80 sonrasında büyüyen gençliğin çoğunluğunu ifade edebilir bu kavram. ama apolitik kavramının neyi kastettiği daha önemlidir eleştiri yapılırken. gazetelerin sadece magazin ve spor sayfalarını okuyan hatta belki onu bile okumayan,okuduğu kitapları macera ve aşk romanlarından oluşan,interneti sadece msn ve şarkı ve video paylaşımı için kullanan, haftanın hemen hemen her gününü "bu gece barda gönlüm hovarda" felsefesiyle(!) geçiren ve uzatmayayım buna benzer uğraşları olan bir kesimin olduğu su götürmez bir gerçek. bunlar apolitik midir? evet, bu apolitik gençliktir. bu kesimden daha nitelikli olan fakat siyaseti kürsüye çıkıp iki yalan söz söyleme olarak gören,belki oy bile vermeyen ya da vermiş olmak için veren bir kesim vardır ki evet,onlar da apolitiktir.
dikkat çekmek istediğim bir başka nokta aslında apolitik olmak istemeyen ve gerçekten apolitik olmayan ama öyle görünmeyi seçen bir başka kesim de mevcuttur. apolitik gençlik sıfatı o kesime de yakıştırıldığı için bu kavramın bu kadar aşağılayıcı bir ifade olarak kullanılmasından hoşnut değilim.
gençliği değil onları bu hale getiren sebepleri incelemek gerekir ki bunu yapmadan "ya bunlar hiç bir şeyle ilgilenmiyor. tek dertleri kendileri. bunlar aptal,gerizekalı,duyarsız,tu kaka" diyen insanlar bence o kesimden daha apolitik davranmaktadır.
kişi politikadan, dünya üzerinde olup bitenden haberdar olabilir. bunlara çözüm bulmak da isteyebilir. bu konuda tartışmak, söz söyleme hakkına sahip olmak da isteyebilir ama yıllar öncesinde bu yolu seçmiş,bunu denemiş yakınları ya da ordan burdan duyduğu isimler ve onların deneyimleri kişiyi o ideallerle uğraşmaktan uzak tutmuştur.bunu korkaklık,sorumluluktan kaçma ve buna benzer şekillerde yargılayanlar olabilir.ama şöyle bir gerçek vardır o kişi çocukluğunda politikanın sebep olduğu olayların travmalarını yaşamıştır.
şöyle düşünün: 4-5 yaşlarında meraklı bir çocuk...her yeri karıştırıp yeni şeyler keşfetmeye çalışıyor. bir gün yatak odasında çekmeceleri karıştırıyor.bir yandan gözü kapıda biri gelecek mi korkusuyla. çekmeceyi karıştırırken bir kutu geçiyor eline. kutuyu açıyor ve o yaşta bir çocuk çocuğun algılayamayacağı bir şeyle karşılaşıyor: bir protez göz... korkudan ağlamaya başlıyor. kimseye de söyleyemiyor. rüyalarına giriyor her gece. ve bir gün dayanamayıp soruyor annesiyle halaları dedikodu yaparken. hemen bir masal uyduruyor büyükler. neymiş efendim baba bir gün komşunun tavuğunu çalmış,komşunun da elinde silah varmış. babayı kovalamak için ateş etmiş.o da babanın gözüne rast gelmiş. çocuk ağlamaya başlıyor. babanın gözünün olmadığını idrak edemiyor. sonra aklına geliyor birden ve diyor ki " babam kötü bir insan değil ki niye çalıyormuş komşunun tavuğunu. benim babam hırsızlık yapmaz" bu kez hikaye değiştiriliyor ve babanın aslında çalmadığı sadece şaka yapmaya çalıştığı söyleniyor. çocuk uzun zaman komşulardan nefret ederek geçiriyor hayatını. ve çok sonra öğreniyor gerçeği. baba gözünü darbe öncesindeki olaylarda kurşunlandığında kaybetmiş. sonra kardeş büyüyor, aynı yaşlara geliyor. baba o sıralarda yeni bir protez göz alıyor. göze uyum sağlama sürecinde habire protez göz kayıyor ve ortaya bembeyaz,korkunç ötesi bir göz modeli çıkıyor. kardeş her seferinde korkup ablaya sarılıyor ağlayarak.
zaman geçiyor öğreniliyor ki tek çocuklu amcanın başka çocuğunun olmama sebebi yengenin aynı dönemde kurşunlanması ve o sıralarda hamile olması,ceninin ölmesi ve rahminin alınması.
zaman geçiyor teyzenin ağır psikolojik hastalıklarının nedenlerinin yine o dönemde gördüğü işkenceler olduğu öğreniliyor.
başka bir gün öğreniyorsunuz ki evinizdeki kitaplarının yarısının yanık izleri taşımasının sebebi yine o dönemde evin ateşe verilmiş olması.
zaman geçiyor,aynı mekanları paylaştığınız ve daha önce hiç görmediğiniz akrabalar çıkıyor ortaya. o güne kadar varlığından haberdar olmadığınız insanlar kalkıp "ben senin kuzeninim" diyor. ergenlik çağınızda kuzenlerinizle tanışıyorsunuz. neden o güne kadar görmediğiniz muammasının cevabı o dönemde farklı saflarda kalınmış olması.
zaman geçiyor,üniversiteli oluyorsunuz.bir gece uyurken rüyanızda bunları öğrendiğiniz anları görüyorsunuz. zihninizde kurguladığınız felaket anlarını görüyorsunuz ve gecenin bir yarısı ağlayarak uyanıp bir daha uyuyamadan o dönemlerden sorumlu olduğunuz bir finale giriyorsunuz. ve bu konuları ilgiyle takip ettiğiniz,ilgiyle araştırıp öğrendiğiniz halde bir anda "lanet olsun ben bu soruyu yapmak istemiyorum" düşüncesi beliriyor kafanızda.
oturup düşünüldüğünde bu genç diyor ki kendi kendine "ben çocuklarıma bu hisleri yaşatmak istemiyorum. ben çocuklarımın bu travmaları yaşamasını istemiyorum" politikayla ilgilenmek,ideallerin için uğraş vermek sana bu sonuçları getirecekse ben apolitik olmaya razıyım.
ister korkak ya da güçsüz desinler,ister apolitik diye aşağılamaya çalışsınlar. apolitik gençliğin çocukları psikolojik açıdan sağlıklı olacaksa bırakın apolitik olsunlar. idealler için çabalamanın sonucu "liderler koltuğa nasıl otururum" diye düşünürken ya da rahat rahat uykularına devam ederken piyon olmak olacaksa bırakın apolitik olsunlar. ve evet ben oy vermiş olmak için oy vermeyen,idealleri olan, dünya sorunları için kaygılanan yakın tarihten,siyasi tarihten,siyasi akımları irdelemekten zevk alan bir insanım ama apolitik gençlik diye adlandırılan kısım içindeyim. belki bencillik olarak algılanacaktır. ama travmalarla dolu bir çocukluk geçirmiş insanların psikolojik problemleriyle ve içlerindeki nefretle dünyaya ya da ülkemize yararlı olabileceklerini düşünmüyorum. yine ideallerim için daha sağlıklı bir nesil yetişmesi gerektiğini düşündüğüm için apolitik gençlik kesiminde görünmeyi tercih ediyorum.
bu yüzden bu kesimin en azından bir kısmının bu kadar acı ve ağır bir şekilde eleştirilmesini doğru bulmuyorum.