anadolu klüplerine gelmiş en iyi yabancı santraforlardan bir tanesi idi. internete girdiğim gibi "de nigris kalbine yenik düştü" linkine tıkladıktan sonra okuduğum, inanılmaz üzüldüğüm insan.
Türkiye'ye gelen kaliteli yabancı futbolculardan birisiydi. Ölümüyle tüm sporseverleri üzmüştür. Haberi duyduğumda çok üzüldüm, daha çok gençti diye geçirdim içimden ve düşündüm hangi ölüm geç gelir ki?
meksika'nın en golcü üçüncü futbolcusu olarak yeşil sahalardan geçip gitti... Çok değil bundan bir - bir buçuk ay önce kalbinde bir rahatsızlık olduğunu öğrenip bloguma yazmıştım ülkemizden giden jaba ile birlikte aynı satırlara...
Yazık oldu... yazık etti kendisine. doyamadı futbola...
boğazımızı düğümleyen zamansız ölümlerden biridir yine.allah rahmet eylesin.ölüm hiç bir şekilde kabullenilmese de, böyle genç insanların futbolcuların ölümünü kabul etmek iyice zor.
bu adamın hep underrated olduğunu düşündüm. yaşı biraz daha genç olsa türkiyeye geldiğinde, yda şu günlerde gelmiş olsa zaten beşiktaş'taydı.. ilk geldiğinde gollerinin yanında aztek maskesi ile ayrı bir sempati kazanmıştı..
bununla beraber ben şunu hatırlarım. geçen seneydi sanrım ankaraspor galatasaray türkiye kupası grup maçında, ankaraspor korner kullanacak. galatasaray defansında da murat akça oynuyor. kısa boylu bir arkadaş. de nigris'i tutmuş. digitürk kameraları çok güzel yakalamıştı. de nigris kendisi tutan murat akçayı gösteriyor önce korner kullanacak arkadaşına, sonra yüksek kafa topu at bana diye işaret etmişti. gelen kafa topunu da murat akça'nın üstünden kaleye göndermişti.. küçük bir detay ama o zaman sempatim daha da artmıştı tuttuğum takıma gol atmasına rağmen.
sol frame'de hakkında bu kadar entry girildiğini görünce heyecanla 3 büyüklerden birine transfer olduğunu düşünüp başlığa tıklamamla şok olmam bir olmuştur. ne biçim dünya be, herkes uçuyor bir bir zamansız... *
vefat ettiğini duyunca çok çok üzüldüğüm, pes 2009da sırf kendisi için meksika seçtiğim, müthiş bir sempatim olan eski futbolcu. kalp krizi ile sadece yeşil sahalara değil, mavi dünyaya veda etmiş kendisi. sporcuların kalp krizinden ölüyor olması çok garip oluyor, insanı spordan soğutuyor. her ne ise, mekanı cennet olur umarım.
" Kalbinde sorun olduğunu, birkaç gün önce öğrenmiştim. Aslında o da bu rahatsızlığını bir kaç ay öncesinde öğrenmişti.
Sezon öncesi, sağlık kontrolü için o dönemdeki kulübü Ankaraspor tarafından gönderildiği hastanede. Ankara'daki Medicana'nın yapılan kontroller sonucu koyduğu teşhis, "hiportrofik kardiyomiyopati"ydi. Yani kalp kasının anormal büyümesi... Ya da halk dilindeki adıyla kalp adalesindeki kalınlaşma.
Bu, bir sporcu için ciddi risk demekti. Literatüre göre, 1979-1996 yılları arasında geçen 17 yılda, italya'daki Padova Spor Hekimliği Merkezi 33 bin 735 sporcuyu kontrol etmiş, bunların 22'sinde "hiportrofik kardiyomiyopati"ye rastlamıştı. Sporcular bu yüzden, hastane raporuyla aktif spor yaşamlarına veda etmek zorunda kalmışlardı. Doktorlar bu tür rahatsızlıkları olanlara spor yapma izni vermiyorlardı.
Antonio De Nigris, Medicana'nın raporundan sonra, bir başka sağlık kurumunda da durumu check edilsin diye, 8 Temmuz 2009'da Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'ne gönderildi. Oranın teşhisi de aynıydı. Ve bu raporlar doğrultusunda, Türkiye'de oynama izni alamayacaktı.
Bu arada, zaten kulübüyle de sorunları vardı. Ankaraspor, ücret indirimi istemiş, De Nigris 600 bin Euro'luk ücretini bir miktar aşağı çekmiş, ancak ödemeler konusunda anlaşmaya varılamamıştı.
De Nigris, raporlara biraz da bu uzlaşmazlık nedeniyle inanmak istememişti. Hatta yakın çevresine, "Sözleşmemi feshetmeyi düşündükleri için böyle oluyor" türünden sitemlerini de dile getirmişti.
Öyle ya... 2006'da geldiği Türkiye'de, daha önce yapılan kontrollerde böyle bir rahatsızlığa rastlanmamıştı. Gaziantepspor'a geldiğinde, aynı kulüpteki ikinci sezonun başında, Ankaraspor'a verildiğinde, Ankaragücü'ne kiralandığında da sağlık kontrollerine girmişti. O sıralarda olmayan bir rahatsızlık, şimdi kulüple sorun yaşadığı bir süreçte nasıl olur da ortaya çıkardı?
Düz mantıkla baktığınızda De Nigris haksız sayılmazdı. Ama bilmediği şuydu: "Hiportrofik kardiyomiyopati" belli bir evreden sonra da ortaya çıkabiliyordu. Daha önce rastlanmamış olması, rahatsızlığın sonradan geliştiğinin göstergesiydi.
O kuşkular içerisindeki De Nigris'i, yakın dostları bir başka hastaneye gönderdi. Ankara'daki Arte Özel Hekimlik Tıp Merkezi'ne. 19 Ağustos'ta 3. kez kontrole gitti. Ve bu defa da aynı sonuçla karşılaşıldı. Hatta bir de "Yüksek ihtisas Hastanesi'ne görün" önerisiyle.
21 Ağustos'ta bu defa De Nigris Yüksek ihtisas Hastanesi'nin yolunu tuttu. Türkiye'deki son kontrolüne girdi. Sonuç bir kez daha aynıydı: "hiportrofik kardiyomiyopati." Doktorlar bu defa da kendisine aynı yanıtı verdi:
"Futbol oynayamazsın."
Dört ayrı sağlık kurumu ve dört aynı teşhis. Artık De Nigris için zaten kapanmış olan Türkiye defterinin yanı sıra, futbol oynaması da söz konusu edilemezdi.
Dostları uyardı:
"Bu ciddi bir tehlike... Futbolu bırak."
Ama hem o hem de eşi Sonya bırakmaktan yana değillerdi.
"Hiportrofik kardiyomiyopati"si olanlarda ölüm oranının binde 1'ler civarında dolaştığını duymuştu. Kendisine bir şey olmayacağını düşünüyordu. Eşi de onu destekliyordu.
O sıralar Larissa'nın teklifi gündeme geldi. 2 yıllığına 700 bin Euro'luk kontratı imzaladı. Türkiye'den alamadığı "sağlıklı" raporunu Yunanistan'dan nasıl aldı? O Yunan Federasyonu'nun ve Yunanlı doktorların sorunu. Türkiye'de dört ayrı sağlık kurumunun ayrı ayrı koyduğu ortak teşhis, galiba orada atlanmıştı.
Ölüm, 31 yaşında ve gece uyurken yatağında kapısını çaldı De Nigris'in. Bir kalp krizi ve sonrasında kaldırıldığı hastanede son nefesini verişi. Çok yönlü bir ihmalin yok ettiği bir yaşamdı onunkisi.
Futbolu bıraksa, daha uzun bir ömrü olur muydu? Doktorlara göre evet... Literatüre göre de evet. italya'da spor yaşamı aynı rahatsızlıktan sonlandırılan o 22 sporcu, ortalama 8'er yıl daha yaşamışlardı. Ve yine doktorlara göre, yoğun antrenman ve maç trafiği, bu tür rahatsızlıklarda tetikleyici unsurdu. Antonio De Nigris, evet evinde kalp krizi geçirmişti ama o kriz antrenman ya da maç sırasında da gelebilirdi.
Spora Amerikan futbolu oynayarak başlayan, 10 yaşından sonra tenise yönelen, Meksika şampiyonluğu olan, Meksika'nın Davis Cup takımında milli forma giyen, ardından ise futbolu tercih eden ve bu defa milli formayı futbolda sırtına geçiren, özel, özellikli ve komple bir sporcuydu De Nigris.
Kendisine verilen, "Bak, Ümit Özat'a doktorlar oynayabilirsin dediler ama o 'Ailem benim için daha önemli' dedi, bıraktı" örneğine rağmen, hastalığıyla inatlaştı. Ve ölümüne davetiyeyi aslında kendisi çıkarttı. "