Ata'nın bıraktığı emanetin nerelere geldiğini görerek duygu patlaması yaşayan ve gözyaşlarını tutamayan insan tepkisidir. ne yazık ki emanete sahip çıkılamamaktadır. gerçi ağlamak yerine harekete geçmek daha önemlidir. sessizce sinmek yerine haykırmalı tepki konmalı ve bu durum sandıklara yansımalıdır.
sadece anıtkabirde ağlamaz bunlar atatürk büstünün olduğu heryerde gözü yaşlı kemalist görmek mümkündür. ama mabetlerinde ağlamaları daha bi sevap tabi. daha yakın oluyolar o zaman. daha böyle sinerji yakalıyolar.
grup halinde ağlamakta içinde dernek kurmuşlardır. aynı zamanda düşünebilmek içinde kullanırlar bu derneleri.
kemalist, laik düşünceden yana olan ya da atatürk aşkı ile yanıp tutuşan değildir ağlak. ülkesi için, yurdu için, geçmiş ve geleceği için ağlamaktadır. bizim rahat yatağımızda DÖKTÜĞÜMÜZ göz yaşlarını o ulu önder huzuruna çıkabilme onurunu yaşayarak dökmektedir.
kemalist oldugu icin agliyor ise maldir. aksi takdirde ülkesinin en büyük insani olarak gördügü kisinin ölümüne onu hic görmemesine üzülüyorsa bildigimiz duygusal kisidir. tabi bu mezarin basinda aglayip atasinin mezarina gittiginde hüzünlenmiyorsa dahi arada bir celiski vardir. *
Zamanın ruhunu, günün şartlarını kaçırmış geçen haftadan kalma insan modelidir muhtemelen. Serbest piyasa ekonomisi, dünya pazarı diye bişey var teyzelerim. Hani biz ürettiğimizde maliyeti fazla olur, ucuz üretenden ithal ederiz ve aynı şekilde bizim daha ucuza mal ettiğimiz ürünler dışarıdan talep görüp ihraç edilir. Artık tek başına kendi suyumuzda kavrulalım, kuş gibi uçalım kafalara sıçalım, yunanistan'ı fethedelim devri geçti. Bi de küreselleşmeyle özgürlükler, demokrasi, çoğulculuk prensipleri üzerinden gelişen ortak bir dünya kültürü var, kapiş? "Ay, bütün tabelalar yabancı olmuş Zerrin" diye altın günlerinde vatan kurtaran 50+ teyze triplerine gerek yok. Müziklerini de dinliyoruz, filmlerini de izliyoruz, kitaplarını da okuyoruz. Nesi kötü bunun? Oturun ülkemizde baskı gören, şiddete maruz kalan, hakları yenen azınlık gruplara üzülün. Devletin bireylerin özel hayatlarına bu kadar müdahale edebilmesine, düşünce özgürlüğünün bu kadar hiçe sayılmasına, askerin benim seçtiğim vekilin yasama hakkını nasıl umarsızca çiğneyerek muhtıralar verdiğine, ateş püsküren konuşmalar beyan edebildiğine üzülün. Hatta, yapmazsınız ya, seçtiği kıyafetlerden ötürü eğitim hakkından mahrum bırakılan o kızlara da üzülün. Çok içiniz sıkılırsa da bi Burger King, bi Starbuck's yapın, tüketin, Marks & spencer'dan yeni kıyafetler alın, moraliniz hemen düzelir.
PS: Atatürk'e elbette müteşekkiriz de bu, dünyayı 30lardan kalma prensiplerle yorumlamayı icap ettirmiyor.
"kemalist" olması açısından değil de "türkiye cumhuriyeti vatandaşı" olması açısından değerlendirilmesi gerekendir. bu ülkenin şu an ki durumuna ağlamayana şaşarım. hele ki, bu cumhuriyeti kuran, ona buna yağmalatmayan, satmayan insanın huzurunda. üstelik içinde ona karşı bir minnet ve azıcık saygı varsa... imkansız gibi bir şey.
bu ülkenin nasıl kurtarıldığını, hala bu topraklarda ezan seslerinin yükselmesi için zamanında neler yapıldığını görüp ağlayan kemalisttir. müslüman olduğunu iddia edip ortalıkta saçma sapan konuşan insanların hala var olduğuna ağlıyordur. ben dini bütün bir müslüman değilim ama benden büyük birine dinim emrettiği için ağzına bir tane yapıştırmaktan vazgeçmiyorum, sadece bunun büyük bir saygısızlık, hayvani bir haraket olduğunun farkında olduğum için yapmıyorum. inşallah o gözyaşlarının ne kadar değerli olduğu anlaşılmaz. çünkü o zaman bu topraklarda ezan yerine çan sesleri duyuluyor olacak.
evet efendim her anıtkabir ziyaretimde karşıma çıkan bir manzaradır bu. mustafa kemal atatürk'ün huzurunda ağlıyorlar. ülke elden gidiyor, paşam ne olur kalk diyerek. işte kendi yapamadıklarını atatürk'ten bekliyor bu kemalist tipler. bakıyorum anıtkabir'de hüngür hüngür ağlıyor, gözyaşı döküyorlar. kendi suçlarını hafifletmek adına mustafa kemal'in huzurunda vicdan rahatlatmak adına bir takım rollere bürünüyorlar.
en son 2009 yılında atatürk'ün ölüm yıldönümünde karşılaşmıştım bu manzara ile. daha önceleride gördüm fakat, son gördüklerimi anlatmak istiyorum.
bilindiği üzere saygı duruşu vs. geçildikten sonra, ziyaretçiler akın akın atatürk'ün huzuruna geldiler. yaşları 55-65 arası değişen kemalist teyzeler ile, dekolteli genç kızlar ağlayarak prim peşindeydiler. önceki senelerde gördüğüm kadarıyla aynıydılar.
tuttum bir tanesini şöyle dedim;
+neden ağlıyorsun teyzecim?
-içlendim çok, atatürk'ün huzurundayım keşke geri gelse dedi.
ağzına o an yapıştırmayı çok istedim. tabi ki yapıştırmadım ama, çünkü ben dini bütün bir müslümanım, büyüklere saygı küçüklere sevgi esastır.
dedim ki; bak teyze atatürk'ün bir lafı vardır bildin mi? dedim.
hayır dedi. zaten bunlardan ne beklenirdi ki? anca prim peşinde koşar bu teyzeler.
"benim naciz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, fakat türkiye cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır"
işte bu söz teyze dedim. herkes bir gün ölecek. yaptığın yanlışların bedelini burada vicdanını rahatlatmak için uğraşma dedim. bırak o gözyaşı numaralarını, içinde bir sevgi yok senin! sen sadece emanete hıyanet ettiğini düşündüğünden ve kendi rahatını düşündüğünden ağlıyor ve kendini tepeliyorsun. biraz objektif bakın olaylara dedim. hemen bağırarak sizin gibiler olmaz olsun diyip elindeki bayrağı onuncu yıl marşı söylerek sallamaya başladı. teyze o genç marşı, bi ayağın çukurda artık din için yaşa ve gençlerin geleceğini kurtarmaya bak dedim. sustu kaldı. az daha orada linç edilecektim. gara gelerek yataklı vagona binip, istanbul'a yolda dua edip zikir çekerek geldim.