kapitalizmle bu şekilde savaşılamayacağını hala anlamamış olan bir grup gencin kendilerini anlatma çabası.
az once gülen ve recep e abdestli kapitalist dedi çarşaflı olan hatun.
hem devrimci müslümanlar denmiş, neye karşı ne devrimi?
devirmek istedikleri ne?
daha onemlisi yerine getirmek istedikleri ne?
saatlerdir konuşmalarına rağmen ne istedikleri anlaşılamamış, donüp dolaşıp kapitalist sistem kelimelerini telaffuz eden, dertlerinin ne olduğun kendiler bile farkında olmayan gençlerdir.
uwww içten içe şakirtler bolünüyor mu?
yoksa bu da mı bir abd oyunu?
zıtlıklar çelişkiler içinde kıvranan oluşum. artık şu saatten sonra anladım ki beklediğim hareket değildir. parlak yakışıklı abiler ablalar yaldızlı marklar giyimli kardeşler ve en gariban kesimi savunduğunu iddia eden gurüh. böyle üstü başı başka ağzından çıkan başka. enerjisini kendinden değil dışardan alan el birliğiyle ayakları üstünde durdurrulmaya çalışılan ve anonim bir katkıyla bir şeye benzetilmeye çalışılan bir yığın.yüzde 70 i gaz yüzde 25i laf kalan ancak yüzde 5 i muamma olan bir topluluk.
Bunlardan bir bok olmaz. Cok gercekci olduklarını ispat edercesine ermenilere soykırım yapıldı felan diyorlar. Kendilerince bi havaya burunmusler. Koskoca fransız hukumeti bile tarihcilere birakalim derken 2-3 sabi subyan soykırımdan, kurtlerin hakkından bahsediyor. Tabu yıkmak, keskin olmak adına ulke cıkarlarının araştırıp soruşturmadan tersine konusmaksa bunu yapıcak cok bolucu var. Mehmet ali birandda cok farklılar gibi salakca biseyler diyor. Ulan sanki biz kapitalizm yanlısı kilise papazlarıyız. 3-5 tane musluman bulmuslar bravo.
ateist müslümanlar akımının habercileridir. "her bokta görüneceğiz" aşkıyla kafada başörtüsü pop konserlerinde "yalarım bedenini bebeğim" şarkıları eşliğinde kıvıranlar da bunlardan çıkar zaten, bu kadarına alıştık. amaç islamın her yemeğe katık olabileceğini ispatlamaktır. her haltta olduğu gibi, yine o malum samimiyetsizlikleri paçalarından akan takiye şebekliğinin son numarası da olabilir elbette, bilinmez; nihayetinde bu elemanlar insanın emeği, zamanı, aklı ve yeri geldiğinde kanı ile yarattığı değerleri "mülkün sahibi" diye allah diye isimlendirdikleri bir masal kahramanına teslim edebilmektedir.
özetle, yemezler ve bıktırdınız artık: insanların gerçekleriyle işiniz yok, olmadı ve olamaz sizin. medeniyete eklemlenmeye çalışarak dininizi mi kurtaracaksınız? "islami insan hakları" diye bir kavram bile üretebilecek çapsız bir gelenekten besleniyorsunuz, yanlış mı hatırlıyoruz ya da dün mü tanıştık sizlerle? tüccarlığı kutsamış bir çobanın sürüsü olmakla gurur duyarken kapitalizmi mi sorgulayacaksınız? ne yapacaksınız, nerede patlayacak bu balon, bekleyip görecek ve güleceğiz...
hayır, insana saygı duymayana saygı falan yok, başka kapıya.
kifayetsiz ve yanlış yönlendirilmiş topluluk. türkiye'nin ihtiyacı olan ve 2055 yılına kadar bu ülkeyi düze çıkarıp koruyacak hareket, atatürkçü bir hareket olacak, ne ermeni soykırımı iftirasını kabul edecek ne de etnikçi düşüncelere sahip olacaktır. emperyalistlerin hedef tahtasında olan, ezilen ve sömürülen türk ulusu'na sahip çıkacaktır. (bkz: #15355312)
Günümüz dünyasına baktığımızda sünnilerin amerika hayranlığı, şiilerin ise anti kapitalist olmasına baktığımızda bu oluşumdakiler çok komik geldi.
atv ölümüne reklamlarını yaptı
konu müslümanlık ya
herkes toplanır destek verir
anarşistler destek vermiş tey tey
1 mayıs işçi bayramı ideolojilerin borularının ötmemesi gereken bir bayramdır
bence işçiler meydanlarda yürürken onlardan nemalanmaya çalışan tkpliler kadar itici bu durum
mülk allahındır afişleriyle gözlerimi doldurmuştur
aktivistliklerinin iki adım öteye gitmemesini temenni ediyorum.
bütün söylemleri kopya olup samimiyetsizlikte zirve yapmışlardır ilk günlerinden, sosyalizm kadın bedeninin sömürülmesine karşı çıkar evet, sen ise çıkmış kara çarşafla "öyledir böyledir allah" diyorsun; kapkara bir şablonun içine girmişsin ifaden bile kemikleşmiş, çarşafından sadece gözlerin gözüküyor! böyle mi arayacaksın kadınların haklarını? kimsede sormamıştır. hem oturmuş bindörtyüz sene önce ki yaşanmışlıkları övüyorsun hem kendine devrimciyim diyorsun. bik bik bik.
dinin yegane iyiliği, toplumsallığını öne çıkarır, niceliklerini mümkün olan en geriye fırlatırlarsa başarılı olabilecek topluluk.
yoksa kimsenin ortak bir düşünceye sahip olmadığı-olamadığı "islamiyet'in umdeleri nedir?" çukurunda debelenen diğer milyarlık güruha katılmış, bir takım insanlardan öteye gidemezler.
32. güne konuk olmuş guruh, söylemleri kulağa hoş gelsede romantik olmaktan öteye gidemez.
dünya konjektüründe sosyalist hangi ülke, mutlu bir halkla ayaklari üzerinde durabiliyor ki ?
müslümanın güçlü olmasi gerekli ki mazluma el uzatabilsin, (bunun arkasina sığınarak mali götürenlere karşıyız tabiki)
Kapitalizm dünyanin bir gerçeği şahsen müslümanin bu durumu yarara çıkartabilmesi için bu sistemden faydalanip fakir fukaraya daha geniş yardimlar yapmasi beklenir. tabiki bir müslüman olarak bu kadar fakir varken malinı zulalayanlara karşıyız. ama adam zengin diyede müslümanliktan uzaklaştiği algisini yaymak kimsenin haddine değil.
Neyse bu guruha gelecek olursak daha tam olarak kendi aralarinda mütabik olamamişlar, sebebi ise bizde düşünce özgürlüğü var kimse grup adina konusamaz diyorlar.(böyle grup olunuyormu?) anladiğim kadariyla çoklu karma yapıya sahip olmaya çalişiyorlar, ermeni olaylarina soykırım diyen, uluderedeki kaçakçılarin terörist sanilarak bombalanmasina ayri ayri giydiren, anadilde eğitimin olmasi gerektiğini savunan. tayyip erdoğan'a firavun diyen, daha neler neler. arkasina saklandiklari düşünce zamanin ruhunu unutarak muhammed'iye yolunda eşit müslümanlik gibisine birşeyi söylüyorlar.
bu grubu chp'nin desteklediği yolunda şüphelerim var. keza akpye bu yolla muazzam zevaller verdirebilirler grubun zemini bu olaya müsait. müslüman gençler akpden rahatsiz vb. düşünce tohumlarini akp seçmeninin beynine ekebilirler.
Sol haber portalında Alper Birdal'ın bu konuya hitaben yazdığı şu yazı oldukça yeterli ve güzel;
Bir annenin lokmasını yarım bırakıp oyuna koşmak isteyen çocuğuna yarım bırakırsan arkandan ağlar demesi gibi, Türkiye Aydınlanması da bizim arkamızdan ağlıyor. Bu topraklarda Aydınlanmacılık pınarından süzülen suyla yetişmiş besinimizi yarım bırakıp, oyuna dalma tutkumuz nedeniyle, Aziz Nesinler, Turan Dursunlar, ilhan Arseller ve daha niceleri ağlıyor arkamızdan
Taksimdeki 1 Mayıs kürsüsünden, sayabildiğim kadarıyla 6 defa selamlanan, antikapitalist Müslüman gençlere çakılan selam ağlatıyor bu kez onları
Hayır, ne solun işinin Kemalizmin elinden düşürdüğü Aydınlanma bayrağını kaldırması, onun yarım bıraktığı işi tamamlaması gerektiğini, ne de Müslüman gençlerin 1 Mayıs alanına buyur edilmemesi gerektiğini savunuyorum.
Geç kalmış burjuva devriminin Aydınlanmacılığı doğası gereği eklektiktir, yarımdır, çürüktür. Taşıdığımız, taşımamız gereken bayrak bu değil, sosyalizmin Aydınlanma bayrağıdır. Besinimiz de buradadır
1 Mayısta Türkiyenin dört bir yanında ve Taksimde toplanan binlerce gencin içerisinde zaten çok sayıda Müslümanın bulunduğu söylenebilir. Alevidir, Sünnidir, inançlıdır, hatta aralarında dindar olanlar da vardır. Mesele bu değil.
Mesele, bana göre, iki boyutludur ve her ikisi de islamcı hareketle değil solla ilişkilidir: Birincisi, Türkiyenin sosyalist birikimini bu kadar hafife alan, bu kadar köksüz ve bu toprakların dışında gören bir algının böylesine kolayca sahiplenilmesiyle ilişkili. ikincisi, Türkiyede, içinde yaşadığımız bölgede ve dünyadaki gericileşmenin bu denli hafife alınmasıyla alakalı.
Kastımı bir örnek üzerinden açmaya çalışayım.
Mehmet Eroğlu, Fay Kırığı üçlemesinin ikinci kitabı Emine yayımlandıktan kısa bir süre sonra ihsan Eliaçıkla birlikte Vatana röportaj veriyordu. Röportaja, romanın karakterlerinden Hasan Hocanın Eliaçıktan esinlenilerek yaratılmış olması vesile oluyordu. Muhabir Eroğluna soruyor: Peki ihsan Hocam ilginizi nasıl çekti, yani ne zaman ve nasıl romanınızdaki bir kahramana esin kaynağı oldu? Mehmet Eroğlu cevaplıyor: ihsan Eliaçıkı güçlü olarak algılamam ilk kez bir televizyon programında oldu. Erol Yararın sıçrayıp sıçrayıp oturmasını izlerken açıkçası çok zevk almıştım. Çünkü konuyu biz soldan tartışsaydık, söylediklerimiz pek de önemli olmazdı. Ama aynı konu Müslümanlık cephesinden ve Kuranı referans vererek tartışılırken adamın aczi benim için çok çarpıcıydı. O zaman gördüm ki ihsan Eliaçıkla aslında çok da ayrı yerlerden gelmiyoruz. Vicdanımızın buluştuğu yerdeyiz.
Eroğluyu günah keçisi haline getirmek niyetinde değilim. Ancak, Türkiye solunun Aydınlanma birikimini hafife almanın çok belirgin bir örneğini verdiği için bu sözlerini aktarıyorum. MÜSiAD başkanlarını yerinden hoplatmak için Müslümanlık cephesinden konuşmanın daha etkili olacağı düşüncesi bana göre budur. Demek ki Aziz Nesinler, Turan Dursunlar, Uğur Mumcular ve daha nicesi ne gerici patronları yerinden hoplatabildi, ne de geniş yığınların vicdanına hitap edebildi bu topraklarda Etkili olmak mı istiyorsunuz? Halkçı olmak mı istiyorsunuz? içeriden eleştirecek, Kurana referansla konuşacaksınız Bu ülkede binlerce genç Nesinleri, Arselleri, Dursunları okuyarak solcu mu olmuş? Kentli orta sınıfların kimlik bunalımıdır deyip geçebilirsiniz!
Mehmet Eroğlu kusura bakmasın, onunla devam edeceğim. Aynı röportajdan bir başka alıntı, bahsettiğim ikinci boyuttu açmam için elverişli. Şöyle diyor Eroğlu:
Sosyalistler Sosyalist, Müslümanlar Müslüman Kutsallığını bir kenara koyarak konuşursak, dinler, en saf biçimiyle yoksulların mutluluğu için öngörülmüştür. Bütün dinler hep ezilenlerin ideolojisi olarak ortaya çıkmıştır. Geriye doğru götürürseniz bu vicdanla ilgilidir. Biraz önce ihsan Eliaçık, Müslümanlar açısından kimlerle ittifak yaptığını söyledi. Peki, biz solcular kiminle ittifak yaptık Allah aşkına? Örgütlenmek önemlidir, sadaka kültürüyle olmaz diyen biriyle, kapitalizmle Müslümanlık bir araya gelemez diyen biriyle bir solcu pekala yan yana gelebilir. Ayrıca dini sadece bu muhafazakar denilen kesime bırakırsak eğer din Orta Anadolu, ataerkil bir yoruma indirgenir ve onlar her zaman dini sosyalizmin önüne bir duvar olarak ortaya koyar. Oysa bu ilişki çok rahat kurulabilir.
Mehmet Beyin söylediklerinde haklılık payı var kuşkusuz. islamcı hareketlerin toplumsal tabanında yoksulların, işçilerin geniş bir yer tuttuğu aşikâr. Sınıf çelişkilerinin insanların dini inançlarının önüne geçebildiği de bir o kadar öyle
Ancak buradaki temel tartışma, solun toplumsallaşabilmek için islamcı hareketle ittifak kurması gerektiği düşüncesinde islamcıyı tırnak içine alıyorum, zira önüne antikapitalist ya da başka birtakım sıfatların eklenmesi bu vasfı önemsiz kılmıyor.
Akla derhal hangi Türkiyede, hangi bölgede, hangi dünyada yaşıyoruz soruları geliyor. Müsaadenizle bu soruları artırarak devam edeceğim.
1 Mayıs örneğinden başlayalım. Antikapitalistiz diyen Müslüman gençlerin 1 Mayısa teşrif etmesi, o gençlerin niyetinden bağımsız olarak nasıl bir sonuç doğurmuştur? AKPnin yüreğine korku mu salındı, yoksa o gençleri temsil edenler kanal kanal dolaştırıldı mı? Tartışılan antikapitalist Müslümanların islamcı hareketin ana akımına eleştirisi mi, yoksa solun ideolojik eksenine yaptığı girdiler midir? islamcı hükümetin sanata ve sanatçılara savaş açtığı, eğitimde Cumhuriyet tarihinin en büyük gerici kırılmasını dayattığı, sağlıkçıları ölümle terbiye etmeye kalkıştığı, her gün bir yerlerde işçilerin canından olduğu bir ülkede 1 Mayıs sonrasında birkaç yüz ya da bin antikapitalist Müslüman gencin tartışılması solu ne anlamda ilerletmiş, toplumsallaşmasına nasıl bir destek sağlamış olabilir? Mümtazer Türkönesinden iskender Palasına, AKP bülbüllerinin aylardır yeni rejime yeni sol lazım diye şakımaları, solculuğun da islamcı bir zeminde kurulması gerektiği teziyle hiç mi akrabalık taşımamaktadır? Ardı ardına kürsüye çıkarak muhafazakar sanatla ilgili çok sert sözler eden ve binlerce insan tarafından coşkuyla alkışlanan tiyatrocuların konuşmalarının arasında Müslüman gençler hoşgeldiniz anonsları yapılması solun inandırıcılığından, samimiyetinden ve tutarlılığından hiçbir şey eksiltmiyor mu? Sahi, Bekaroğlu ya da Eliaçık, tiyatro ya da bale hakkında ne düşünüyor? Bunlar bir avuç elite, orta sınıfa hitap eden konular, emekçilerin gündemi değil deyip geçecek miyiz?
içinde yaşadığımız bölgeyle devam edelim. Bugün Tunustan Mısıra, Libyadan Suriyeye kadar ABDnin sırtını yasladığı Müslüman Kardeşler de geçmişte kolonyalizm karşıtı, bağımsızlıkçı bir söylem kullanmıyor muydu? iranda islamcı hareketle birlikte devrim yaptığını düşünen komünistler, islamcı iktidarın kurduğu darağaçlarında sallandırılmadı mı? Bugün Amerikan karşıtı bir konumu olan iranın islamcı yönetimine, Lübnan Hizbullahına ve benzerlerine solun müttefikleri gözüyle bakılabilir mi? Daha dün Hamas da bu güçler arasında sayılmıyor muydu? ABD Hariciyesinin onlarca belgesinde, raporunda islamcı örgütlenmelerin pazarlıkçılığına oynamak gerektiği vurgulanmıyor mu? ABD, baş düşman ilan ettiği El Kaideyle Libyada, Suriyede el ele vermedi mi? Yine ABD halen savaştığı Talibanla müzakere masasında oturuyor mu, oturmuyor mu?
Ve son bir soru: Sadece Türkiyede değil, Sovyetler Birliğinden arta kalan dünyada siyasetin dinsel referanslara göre kodlanması yönünde yoğun bir basınç var mı, yok mu?
Daha fazla uzatmayacağım ve son bir olasılığa değinerek bitireceğim. 12 Eylül davası namlı müsamerenin dönüp dolaşıp solu darbecilikle itham etme noktasına geldiğini görüyoruz. Ve 28 Şubat operasyonunu köpürtme gayretindeki kalemşorların sık sık darbe destekçiliği yapan soldan bahsettiklerini
Doksanların ikinci yarısında devrimcilerin cenazesini mevlit okutarak kaldıran, Beyazıt Meydanında gerici mitinglere destek veren solculardan bahsedene ise rastlamadım. Oysa az değillerdi ve aşağı yukarı bugün savunulan gerekçelerle izah ediyorlardı bu tavırlarını O dönemde islamcı hareketle rezonans tutturmaya kalkışan solun daha sonra toplumsallaştığı ise herhalde söylenemez. Sol adına iyi kötü bir toplumsal damar yakalamayı başaranlar ise Aydınlanmacılığa, ama 28 Şubatın aydınlanma diye sunduğu garabete değil, sosyalizmin taşıdığı Aydınlanmacılığa sahip çıkanlar oldu. 28 Şubat sürecinin genel sonucu da gericiliğin toplumsallaşması, düzenin AKPyle yeni bir soluk bulması.
Tıpkı 12 Eylül müsameresinde olduğu gibi yarın 28 Şubat davasında da solcuları sanık sandalyesine oturtmaya kalkarlarsa, hiç kimse buna şaşırmamalı. Solun bir kısmına da darbecileri temizliyoruz ve toplumla islamcılık zemininde bağ kurun, size başka türlü yaşam şansı yok diyecekler; zaten diyorlar.
Dün yenilen hurmaların bedelidir bu Ve ne yazık ki solun bir kısmı bugün de hurma yemeye pek teşne görünmektedir. Yarını hiç düşünmeden
müslümanın her hali iyidir. müslüman mal varlığının bir kısmını hayır işlerinde kullanır, yıllık zorunlu zekatını verir. zenginim diye böbürlenmez, israf etmez, fakiri hor görmez. yolda kalmışa, yetime, fakire yardım eder. ütopik bir şekilde herkes eşit gelire sahip olmalı gibi içi boş arabesk söylemlere kapılmadan mülkün allah'tan olduğunu bilerek şükrederek ve emanetçi olduğunu hissederek yaşar. hılfül füdul oluşumlarına destek çıkar. dernekler kurar zenginden fakire para aktarımına yardımcı olur ve saire... böyle sol jargonlu yaklaşımlara değil islamın özüne ve takvaya dönmeye ihtiyaçları vardır müslümanların.
antikapitalist olan bu sol çevreler ancak ve ancak bir sibop vazifesi gören ahlakçılığı sadece ekonomiye indirgeyen ideolojik gruplardır ve islam asla bir ideoloji olamaz.
(bkz: sosyalizm kapitalizmin sibobudur)
çok güzel reklamları yapılan gençler. yazık günah yahu. iyice saçma sapan şeyler oluyor artık. her yeni bir şey duyduğumda bunu da duydum ya şaşırmam artık hiçbir şeye diyorum yeni bir şey duyuyorum yine şaşırıyorum. oooof of.
1 Mayıs'ta alanlara falan inmesinler. Evlerine kapanıp ne olduklarını sorgulasınlar. Müslüman mı sosyalist mı olduklarını sorgulasınlar. Biraz kendilerine güvensinler. Başka ideolojilere bel bağlayacak kadar düşmesinler. 1 Mayıs'ta ortaya Çıkarlarsa hata etmiş olurlar. Allah ıslah etsin.