeş ciğerlerine bir nefes çeken, otobüs ileri yönde hareket ettikten ancak birkaç saniye sonra içeri atlayan ve akabinde kapının usulca kapanmasıyla gözden kaybolan şehirler arası zayıf, çelimsiz, kuru göt bi otobüs muavininin gözlerindeki hakimiyet ışıltısı gibiydi seni sevmek...