diyarbakırda yapılan bir anons:
belediyemizin diktiği fidanları kıran heyvansa zaten heyvandır. çocuksa heyvan çocuğudur, büyükse heyvanoğlu heyvandır.
"biraz önce santrale telefon edip(hotellerdeki sistem) bazı laflar soyleyen 7. kattaki arkadaşa aynılarını iletiyorum.(ses gidip gelir).Cesaretin varsa buraya gel. teşekkürler."
allah biliyor ya
benim şaşkınlığım sizinkine benzemez
hayrete düşürür beni umursamadığınız şeyler
mesela ırmağa binen balık
güneşi sırtında taşıyan dağ
ve peribacaları, avurtları çökmüş kayalar
ve sarışın semazenler, ayçiçekleri
hayrete düşürür beni.
merakım da sizinkine benzemez
şöyle seslenirim bazen:
yağmurkuşu bana bir şeyler söyle
deli ırmak ne fısıldar denize.
savaşım da benzemez savaşınıza
yalın kalem
dayanırım kelam kapılarına
ya simmurga ya morga, farketmez.
ve korkum, o da sizinkine benzemez
saflar sıklaştıkça korkarım
anlaşılmaktan korkarım, düşlerimden korkarım
üstelik kırmızı ışıkta cam silen çocukları
şoförlerden sakınmak zorundayım.
Anadolu şehir ve kasabalarında meydanlara yerleştirilen hoparlör vasıtasıyla önemli haberleri ahaliye aktarma organı olarak da işlev görür. Unuttuğum geçmişi biraz önce Tekirdağ da hatırladım.
saniyeler oluyor sanırım, belediye anonsları olur ya, cenaze ilanı gibi, oradan veriliyordu.
üstünde gül kurusu bulunan beyaz etekli 9 yaşında bir kız çocuğu sabah saatlerinde kaybolmuştur diye.
küçücük bir kız çocuğundan ne istiyor bu iğrenç insanlar anlamıyorum. az önce pedofili başlıklarını okurken de midem bulandı, az daha anayasada ülkenin dini islamdır maddesini ekletecekler ama hiçbir davranışda din yok.
anons ediyorum, müslüman ülkesi gibi gözüken bu ülkede, yapmacık ilgilerini davranışlarına vuran hiçbir insan yok, tüm ahlak inancı kaybolmuştur.
https://galeri.uludagsozluk.com/r/1736094/+
16 kasım'da vizyona girecek olan venedik film festivalinden de ödülle dönen mahmut fazıl coşkun filmi. yönetmenin üçüncü filmi. bekliyoruz.
mahmut fazıl'ın venedikten 2 ödülle dönen fazlaca merak ettiğim filmi idi, izleme fırsatı buldum geçen kadıköy sinemasında, sinemagrafisini çok çok iyi buldum, geniş ve durağan planlar, karanlıkta geçen sahnelerde( ki filmin yüzde 80'i öyle) gerçekten karanlıktaymışsınız da kendi gözlerinizle etrafı izliyormuş hissi veren ışık, kamera yönetimi oldukça usta işiydi. senaryosu biraz daha politik duruş ile güçlendirilebilirdi pek alâ bana göre, hatta filmin ilk 20 dakikası sıkıcı geldi diyebilirim ama sonradan dönem atmosferi, minimalist kara komik tarafı ve oyunculuklar filmin içine çekiyor. fakat yozgat blues, uzak ihtimal ve anons arasından birini seçecek olursam uzak ihtimal en sevdiğim idi, fakat sinema anlamında anons ikisinde elbette ki önünde. özetle türkiye sinemasın'da belli bir yere sahip olacağını düşündüğüm film.