ağacı çocuk gibidir. ilgi ister, şefkat ister, sevilmek ister.
15 yaşına kadar bir yıl bile ilgilenmezseniz, tıpkı çocuk gibi küser size, terkeder.
15 yıl, evet tam 15 yıl bakarsınız, büyütürsünüz; işte ancak o zaman sevginizin karşılığı meyvelerini size sunar. bu süreye kadar bırakın kilolarca meyve vermeyi, 3-5 taneyi dahi zor bulursunuz. ama bununla da bitmez iş. bir, hadi bilemediniz iki sene yüz vermezseniz ağacına, yine küser size. tekrar sevginizin karşılığını almak için 3-4 yıl yoğun çaba harcarsınız.
şımarık bir çocuk gibidir. şımartırsanız, o da sizi şımartır ürünüyle. azıcık huyuna gitmezseniz, istediğini vermezseniz; çektirir size...
en kalitelileri gaziantep'te yetişen, tazesi; diğer her türünden çok daha lezzetli olan yeme de yanında yat yemişi.
siirt ya da iran fıstığıyla sürekli karıştırılır. ancak hiçbirisi toprak ve hava faktörleri dolayısıyla gaziantep'te yetişenlerin kalitesine bırakın ulaşmayı, yaklaşamaz bile.
siirt ya da iran fıstığını görünce şekli o kadar hoşunuza gider ki, kocaman, şişko bir fıstık, ağızı yarısına kadar çıtlak... ama yersiniz, ne tar vardır ne lezzet. oysa antep fıstığı tarif edilen benzerlerinin aksine daha kibar görünür. içi de o kadar büyük değildir. ve eğer kaliteli bir örneğini bulup da yerseniz, yediğiniz an bir tanesi bile tüm ağzınızı lezzetine bulayabilme kapasitesine sahiptir.
tıpkı ferrari kaportası giydirilmiş renault toros ile toros kaportası giydirilmiş ferrari'yi yarıştımak gibidir antep fıstığını benzerleriyle kıyaslamak...