ilk gördüğümde nedense içten içe şaşırdığım davranıştı. görkemli bir tapınağı andıran yerde sure okuyup rahmet dilemek gibi yatan kişiyi normal insan statüsüne sokan davranış bana çok ironik gelmişti.
atatürk ün müslüman olduğuna hüsn-ü zan eden şahıstır.
Büyük peygamber ibrahim (a.s) bile Allah'ım beni müslüman(iman eden) olarak öldür, diye dua edermiş.
Bir peygamber bile korkuyor, seçilmiş bile tedirgin.
Ne evliyalar gelip geçtiler hangisi müslüman olarak ölmeyi istemedi ki?
hangisi imansız gitme tehdidini ensesinde hissetmedi?
laik bir müslüman olsa gerek. müslüman laik olur mu olursa müslüman olmaz yok eğer hem laik hem de müslüman olursa o zaman müslüman laik mi olur? laiklik dinsizlikse müslümanın dini nerede yok eğer fatiha okuyan atatürkçü müslüman varsa laiklik nerde?
şimdi bu konuya bir girersek içnden cıkamayız özet geçiyorum.
Atatürk tbmm yi yasini şerifler ve kuran -ı kerimlerle acmış kurbanlar kesilmiştir. Belirli bir süre zarfı geçtikden sonra aynen şu cümleyi bizzati ağızdan kurmuştur " Türkiye cumhuriyeti gökten indiği sanılan kitaplarla yönetilemez. " burda tüm ilahi dinlerin inkar edildiği bariz ve açıktır.
Tarih ders kitaplarında okuduklarınız değildir. Tarih her milletin kendine kahramanlık biçip kendine uyarladığı objektif olmayan bir zaman mekan olay sonuc olgusudur. Ağızdan duyma, bir yazıdan okumayla tarihi konuları idda etmeyin yukarıda söylediğim cümlenin belgeseli var atatürk ün kendi sesinden videolu söylenmiş bir sözdür.
hemen hemen bütün atatürkçülerdir ve gayet de normaldir. ancak yobaz ve dini kendi tekellerinde gören zihniyete göre tüm atatürkçüler hatta atatürk'ün kendisi bile müslüman değil hatta ateisttir. bilmezler ki en basitinden atatürk olmasa bugün ibadet edebilecekleri bile bir ortam olmayacaktı. ve ne acıdır ki birinin imanı hakkında yorum yapmak ve üzerine iftira etmek dinin en büyük günahlarından biri olan kul hakkına ortak olmaktır. ama bunu önemsemezler çünkü onlara göre kendi çıkarları uğruna yaptıkları herşey mübahtır.
--spoiler--
Kul hakkı, geniş bir kavram. Kulun bedenine ve malına yapılan tecavüzler maddî hukuk, kalp ve ruhuna verilen zararlar ise mânevî hukuk olarak değerlendirilmektedir.
--spoiler--