Serbest radikallerin hücrelerimize amansızca saldırması neticesinde zamanından önce yaşlanırız.
Bugün hava kirliliğinin ve kötü alışkanlıklarımızın üzerine bir de akıllı cihazların yaydığı zararlı uv dalgaları eklendi. Fazladan radyasyonla yüklüyüz.
Doğal Beslenme kalmadı gibi bir şey.
Bu nedenle ara ara alfa lipoik asit, vitamin ester c, koenzim q10, selenyum gibi antioksidan takviyeleri ayrı ayrı veyahut kombine olarak kullanmakta yarar vardır.
hücrelerimizdeki serbest radikal olarak adlandırılan hasar yapıcı molekülleri temizleyerek/engelleyerek hücre hasarını önlemeye yardımcı olan molekülleridir.
tükettiğimiz besinler, hücresel olaylar, hava kirliliği gibi geniş sebeplere bağlı durumlar vücudumuzda "serbest radikal" dediğimiz molekülleri meydana getirirler. bu serbest radikal molekülleri kararsızdır ve kararlı yapıya ulaşmak için çevresinden elektron almaya çalışır. hücredeki diğer moleküllere saldırarak onlardan elektron koparmaya ve böylece kararlı hale gelmek ister, fakat diğer hücrelerin elektronlarını koparıp onlara zarar verdiklerinde o hücreler de serbest radikale dönüşür ve saldırgan hale getirirler ve bu böyle zincirleme olarak artar ve hasarı büyütürler.
antioksidanlar ise elektron arayan serbest radikallere istedikleri elektronu verir ve kendilerini feda ederler, böylece hücre ve diğer yapılar serbest radikallerce zarar görmez.
Antioksidan savunma sistemi yeterince iyi çalışmıyorsa ve antioksidanlar yönünden zengin gıdalar yeterli oranda tüketilmiyorsa veya antioksidan özellikli desteklerden faydalanılmıyorsa serbest radikaller hücrelere zarar vererek birçok önemli rahatsızlığın başlangıcına zemin hazırlar ve de erken yaşlanmaya sebep olur. Devamlı olarak serbest radikallerin etkisine maruz kalan dokuların yenilenebilmesi için antioksidanlara mutlaka gereksinim vardır. Bu sebeple Kanınızı (AOK = Antioksidan Kapasitesi) antioksidan açısından her zaman yüksek seviyede tutmalısınız.
Genel beslenme bilgisi her öğününüzü biftek, beyaz et, deniz ürünleri, yumurta ve süt ürünleri gibi kaliteli proteinleri temel alarak hazırlamanızı önerir. Bu, kas yapmak için güzel bir tavsiye ama sağlıklı kalmak için yeterli değil. Sağlığınızın yerinde olması önemlidir çünkü bu sayede yeni kas kütleleri ve güç kazanımı yeteneğiniz artar ve fazla kilolardan da korunmuş olursunuz. Mademki her öğünde proteine ağırlık vermek yeterli değil o zaman ağırlık çalışan bir sporcu ne yapmalı? ABD Tarım Bakanlığının (USDA) yaptığı yeni bir araştırmaya göre, her öğüne antioksidan yönünden zengin meyve ve/veya sebzeleri de dahil etmeniz gerekiyor.
USDA araştırmacıları, deneklerin kandaki antioksidan kapasitesini (AOK) her beş öğünden önce ve sonra ölçmüştür. Kanınızda AOK ne kadar fazlaysa, vücudunuzun da yoğun egzersizin neden olduğu bir yan ürün olan, serbest radikallerin yol açtığı oksidatif baskıya o denli direnç gösterdiği düşünülmektedir. Oksidatif baskı kötü haberdir: Kanser, Alzheimer ve kalp hastalıkları gibi pek çok hastalığa yakalanma riskini arttırır. Ayrıca kas dokularına hasar verir ve toparlanmayı geciktirir.
Journal of the American College of Nutrition araştırmacılarının bildirdiğine göre, protein, karbonhidrat ve yağ yönünden zengin ama antioksidan yönünden fakir yiyecekler tüketen deneklerin kanlarındaki AOK oranı çok düşüktür. Aslında AOK’lar artmadığı gibi eski değerinin bile altına düşmüştür! Evet, sıradan sporcu öğünü yemek onların oksidatif baskısını arttırmıştır. Diğer taraftan denekler öğünleriyle birlikte yaban mersini, böğürtlen, üzüm ya da kivi tükettiklerinde kanlarındaki AOK seviyesinde ciddi bir artış görülmüştür.
Bu araştırmanın da gösterdiği gibi her öğünde sadece antioksidan kapasitenizi arttırmak için değil, düşmesini önlemek için de antioksidan yönünden zengin meyve ve/veya sebzeler tüketmeniz gereklidir.
Son dönemin en popüler takviyelerinden olan antioksidanlar, genel yasam süresini uzatan, kanser, kalp hastalıkları gibi hastalıklara yakalanma riskini azaltan ve yaslanmanın etkilerini geciktiren etkileriyle biliniyor.
Hava ve su kirliliği, hazır yiyecekler, yasam tarzı, stres gibi etkenler sürekli olarak sağlık üzerine tehdit oluşturuyorlar. Bu etkenler sonucunda normal metabolizma faaliyetlerinin yanı sıra serbest radikaller oluşur. Serbest radikaller, hücre içinde yapıları bozan, DNA zararına ve hücredeki biyokimyasal bileşiklerde bozulmalara yol açan maddelerdir. Bilim adamları bu bozulmaların kanser, kalp hastalıkları, akciğer hastalıkları ve katarakta yol açan en önemli faktörler olduğunu düşünüyorlar.
Özellikle sigara tiryakileri tehlike altında. Sigara dumanındaki serbest radikaller, vücudun antioksidan savunma sistemini çok yıpratırlar. Çeşitli çalışmalarda sigara tiryakilerinde antioksidan etkili vitamin ve mineral seviyelerinde önemli azalmalar olduğu bulundu. Bunun yanında sigara içmese de içilen bir ortamda bulunan "pasif içicilerde" de benzer azalmalar olduğu ortaya çıktı.
Serbest radikallere karşı etkin koruma sağlayabilecek takviyeler antioksidanlardir. Antioksidan etkileri en yüksek olan maddeler Vitamin A, C, E, selenyum, pycnogenol gibi maddelerdir. UCLA School of Public Health'den Dr. James Enstrom'e göre düzenli vitamin C alimi yasam süresini uzatıyor. Enstrom'ün çalışmasının sonuçlarına göre günde en az 300 mg vitamin C alimi yasam süresini 6 yıl uzatabiliyor.
Vitamin E ile ilgili çalışmaların sonuçları daha da etkileyici. Harvard Üniversitesinde yürütülen bir çalışma 87.245 kadın üzerinde vitamin E etkisini araştırdı ve 2 yıllık bir süreçte düzenli vitamin E aliminin kalp krizi riskini %46 düşürdüğü bulundu. Erkekler üzerinde (51.529 kişi) yapılan benzer bir başka çalışmada ise kalp krizi riskinin %37 azaldığı bulundu. Her iki çalışmada da günlük vitamin E alimi en az 100 IU olduğunda pozitif sonuçlar elde edildiği belirtildi.
Antioksidanlarin özellikle ileri yaslarda sağlığa çok daha yararlı olduğu biliniyor. italya’da 70-99 yas arası sağlıklı bireylerde yapılan ölçümlerde plazma vitamin C ve E düzeyleri ayni yaslardaki sağlıksız bireylerden daha yüksek bulundu. Antioksidanlarin ilerleyen yaslarda vücudun savunma mekanizmasını güçlendirdiği, yaslanmaya bağlı sağlık sorunlarından koruma sağladığı ve bunun yanında cildi ve saçları da beslediği yapılan araştırmalarla ortaya çıkıyor.
biyosistemlerde oksijen hasarlarından kaynaklanan hasarları engelleyen, enzim, vitamin, protein, hormon gibi sentetik veya doğal maddelere verilen addır.
antioksidan moleküller radikal süpürme, giderme, zincir kırma gibi yollarla süperoksit radikalinin etkilerini azaltır veya yok ederler.
antioksidanlar, vücudu yaşlılığa, diyabet, kolestrol, kanser ve strese bağlı olan veya olmayan çoğu hastalıkla mücadele eden maddeler bütünüdür.
lipit fazda olan, ve doğal yollarla çeşitli sebze ve meyvelerden alabildiğimiz antioksisdanların en başında e vitamini bulunur.
buna ek olarak, karotenoidler ve retinol, ubikinonlar, flavanoidlerledir.
yine vücudumuzda doğal olarak bulunan ve hormonal yapıda olan melatonin en güçlü antioksidanlardandır.
yine sıvı fazda olanlara örnek, c vitamini, ürk asit, transferrin, ferritin, albumin, glutatyon verilebilir.
doğal yollarla dışarıdan alabildiğimiz en güçlü antioksidan şüphesiz e vitaminidir. bunun ardından c vitamini gelir.
ancak en güçlü antioksidan, melatonindir.
perşembe günü sınav olacağım dersin içeriğidir. artık nerede antioksidan görsem, bir stres bir terleme basıyor beni. şaka şaka, hemen içimden saymaya başlıyorum; tokoferoller; alfa tokoferol, askorbik asit, bütillenmiş hidroksi aldehit*, süper oksit dismutaz, flavanoidler, karotenoidler, seruloplazmin, albümin, melatonin* katalaz vs vs.
nereden geldim buraya hemen diyim; bir yazarmış antioksidan nickinde. nickini görünce öyle bir yazmak istedim. benim için çok anlamlı bir nickin var yazar kardeş.*
ekip çalışmasına inanan bileşiklerdir.
ikisi bir arada çok daha etkili olurlar. sinerjetik etkiye sahiptirler.
yaşlanmak oksitlenmektir der bazı bilimciler.o zaman hepimiz sevmeliyiz bu yaşlanma karşıtı paylaşımı seven bileşikleri. bir de gıdalarda kullanılan antioksidanlar doğal olup kendileri bizzat kanser yapmasa tam süper olacaklar, gelecekte belki.
Oksijen, yaşam için gerekli elzem öğelerden biridir. Solunumla havadan aldığımız oksijen kan dolaşımıyla, ince bağırsaktan emilen besin öğeleriyle birlikte hücrelere taşınarak yaşam için gerekli olan enerjinin oluşmasını sağlar. Oksijen varlığında besin öğelerinin enerjiye dönüşmesi sırasında eşleşmemiş oksijen içeren moleküller de oluşur. Bunlara reaktif oksijen türleri denir. Bunlar hücre elemanları olan DNA, RNA, protein ve yağ moleküllerine etki ederek hasar oluştururlar. Bunlara oksidanlar ya da okside ediciler denir. Oksidanların vücudumuzda oluşturduğu hasara ise oksidasyon stresi denir. Oksidasyon stresine karşı bedenimiz antioksidan denilen oksidasyona karşı koyan bir sistemle donatılmıştır. Buna kısada antioksidan savunma denir. Yani oksidanlar bedenin düşmanları, antioksidanlar ise o düşmana karşı bedeni savunan silahlı kuvvetlerdir. Gıda antioksidanları dediğimiz şey ise; insanlarda fizyolojik şartlarda oluşan serbest oksijen radikalleri (SOR) veya serbest nitrojen radikallerinden (SNR) birinin ya da ikisinin de olumsuz özelliklerini azaltabilen maddelerdir şeklinde tanımlanabilir
Antioksidanlar: Antioksidan savunma sisteminin bir bölümü bazı enzimlerden, diğer bölümü ise besinlerle aldığımız bazı öğelerden oluşur. Gıdaların antioksidan içerikleri ve antioksidanların biyoyararlanımları gıda maddesinin cinsine, hasat zamanı ve hasat yöntemlerine, iklime, depolama ve muhafaza ortamının ısısına, nemine, ışığına, gıdanın hazırlanması, hatta kişi ve toplumların tüketim alışkanlıklarına göre de değişebilmektedir.
''university College London'dan Dr. David Gems'in araştırması, yaşlanmayla mücadelede antioksidanların anahtar rol oynadığına dair yaygın inanışı çürüttü. Bu konudaki, 50 yıl öncesine dayanan kuram, doku ve hücrelerin, gıda enerjiye dönüşürken ortaya çıkan tehlikeli oksijen molekülleri olan serbest radikallerin saldırısı altında bulunduğunu öne sürüyordu. E ve C vitaminleri gibi antioksidanların bu saldırıları püskürttüğü ve böylece yapılan tahribat miktarını azalttığına inanılıyordu. Bu kuram, milyonlarca insanın vitamin takviyesi almasına ve antioksidan temelli muazzam bir kırışık önleyici krem pazarının oluşmasına yol açtı.
Yaşlanma biyolojisi uzmanı Dr. Gems'le ekibi, insanlarla birçok geni paylaşan iplik kurtları üzerinde yaptıkları araştırmada serbest radikaller teorisinin doğru olmadığını saptadı. Ömürlerinin sadece günler sürmesi sayesinde bilim insanlarına uzun dönemli değişimler hakkında fikir veren iplik kurtları, bedenleri fazla serbest radikalleri öldürecek şekilde genetik değişikliğe uğratıldı. Ancak genetik değişime uğratılmış iplik kurtlarının yaşamlarının diğerlerinden uzun sürmediği görüldü.
Birleşik Devletler'de fareler üzerinde yapılan bir araştırmada da aynı sonuca ulaşılmıştı. Gems, 'Aslında yaşlamanın temel mekanizması hakkında pek de bilgimiz yok' dedi. Yaşlanmayla ilgili serbest radikaller kuramının 50 yıl boyunca bir bilgi boşluğunu doldurduğunu, ancak kanıta dayanmadığını ifade eden Gems, 'Bu, şu anlama geliyor. Yaşlanmayı defetmek umuduyla E veya C vitamini alıyorsanız, bu doğru değil' diye konuştu.''