mevsimlerden güz ya da kış ise, hemen ardından da çocukluğundan bu yana kronik burun tıkanıklığından muzdarip olduğunu, o birayı içersen en az üç gece doğru dürüst uyuyamayacağını, bu yüzden sinir sisteminin iflas edip belki de intiharın eşiğine geleceğini hatırlayıp yarı yoldan kös kös dönmekle, birayı ısıtmak, zararsız hale getirmek için kaloriferin üzerine koymak gibi iğrenç bir davranışa imza atmak arasında bir müddet kararsız kalmak.
çok düşündüğünüz ama cevabını bulamadığınız birşeyin cevabının tuvalette aklınıza gelmesi gibidir. hani donu gömleği toplayıp koşarsınız, onun gibi birşey işte. *
bi de:
(bkz: kafada ampul yanması)
adeta uçarak gidilir o buzdolabına. sanki yer ayaklarının altından kayar. soğuk camını yanaklarına bastırırsın, bir gece önce iyi ki midem bulanmış da içememişim dersin hatta. o kadar güzeldir. insanı istatistikten aa ile geçmişçesine mutlu eder.
sevinçlerin en büyüğüdür. bir anda umut sarar insanın dört bir yanını. dişle açılmaz o bira, açacak ile, yumuşak bir şekilde açılır. büyüğünden bir yudum alınır ilk, serinliğin ve huzurun doruğuna varılır.