öncelikle vucut florası ile ilgili bilgilere göz atalım.
vucudun dışa açılan pencereleri olan bölgelerde ve derinin üstünde her zaman bakteri vardır. idrar yolunun dış kısmında, burun deliklerinde, ağızda, kulak yolunda, kalın barsaklarda ve ciltte bir bakteri florası olur. bu bakteriler devlet memuru gibi oranın demirbaşlarıdır. fakat bu bakterilerden korkmak anlamsızdır. hastalık yapmadıkları gibi hastalığı da önlerler.
şöyle örnek verilebilir: bir bahçeye çimen ektikten sonra orada yabancı otlar çıkmaz. yabani otları temizlemeye gerek duymazsınız. çünkü oranın hakim florası çimenler olmuşlardır ve başka otun yetişmesine izin vermezler. bakteriler de böyledir. hakim oldukları yerde başka tür üremezler. hatta antibiyotik bir bakterinin başka türü öldürmek için ürettiği silahtır. dolayısıyla flora bakterileri, hastalık yapmadıkları gibi orayı korurlar.
bu bakteriler kişinin bağışıklığı baskılanmadığı ve doğal kotuyucu yapılar (cilt mukoza) ortadan kalkmadığı sürece hastalık yapmazlar.
bir insan üzerinde kendi hücre sayısından fazla bakteri taşır. onlardan tamamyla kurtulmaya çalışmak anlamsızdır.
edit: entry sadeleştirildi. *
gelelim antibiyotik kullanımı kısmına;
antibiyotikler hiç de masum ilaçlar değillerdir. gerekli olmadıkları zaman kullanmamak gerekir. yan etkileri iç açıçı değildir.
antibiyotik kullanarak florayı bozup o bölgeyi dış etkenlere açık hale getiriyorsunuz. artık mantarlar patojen bakteriler kolayca üreyebilirler.
antibiyotiğe bağlı ishal de böyle gelişir. barsaklarda antibiyotiğin öldürdüğü bakterilerin yerini c. difficile gibi etkenler alırlar.
insanların en fazla maruz kaldığı hastalık soğuk algınlığıdır ve etkeni de çoğunlukla virüslerdir. dolayısıyla antibiyotik kullanmak manasızdır. etken baklteri bile olsa antibiyotiksizlikten insan ölmez nezleden. ancak 3 15 yaş arası bakteriyel üst solunum yolu enfeksiyonu geçirmek akut romatizmal ateş riski taşır va antibiyotik kullanmak gerekir. onun dışında antibiyotik tedavisi anlamsızdır.
edit: imla
bu konudaki dikkatsizlik ve bilgizsizlik milyarlarca dolarlık kayba yol açıyor. dolayısıyla doktorlara ve hastalara önemli görevler düşüyor.
demek ki neymiş;
nezle olduk ve yaşımız onbeşten büyük, gittik doktora şöyle demeyecekmişiz;
- doktor bey çok hastayım en kuvvetlisinden antibiyotik yazın da iyileşelim.
(hastalığın bi kere etkeni virus dolayısıyla antibiyotik kullanmak anlamsız ayrıca nezle bu bir haftada kendiliğinde geçer. al bir ağrı kesici ateş düşürücü dinlenmene bak değil mi canım benim)
doğum kontrol hapı kullanılıyorsa, antibiyotik alınması halinde artık korunulmadığı anlamına gelir. bu bir esas olmasa da dikkat edilmesi gereken önemli bir husustur.
tabi ki antibiyotikler tamamen gereksiz değillerdir. örneğin zatürre * geçiren birinde antibiyotik tedavisi başlamak hayat kurtarıcı olabilir. doktor gerekli görürse hayır antibiyotiğin yan etkisi var diye direnmek yanlış olur.
standart 3 günlük antibiyotik kullanımından sonra vücuttaki prebiyotiklerin %93'ü ölmektedir. tamamen sağlıklı beslendiğinizde dahi bu prebiyotiklerin tamamlanması 2 yıl almaktadır.
avrupa'da antibiyotik kullanımına bağlı olarak yılda 25 bin kişinin öldüğü tespit edilmiş. avrupa'nın en çok antibiyotik tüketen ülkesi olan türkiye'de ise bu rakam sıfır. bildiğiniz sıfır. hayır biz antibiyotiğe karşı dirençli bir ırk değiliz. tam tersi bu ölümleri kayıt altına alacak kapasitede modern bir ülke değiliz.
çok zorda kalmadıkça kullanılmaması gereken ilaçlardır. Bizim doktorlar ota püsüre yazıyor maşaallah. vücut bir süre sonra bağışıklık oluşturuyor en çok ihtiyaç olduğu anlarda işe yaramıyor.
doğal şeyler denenmeli ihtiyaç olduğunda. akla ilk gelenler sarımsak ve soğan. bende işe yarıyor bunlar her zaman.
Haplarını yutmak çok zor bi de 12 saatte 1 alın kutu bitene kadar kullanın deniyor. Tam bir eziyet. Zaten yutması zor bi de yutamasan tedavi tam olmadı mı diye düşün. Tıp bu devirde nasıl bu kadar aciz kalmayı başarıyor hayret. Marsa gideceginize antibiyotikleri küçültün.