neyse işte böyle denirya hani, yok aslında böyle bişey. düşünmeyen iki ayaklı yaratıklarla dolu bu insanlık alemi. adam dümdüz yaşıyor. kendine göre doğruları var. asla değişmiyor. hangi durumda nasıl davranacağı önceden belli. bir nevi bilgisayar programı. çevreden aldığı iletilere verdiği cevaplar sabit. karda yürüyecekse önceden açılmış bir yol bulup işine bakıyor. milletin onun hakkında ne düşündüğü umurunda değil. sabah kalkıyor, kahvaltısını yapıp işine gidiyor. akşam eve dönüp televizyonunu seyrediyor. vakitlice yatıp vakitlice kalkıyor.
mesela asla isyan etmiyor yanlışlara. onun umrunda değil hiçbir şey. o kendi işine bakıyor sadece. küfrediyorlar belki arkasından o hiç takmıyor. karşısındakinin kalbini kırmış peeehhh ne olacak ki kalp kırmış kırmamış. ne farkeder ha bi eksik ha bi fazla!
sözüm o ki aptal bu adam. düşünmüyor. düşünme gibi insani bir ihtiyacı yok bunun. ama en doğrusunu yapıyor bu adam. ben düşünüyorum da ne oluyor? ona buna takılıp kalıyorum. yanlışa boyun eğemiyorum da ne oluyor?
ben de bu adam gibi olmak istiyorum artık. sallamamak hiçbir şeyi.
aptal olmak istiyorum! herkes kadar aptal, herkes kadar salak, herkes kadar umursamaz olmak!
çok klasik olacak ama uzun uzun yazmadan herşeyi özetlemesi açısından:
"Keyifsiz bir insan olmak, yaşamından memnun bir hayvan olmaktan iyidir; mutsuz bir Sokrat olmak, halinden memnun bir aptal olmaktan iyidir." john stuart mill
düşünmeden dümdüz yaşayanların aklından bile geçmez bu. hayat hayattır onlar için. ama boş vakitlerinde falan azıcık düşünüyorsa insan, ister mutlaka aptal olmayı. çünkü düşünerek yaşamak zordur, acı verir. oysa aptal olsa insan, düşünmese hiçbir şey!
aptallar içinde kalan bünyenin sürü içgüdüsü baskısıyla da söylediği yalvarıp yakarma sözü. zira develer artık o kadar atletik hale geldi ki atlayamayacakları hendek yok.
yapılanı anlamamak. söyleneni işitmemek için istenilen hal. kalbinizdekileri ve beyninizdekileri hiçe saymayı istemek. bir duvardan farksız olmayı kabullenmeye hazır olmak.
son derce haklı istek; zira düşünebilmek yalnızca acı çektirir. tam manasıyla mutlu olduğumuz anlar dürtülerimizin tatmin olduğu zamanlar değil midir, ben hiç farkındalığı fazla olduğu için mutlu olan birini görmedim. bu durumda zeki olmanın mutlu olmaya yaptığı katkı sıfır. düşünebilmek insanın lanetiyse, aptal olmak yani olabildiğince az düşünebilmek de olsa olsa yerinde istektir.
anladıkça anlamadığın o kadar çok şey olduğunu, olmak istediğin şey yine o azıcık kafanla mutlu olabilmektir. zira bildikçe daha mı çok kayboluyoruz ne?
düşüncelerin beyninizi kemirdiği, artık motoru yakmanıza az kaldığını anladığınızdaki dileğiniz. bunu söyleyen insan kendisini ' vay amk çok zekiyim lanet olsun ' diye tanımlamak zorunda değildir. her şeyi en ince ayrıntısına göre düşünüp hayatı, hatası olmayan bir film kurgusu gibi oynamaya daha fazla dayanamamak insanı içten içe çürütür. kalp ağrısı çekersiniz resmen. ama bu itiraf formundaki sözlerle kendinizi ' siktir lan kendini zeki göstermek için her boku yaparsın ' durumuna düşürmek hiç de sikinizde olmaz. hayat ne güzel değil mi sözlük vapurlar falan.