4 bölüme ayrılır, medeniyetin başlangıcı olarak anılan avrupanın temellerinin atıldığı antik yunanda yönetim şekilleri,
aristokrasi: soyluların yönetimi
mitos: her türlü doğa üstü güç
platos: halkın yönetimi
borç köleliği: küçük toprak sahipleri geçimlerini sürdürebilmek için zenginlerden borç alırlar; ancak çeşitli nedenlerle (ürün o mevsim az olur, savaş-barış olur) borç ödenemeyince yunan yasalarına göre borçlandığı kişi toprağı alır ve ailesiyle beraber onun kölesi olur.
aristokratların çıkarlarını korumayı amaçlayan; yoksullar ve köleler için ağır cezalar öngören drakon yasaları uygulamaya kondu. atina aristokratları çok geçmeden ceza ve baskı yolunun çıkar yol olmadığını anladılar; çünkü şarap ve zeytinyağı üretimi ve alışverişi, kentte ticaretle uğraşan ve gittikçe kalabalıklaşan ve zenginleşen bir orta sınıf yaratmıştı.
drakon yasalarından yaklaşık 30 yıl sonra 594’te, arkhon seçilen solon ile solon reformları uygulamaya kondu.
drakon aristokrasiden yana; solon ise halktan yana karar vermişlerdir. solon ilk iş olarak borçlarından dolayı özgürlüğünü yitiren yurttaşların borçlarını sildi; borç köleliğini yasakladı. ticaret ve zanaatların gelişmesini destekledi; ölçü ve tartılarda standartları sağladı. toplumsal tabakalar arasında belli ölçüde adaleti sağlamak ve özellikle alt ve üst tabakalar arasında kutuplaşmayı ve çatışmayı önlemek amacındaydı.
ancak solon’un reformları hiç kimseyi memnun etmedi. bu durumdan yararlanarak demokratik partinin önderi aristokrat pesistratos oldu.
solon yasaları kendisinden sonra demokratik düzenlemelerin gerçekleşmesine büyük ölçüde kolaylık sağladı. bu çerçevede, atina demokrasisinin kurucusu olarak da anılan kleisthenes m.ö. 507’de sistemi demokratik bir temel üzerine oturttu.
kan bağına dayalı kabile örgütlenmesini bütünüyle ortadan kaldırdı ve toprak bağına dayalı mahalle örgütlenmesini getirdi. atina’yı on yerleşim veya seçim bölgesine (deme veya demos) ayırdı. aynı şekilde, kan bağı veya veraset yerine, kura ile her bir deme veya demostan 50 kişinin katılımı ile oluşan 500’ler meclisi’ni oluşturdu.
kleisthenes reformlarından sonra, atina en parlak günlerini perikles döneminde yaşamıştır. perikles ünlü söylevinde demokrasinin birkaç kişinin değil, tüm yurttaşların katkılarıyla var olacağını, herkesin eşit hak ve yükümlülüklere sahip bulunduğunu, yönetimde yeteneklerine ve liyakatine göre görev alabileceğini dile getirir:
“devlet işlerine karışmayanlara, kendi işi gücü ile uğraşan sessiz bir yurttaş değil, hiçbir işe yaramayan biri gözüyle bakıyoruz. bir politikayı, ancak birkaç kişi ortaya koyabilir, ama hepimiz onu yargılayacak yetenekteyiz. biz tartışmaya, siyasal eylemin önüne dikilen bir engel diye değil, bilgece davranmanın vazgeçilmez bir ön hazırlığı diye bakarız.”