apateizm üzerine

entry3 galeri0
    1.
  1. "Tanrıya karşı kayıtsız kalma, onun üzerine düşünmeme" anlamına gelen apateizm tanrıya karşı ilgisiz olma durumudur. Bir apateist şunu der "tanrı var ya da yok, kimin umurunda?" Bu durumu savunan kişi basit bir şekilde tanrıyla ilgilenmeyen, bu konulara hiç girmeyen kişidir. Bu kişi dinsel konularda tamamen kayıtsız kalmaktadır. Bu durumda apateizmin durumunu irdelemek için şu soru sorulmalıdır:

    "Tanrıya, tanrısal olana ve dinsel düşüncelere kayıtsız kalmak doğru bir tutum olabilir mi?"

    Bu soru din felsefesinin gerekliliği açısından muhakkak cevaplanması gereken sorulardan biridir. Bir ateist olarak din ile ve din felsefesiyle uğraşmanın gerekli olduğunu düşünüyorum. Bu insanlara garip gelebilir. Zira bunu "inanmıyorum dese bile içten içe tanrıya inanıyorsun. Yoksa neden bu kadar uğraş veresin ki?" diyen dindarların gülünç argümanlarından anlayabiliyorum. Üstelik "Süper kahramanlar üzerine felsefe yapmak ile Tanrı üzerine felsefe yapmak arasında neden fark görüyorsun? Sonuçta ikisi de senin görüşüne göre var değiller" diyen apateist kişilerle de tanışınca neden din felsefesine girilmesi gerektiğine dair açıklama ihtiyacı duydum. Zira süper kahramanlar üzerine felsefe yapmak ile Tanrı üzerine felsefe yapmak arasında derin farklar bulunuyor.

    Her ne kadar tek boynuzlu atlara, örümcek adama, tanrıya da inanmıyorsam da tanrı konusu ile tek boynuzlu at konusu arasında derin ayrılıklar olduğunu düşünüyorum. Öncelikle tek boynuzlu atlar üzerine felsefe yapmak yaşantımızın önemli bir kısmını oluşturmuyor, evrenin kökenine dair bir açıklama ve beyin fırtınası sağlamıyor, hayatın anlamı gibi sorunlara elini uzatmıyor ve evrenin var oluş biçimine karşı kayıtsız kalıyor. Fakat Tanrı adına felsefe yapmak tüm bu soruları irdelememizi beraberinde getiriyor. Tanrı ve dinsel konular hayatımızın önemli bir yerinde bulunuyor. Bu sebeple tek boynuzlu atlara karşı kayıtsız olmak ile tanrıya karşı kayıtsız olmak birbirleriyle karşılaştırılacak türden felsefi duruş değildirler. Bu gibi felsefi sorunlara ve hayatımızın akışını değiştirebilecek konulara giren bir felsefe ile ilgilenmemek aslına bakarsanız daha garip olur.

    Ayrıca dinsel konular sosyolojik açıdan da en önemli konumlardan birindedir. Zira yaşantımızın her anında dinlerine bağlı insanlarla karşılaşabiliyoruz. Dine karşı ne kadar kayıtsız olsak bile din ve din felsefesi bize karşı kayıtsız kalmıyor. Eğer günümüzde bile ateist olduğu için karne alamayan öğrenciler varsa, şeriat ile yönetilen ülkeler bulunuyorsa, dini görüşleri yüzünden kişiler dışlanabiliyorsa, öldürülebiliyorsa, sırf sosyal medyada dini eleştiren şiir paylaştığı için kişiler hapse atılıyorsa dini konular karşısında o kadar da kayıtsız olmanın doğru olmadığını düşünüyorum. Sosyal yaşantımızda yeri bu kadar derin olan bir konuda kayıtsız kalmak bana doğru gözükmüyor. Aslına bakarsanız bunu bir tür sorumluluk olarak görüyorum.

    Ayrıca belirtmem gerekir ki günümüz felsefesinde din felsefesine ayak basmamak büyük bir talihsizlik olacaktır. Zira on dokuzuncu ve yirminci yüzyıllara kıyasla din felsefesi derin bir canlanma içine girmiştir. Üstüne üstlük tamamen beyin fırtınası yapılacak bir dal halini almıştır. Günümüzde diğer felsefe dallarıyla bu kadar ilişki içerisinde olan bir dal daha bildiğimi söyleyemem. incelerseniz Kelam kozmolojik kanıt gibi argümanlar nedensellikle, metafizikle ve zaman felsefesiyle ilgilidir. Bilinç argümanı gibi konular zihin-beden teorileriyle ve zihin felsefesiyle ilgilidir. Ahlaki argümanlar meta-etikle ilgilidir. Din dili ile ilgili felsefeler dil felsefesiyle ilgilidir. Din ve bilim ilişkisini ele alan konular bilim felsefesiyle ilişkilidir. Tasarım kanıtları bizzat bilimle, biyolojiyle ilgilidir. Darwinci kötülük problemi evrim felsefesi ile ilgilidir. Kozmolojik kanıtlar fizikle ilgilidir. iman ve akıl ilişkisi bilgi felsefesiyle alakalıdır. Bu kadar felsefe ve bilim dalı ilişkiye giren bir dal daha yok gibiyken din felsefesine karşı kayıtsız kalmak derin bir kayıp halini alacaktır.
    2 ...
  2. 2.
  3. Öncelikle agnostisizmin bir kolu değildir.

    Asıl konuya dönelim apateizm hakkında yaygın bir yanlış anlaşılma vardır. gerek internet gerekse birçok kitapta apateizm pratikten teoriğe yükseltilmiş bir kayıtsız olarak ifade ediliyor. lakin felsefenin hemen hemen her konusunda yapılması zorunlu ve yapılmadığı durumda karmaşıklığa ve paradokslara düşmeye sebebiyet veren bir ayrım vardır: pratik ve teorik ayrımı.

    öyle ki bir görüş, bir tutum ya da bir hal pratik ve teorik olarak iki biçimde incelenir. zira pratikte eylem ve tutumlarda teorik olanın etkisi ne kadar olursa olsun, teoride varlığını sürdüren görüşe ters davranılabilir. basitçe sigara içmek zararlı ve hasta yapan bir eylemdir. teoride bunu herkes bilir, kabul eder ve yapılmamasını öğütler. lakin pratikte tam olarak eyleme geçirilir ve sigara içilir. bu örnek kategoriyel olarak elbette tanrı hususu ile aynı kategoride yer alamaz, sadece pratik ve teorik olanın ayrımına dikkat çekmek istedim.

    hâl böyleyken apateizm bir "pratik" tanrı görüşüdür.

    - "pratikte bir inanış, inanmayış olmaz"

    gayet haklı bir karşı çıkış oluru bu lakin şunu söylemeliyim: inanç her ne kadar kendi özü itibari ile pratikten uzak olsa da "eylemin çoğu zaman sebebi ya da durdurucusu olur."

    işte apateizm pratikte, eylemsel yaşantıda kayıtsız bir tutum sergiler. başka bir ifadeyle kişi, eylemlerini bir tanrının varlığı ya da yokluğu ile gerekçelendirmez.

    buraya kadar hemfikir olabilir herkes. tam burada ortak yanlış anlaşılmaya düşüyoruz. şöyle ki;

    bir apateist ihtiyari ya da gayrı-ihtiyarı olarak "eylemin üstünde", yani teoride tanrıya ilişkin bir fikir, inanç sahibidir. evet, apateist kişi tanrıya inanabilir ve onu yok da kabul edebilir. bu onun apateist oluşuna engel değildir.

    daha basit bir ifadeyle:

    apateist, tanrıya inanabilir ya da inanmayabilir, bu apateistin apateist olmadığı anlamına gelmez. yani apateist "teoride" ateist ve teist/deist olabilir. "kişiyi apateist yapan şey onun inanışı değil, 'pratikte' tanrının varlığına ya da yokluğuna karşı kayıtsız tutum sergilemesidir."

    işin ilginç yanı bir kimsenin hem hristiyan olup hem de apateist olma durumu olup olmayacağıdır. zira apateizm sıralama olarak tanrıda kalır, oysa hristiyanlık tanrıdan sonra dine de değinir.

    burada yine bize ayrımın yapılmasıyla bir cevap çıkar. şöyle ki bir kimse tanrının varlığını kabul eder ve yine pratikte onun üzerine tartışmanın anlamsız olduğunu söyler ve yine pratikte ona karşı kayıtsız davranır, bu onu apateist yapar. lakin bir kimse tanrıya inanır, hristiyanlığın ise hakikatte doğru önermelerle geldiğini düşünürse ve yine de tanrıya ve dine karşı kayıtsız tutum sergilerse, bu kişi aslında apateist olabilir ama hristiyanlığa dahiliyeti eyleme geçerse, ibadet, dua vs... apateist olamaz.

    günümüzde bir dine dahil olup tanrıya inanan kimseler o dinin ya da tanrının söylediklerini doğru kabul eder ama neredeyse bunlara uygun hiçbir eylem sergilemez, bu ironik apateizm olsa gerek.

    not: üstteki entry oldukça hoşuma gitti. ben ek olarak ayrımını belirttim.
    10 ...
  4. 3.
  5. seküler-modernizmin "dinden uzaklaşmaya meyilli" bireylere otomatik olarak enjekte ettiği görüştür. hani "dinin ne" veya "tanrıya inanır mısın" sorusuna 'özgürce' "uff snn be slk .s.s" cevabını verenler var ya, hah işte onlar.

    öte yandan;

    bir dine dahil olup tanrıya inanan ancak o dinin ya da tanrının söylediklerini doğru kabul ederken neredeyse bunlara uygun hiçbir eylem sergilemeyenlere "hastalıklı", "ruh hastası", "tutarsız", "çelişkili", "tehlikeli", "kalitesiz birey" diyebiliriz zira belli ki felsefi gelişimini tamamlamamıştır. islam açısından ise "fasık" denilir bunlara.
    aklı kullanmamanın kaçınılmaz sonuçlarından biri budur ve zaten en alt tabaka insan da ancak bu olabilir. fakat burada bahsettiğim şey "dinin söylediklerini doğru kabul ederken yaptığı yanlışları (tezatları) kendine 'hak' görenlerdir". bunun da iyi anlaşılması gerekir. yani insan tezatlıktan "uzaklaşmaya çalıştıkça" üstündür. total bir sonuç görmekte gerekmez. hayat her halükarda bir yolculuktur. konuyla ilişkili olarak nietzche "insanın söz ve eylemi arasındaki mesafe sıfıra indiğinde (çelişkisiz) tanrı olur" demiştir.
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük