kanımca sinema tarihinde yapılmış en iyi açılış sahnesine sahip, insan doğasının iğrençliği ve bir o kadar da kırılganlığı ile ilgili çok vurucu tespitlere sahip savaş karşıtı Coppola başyapıtı.
geçen senelerde bir depresif dönemimde, sabahın bir körü yatakta uzanmış elimde sigara, otel odasında tavanları seyrediyorum, birden Jim Morrison'un the end sarkisi patlayıverdi, sanıyorum CBS'de idi.
Kafami hafifçe kaldırıp baktığımda, yatakta uzanmış Martin Sheen, sigara, depresyonu iliklerine kadar hisseden bir adam, Jack Daniels... şarkının bitmesini bekledim, usulca kalktım, pencereye doğru ağır adımlarla ilerledim, pancuru hafifçe araladım, ağzımdan bilinçsize çıkan ilk cümle şu oldu;
Texas... shit; I'm still only in Texas... Every time I think I'm gonna wake up back in the desert. (orijinalinde Texas yerine Saigon koyun, ben o zamanlar orada olduğum için Txs çıkıverdi ağzımdan *
marlon brando nun, oynamadığı ilk 2 buçuk saat içinde bile sinema tarihinin en iyi oyuncularından biri olduğunu gözümüze sokan, son yarım saat içindeki bir kaç dakika süren akıl almaz oyunculuğunun ise hayrete düşürdüğü film.
aslında film, marlon brando görünmeden önce ve marlon brando göründükten sonra diye ikiye ayrılabilir. çünkü film, izleyenlerin de bileceği üzere karanlıklar içinden çıkan marlon brando ile birlikte bambaşka bir hal alıyor, aşıyor, kopuyor, abartıyor, sinema ve oyunculukla ilgili bilinen her şeyi silip süpürüyor, yerle yeksan ediyor.
film, çoğu filmin finaliyle bile yapamadığı etkiyi, daha en başta açılış sahnesiyle yapıyor. bununla birlikte, filmin genelindeki oyunculuklar, diyaloglar, manzara sahnelerindeki görsel şölen, özellikle marlon brando lu sahnelerdeki ışık gölge oyunları ve soundtrack dudak uçuklatan cinsten. izlemeden ölmeyin.
bence aşırı şişirilmiş bir film. aman şöyle harika, böyle "şiirsel" diyenlerin yorumlarında filmin 2 oscar almış olması, marlon brando'nun oynuyo olması, imdb top 250de de ilk 50 içinde olması etkendir diye düşünüyorum, bir anlamda güçlü olanın yanında durmak gibi birşey. ortalarına kadar gayet iyi ilerliyor film fakat ilerledikçe sürreal bir havaya bürünüyor, uzun sessizlikler, nerden geldiği belli olmayan renkli dumanlar, lunaparkı andıran köprü sahnesi.. son bir saati o kadar donuk ve sıkıştırılmış ki bayılacak gibi oldum, yani yapmak istediği buysa yönetmenin gayet başarılı diyebilirim.
bir de filmin sonuna kadar seyirci marlon brando için hazırlanıyor hakkında birsürü bilgi veriliyor hayran edilmeye çalışılıyor bekliyorsun sonra puff yarım saatte credits.
vietnam savaşıysa izlenmek istenen full metal jacket yada platoon daha doğru bir tercih olabilir bence. ayrıca martin sheen kalp krizini otel sahnesinde geçirmiyormuş o sahnede sarhoşmuş sadece tabi filmin çekim dönemi ayrı bir macera.
velhasıl -bana göre- güzel bir 1 saat + o kadar da iyi olmayan bir 1,5 saatlik iki bölümden oluşan kült film. tamam doğru açılışı güzel doors filan.
vietnam olaylarını anlatan savaş filmidir. savaş halindeki insan psikolojisini bence on numara anlatmıştır. sörf manyağı komutan buna en iyi örnektir. bizdeki nefes filmi full metal jacketin benzeri değil de bu filmin benzeri olabilir bence.
romanı kadar iyi bir şekilde felsefeyi iyi yansıtması beklenemezdi zaten. burda seyirciye iş düşüyor ,düşünmeli, hissetmeli dehşeti. marlon brando' seyircide büyük bir gizem ve beklenti yaratmakta film boyunca en önemli bağlayıcı etken.
laurence fishburne'ün morpheus olarak karizma yapmadan önceki sıska ve ezik bir karakteri oynadığı filmdir aynı zamanda. amerikan ordu anlayışının nasıl olduğunu gözler önüne sermektedir. filmin uzun olması karakterlerin tanınması ve söyledikleri sözler hakkında fikir yürütmeye olanak verir. çoğu savaş filmlerinin aksine salt aksiyon içermez, bu nedenle bazı bünyelere sıkıcı gelebilir. izlenilmesi gereken klasiklerden biridir.
biraz kasvetli ve ağır bir tempoda geçtiği için herkese göre olmayan ama türün meraklılarını ve kaliteli oyunculuk görmek isteyenleri fazlasıyla memnun edecek savaş filmi.
john conrad'ın heart of darkness isimli romanından esinlenilerek çekilmiş bir sinema başyapıtıdır.conrad romanında afrika'nın derinlerine doğru ilerleyen bir sömürgeciyi anlatırken, sömürge,sömürgeci ve sömürülen kavramlarını derinlemesine bir şekilde betimler.film de bambaşka bir düzlemde, benzer bir kaygıyı taşır.basit bir amerika ve savaş karşıtı film değil, 500 yıllık sömürge tarihinin bireysel sonuçlarının derinlemesine bir analizi olarak izlenmelidir.
kimilerinin beğenip beğenmeme aşamasında çelişkiye düştüğü, izleyenlerin yansız hatta kayıtsız kalamadığı bir film. bir film ki, baştan aşağıya soluksuz izletti kendini. muhteşem miydi? 7.8 verirdim filme, ama beni soluksuz izletti.
neydi peki beni bu kadar soluksuz izleten? Oyuncular mı? Ah, onlar zaten ellerinden gelenin en iyisini yapmaya çalışmışlar.
Vietnam'a çok mu meraklıyım peki? yoo, aksine nazi almanya'sını anlatan bir belgesel kadar çekici değildir vietnam filmleri.
ee, bu değil o değil ne?
o her iki kelime arasına sıkıştırılmış binlerce söz öbeği, türkçeye çevrilmesine rağmen insanı etkileyebilecek kalitedeki şiirler.
insani duygular belki de. ya da hiç bir şey. sadece marlon brando'nun kazıttığı kafasını kaşıyan eli.
izleyenlerin beğenmek ya da beğenmemek zorunda olmadığı bir film bu.
siz sevin diye değil. siz anlayın diye. ya da anlamayın diye.
oturun sadece boş boş izleyin. ya da izlemeyin...
çok uzun olmasına takılmış filmdir. bence tam kararında olmuştur kocaman hikayeyi ve askerlerin psikolojileri kısa sürede ele alsalardı bu kadar karakterleri tanıyamayacağımızı düşünüyorum.
Copolla filmidir. Sinema tarihinin en önemli vietnam filmi. Savaşın insan üzerindeki psikolojik etkisi, uzun bir destana benzeyen yolculuğu da içinde barındırması, filmin son yarım saatinde ortaya çıkan Marlon Brando filmi değerli hale getirmeye yeter. Martin Sheen'in, Robert Duval'in oyunculuğu da cabası.
--spoiler--
Yolculuk sırasında karşılaşılan Fransızlar ve albay kuntz'un kendi başına bir ülke yönetir gibi bölgeyi yönetmesi hatta akli dengesini yitirmiş bir asker portresiyle karşılaşmamız oldukça etkileyici.
--spoiler--