Üzerine birkaç noktanın açıklığa kavuşturulması gereken ve bu, evrim olgusu için de gerekli olan kökendir.
Antikorun, özgül birleşme yapısının sentezini sağlayan bilgi kaynağını, antijenin kendisi sanıyorduk. Oysa günümüzde, antikorun yapısının antijenle ilişkili olmadığı ortaya konmuştur. Organizmanın içerisinde, çok sayıda üretilmiş birtakım uzmanlaşmış hücreler, antikorların yapısını belirlemektedir ve iyi tanımlanmış genetik parçalar üstüne "kumar oynama" özelliğine sahip tek hücrelerdir. Kumar, antikoru kodlayan genin yeniden düzenlenmesiyle başlıyor. Bu gen, farklı segmentlerden oluşuyor ve her segment için birden fazla aday gen dizisi bulunuyor. Her bir antikor üreten hücre, bu adaylardan rastgele seçimler yapar ve böylece, yaklaşık 10000 farklı antikordan oluşan bir repertuvar meydana gelir. Yeniden düzenleme, seçilen segmentler birleştirilirken, terminal deoksinükleotidil transferaz (tdt) enzimiyle, aralara rastgele nükleotitler eklenmesiyle son bulur. Ardından, antikor çeşitliliği 100 kat daha artar. Ancak kumar henüz bitmemiştir: yeniden düzenlenen gen, diğer hücrelerin DNA'sına göre, 100000 kat daha sık mutasyon geçirir.
Antijenin yapısından tamamen bihaber, her ikisi de rastlantısal olan mutasyonlar kadar, yeniden eşleşmelerin de araya girmesi olasıdır. Antijen, burada seçici rolü üstlenir; onu tanıma yeteneğine sahip antikorları üretecek hücrelerin çoğalması için kolaylık sağlar.
Moleküllerin birbirine uyum sağlaması olgusunun kökeninde rastlantı kavramıyla karşılaşmamız şaşırtıcı, evet. Ancak, böyle bir kaynağın organizmaya, bir şekilde her yönden gelen saldırılara karşı bu denli zengin savunma mekanizmaları sağlayabileceği, a posteriori olarak açıktır.