herhangi bir yazarı, eserini okuyarak tanımak varken kulaktan dolma fikirlerle, internet sitelerindeki bilgilerle, yorumlarla öğrenip hakkında ahkam kesen insana denir.
sen tezinde o yazarı çalışmış, memleketin dört bucağından bilgi toplamış olsan da seni tek bir kopyala yapıştırla alt etmeye çalışır. işte aptalın amacı da budur: hep haklı çıkmak. üzmeyin onu, çok alınır. evet sen haklısın diyin ve sessizce gidin.
kedi grubunun huzur verici ezgilere sahip şarkısının ismidir. "hem o söz ve gözlere güvenmiyormuş aşk"dizesindeki gibi aşk yara bir kez yara aldı mı bir daha sözlere ve gözlere güvenmez.
belki de deniz seki nin en iyi şarkısı. yok, böyle sanki deniz seki nin "belki de" isimli bir şarkısı varmış da ben yanlış başlığa yazmışım gibi oldu. ki kadın yapar yani. beklerim. iki cümle kurar sekiz mısraya yayar, ismini de "belki de" koyar.
seni sevemediğim
gözlerinin renginden
anlaşılan derinden
tanışılan sıkı bir
bağ gibidir
dibidir
belki de.
gibi bişey misal.
neyse konu dağıldı. "deniz seki nin, belki de en iyi şarkısıdır" demek istedim. yanlış anlaşılmasın. belki de değildir ayrı konu.
...
Bir hareketlilik vardı üzerimde şamil abinin evini yerleştirirken. bir beklentim vardı sanki eşyalardan bile. şimdiyse gittiğim istikametin bir önemi yoktu. yolculuğun kendisi yetiyordu. o kadar çok kızdım, o kadar çok sevdim ve kıskandım. sadece sahip olabilme ihtimaliyle yaşadım bu güne kadar. bu bir insanın sahip olduklarını kaybetmesinden bile kötü bir şey olabilir. adını koyamadığım bir imkanım vardı ve canımın istediği her şeye benzetebilirdim her şeye. sanki bir hastalık yapıştı yakama ve ne yapıp edip , onu hep şekilsiz bıraktı. önce yanı başından geçip gittiğimiz ağaçlara ve çimenlere baktım, sonra aynada biraz kendime baktım. daha sonra cüzdanımdan rahmetli babamın resmini çıkarıp ona baktım. ne evimden ayrılmıştım ne de evime dönüyordum. sanırım kendime uygun bir yaşantıyı tasarladım bile kafamda. ağar ağar geçiyor her şey, tabii ki bulmayı ümit ediyorum. belki bulduğuma ikna olunca onu da reddederdim. belki bir gün öylesine güzel bir kız bana aşık olacaktı ki, bütün ağrılarımı dindirecek. o kızın sevdiği adam olmaktan başka hiçbir şey önemli olmayacak. ''sen kimsin'' diye sorduklarında kendimi böyle tanıtmaya başlayacağım. hiç kimse olana kadar yaşayacağım beni en çok sevenin kalbinde.
şimdi ben, beni gölgesine buyur etmiş insanların koynuna sığınmaya gidiyorum. orada duracağım öylece ama sıcak basınca sallayıp atacaklar beni. otogarda yolunu kaybetmiş ve adı sürekli anons edilen 8-9 yaşlarındaki sarışın erkek çocuğu gibiyim. her yere çıksa da bu yol, eninde sonunda beni ensemden tutup fırlatacaklar. sıcak bastı diye ya da bir ihtimal müthiş bir sevginin yarattığı panik ile yapacaklar bunu. fakat insan her zaman kendisini yaşayamadığı umduğu sona hazırlar.
ezbere bir hayat bitti diye kıyameti koparırlar. iyi olmak gerekecek fakat iyi olmak yetmeyecek; onun bile fazlasına dikeceğiz gözlerimizi yine ezbere bir hırs ile.
sonra ben, genç komşusuna müziğin sesini kıstıran bir adam olacağım. bir gün onlar hiç de öyle olmadığımı anlayabilsinler diye hep başkası olmak zorunda kalacağım. belki ölmeden bir açıklama yazarım, ''pardon! yanlış anladınız,'' diye başlarım yazıya.
yeterince gençken mazur görmeyecekler heyecanımı. her zaman başka bir adı olacak aptallığımın. beni hep en sevdiklerine benzeterek öldürmeyi deneyecekler; böylesinden köpek gibi korktukları için. böylesini onlara yapmayacağımı bilerek ve içten içe buna boyun bükerek devam edecekler dövmeye. sadece bir yerde duruyor olacağım ve gerçekten bir şeylere çok benziyor olacağım. buna rağmen, onları haklı olabilme ihtimalim zehirleyecek.
bir çeşit insan.
hepimiz hayatımızın bir döneminde mutlaka kendimize bu sıfatı yakıştırıyoruz ama bazılarımız gerçekten su katılmamış aptal unvanını hakkıyla taşıyor.
söyledikleri, yaptıkları, davranışları ne kadar aptal olduğunu gösterirken ona buna laf atmaktan bir an bile geri kalmıyorlar o an ağızlarına kürekle çarpasım geliyor işte.