Anne tanıdık kimseye rastlamasın diye dua edilen hadisedir. Şöyle açayım konuyu, sevgilimiz, canımız, ciğerimiz ,annemiz, Kapı komşuya bile rastlasa, uzun bir muhabbet açılır ki ne vakit sona ereceği bilinmez. Poşetlerle tam donanımlı şekilde dakikalarca meyve ağacı gibi pazarın orta yerinde dikili kalır, komşu ablayı ısırmak istersiniz.
Pazar yapma alışkanlığını değiştiren aktivitedir,evde ne var ne yok verisini almanın uzun yoludur,öğrencilikten farklı olarak istenenlerin alınabildiği rahat ortamdır,fazla gezilince sıkılınabilen de tezat bi durumdur.
insanın içinde bazen kendini öldürme isteği duyıran durumdur. neden mi? buyrun;
anne pazarda genç bir kızla yanında yaşlı bir kadının baktığı tezgaha doğru yönelir. arkadan da bir sene görüşmediği oğlu pazar arabasıyla onu takip eder.
pazarcı kadın: aa nasılsın necmiye abla? çocuğun gelmiş, gözün aydın.
anne: vallahi sağol pzara çıktık işte beraber.
pazarcı kadın: kaç çocuk var sende.
anne: 3 tane var. bu en küçüğü. diğerlerinin hepsi evlendi. *
anne: bekar bu bekar. bekar daha bu.
pazarcı kadın: ha daha evlenmedi. *
anne: tabi tabi bekar. **
anne: sizin kış ne iş yapıyor?
pazarcı kadın: hiç evde oturur öyle
anne: aaaa! olmaz o zaman!
pazar arabasını apartman merdivenlerinden hıgıdı bıah ıırgh nidalarıyla indirme ile başlar. bir de file veya pazar çantasi ya da tel sepet alınır. eskiden pazarlarda poşet cimriliği yapıldığından yani esnaf poşetten kıstığından bir de evden bir sürü poşet goturulurdu. bildigin gima, karfur, bim, endi, keleşler gıda pazari poşeti toplanirdi.
akabinde evden anneyle çıkılır, küçükse el tutulur bırakılmaz. boş pazar arabası girintili çıkıntılı yollarda spinler atılarak itina ve zevkle sürülür. ancak pazara gelindiğinde işin eglencesi biter, ızdırap dolu dakikalar başlar.
önce annenin fiyat turu başlar. evet, benim annem tüm pazarı başından sonuna gezip fiyat kıyaslaması yapardı. resmen etiket secerdi kadin ya. ve o tur bitmeden alisveris yapilmazdi. yani bir tezgahta bedavaya urun satilsa bile, o tur esnasinda gorulduyse alinmazdi.
fiyat turunun bitmesiyle pazar alisverisi baslar. fiyat turu iste burada avantajini gosterir, alisverisi hizlandirir. tabi bu esnada kalabalik yarilir, pazar arabasiyla çok ayaklar ezilir. gotuyle tezgah kapatan teyzelerin arasindan gecmeye calisilir.
isin en sıkıcı yanı ise anne zerzevat secerken beklemektir. yaninda beklersin tezgahin onunu kapatmis olursun, obur tarafa gecersin teyzenin biri secmece yapamaz, o yana gecersin araba gecer, bu yana gecersin çocuk atlar, öbür yana gecersin diger tezgah sahibi kızar. bir de bu esnada annesiyle pazara gelen salak çocukların boş ve ölümcül ebleh bakışları vardır. anne domates alıp parayı verene kadar size dik dik androidmişsiniz gibi bakarlar. pşşt ne bakıyon falan yapsanız da o ifade asla değişmeyecektir.
alisveris devam ettikce pazar arabasi dolar, dengesi bozulur, bir yana yatar, tekerler donmez. sebze meyve yerleşimi esnasında ise dikkat edilmesi gereken altin kurallar vardir surekli anne tarafindan hatirlatilan. mesela patates arabanin en altinda kalmalidir, domatesler ezilebileceği için en üstte durmalidir. bir de yol boyu devam eden uyarilar mevcuttur: yumutalari kirma, biberleri patlatma gibi..
pazar cikisina yakin tam bitti bu iskence derken anne bir sey almayi unuttugunu farkeder. o eksik de ne hikmetse pazarın diger ucundadır. artık dolu pazar arabasıyla oraya gitmeye mecali kalmayan yavrucağızı anne merhametle karşılar. bir kaldirim tasina oturtur, kıçının altına üşütmesin diye karton parcasi bulusturur ve kosar adim o eksigi almaya gider. ancak bekle bekle dakikalar gecmek bilmez.anne elinde bir sürü poşetle dönerken anlarsiniz ki, yol ustunde daha baska bir sürü sey alinmistir.
pazar cikisi ve eve donus de ayri bir teranedir. garip garip sokaklardan gecersiniz. kıcında pantolunu olmayan cingene cocukları koşuşur etrafınızda. yol ustundeki bakkalların astığı koca koca afişlerden cips ve kola promosyonlarını takip edersiniz. mevsim kışsa mutlaka camura batarsiniz. yamuk yumuk evlerin ardina kadar acik kapilarindan yasamlari gozetlersiniz, nasil yaşiyorlar buralarda ya der ve anne şükrü eşliğinde akşam ezanı okurken evinize dönersiniz.
giderken umursamazsiniz..nolcak yaa dayaniriz sanki bi kac saatlik bisey diye kendinizi kandirirsiniz. sonrasinda sikintidan catlarsiniz ama artik donusu olmayan bir yoldasinizdir depresyonu ofke, ofkeyi saldirganlik ve nefret izler. akabinde daha kotu bir depresyon.. derken hayati sorgulamaya baslarsiniz..tam o sirada elde torbalarla eve dogru yurudugunuzu anlarsiniz ve hic olmadigi kadar mutlusunuzdur artik. kisacasi hayatin ta kendisidir anneyle pazara gitmek.
koskoca zebellah gibi heriflerin, kendisinden bilimum 10-15 yaş küçük annenize, ''buyur anne! '' demeleriyle, daha girişinde şok olacağınız, torbaları taşımanızdan mütevellit, anne pazarın olduğu gün sizi evde yakaladı mı, kaçışı olmayan eylem. önceleri, anne
+ hadi kalk pazara gidelim, der. siz de, kaçacak delik, ya da bahane ararsınız.
- anne, ben birazdan uyuyacam, pazar arabası var, öteki kadınlar da öyle gidiyo hem, senin onlardan ne farkın var? diye de eklersiniz. fakat annenizin, yumuşak yanınızı bilmesinden dolayı, sağ gösterip sol çakması ve de,
+ peki oğlum, ben giderim. şeklinde boynu bükük ayaklarına da yatmasıyla, gönlünüz el vermez, hemen çekersiniz g.tünüze pantolonunuzu, bir de, saça surata şekle şemale de, bakılır; belki pazardaki bir iki hatunla kesişilir diye. tabii ki, elinizdeki torbaların çokluğundan, ve de annenizin;
- bir iki torba verse oğlum, hepsini taşıyacan demedik ki sana! deyişlerine rağmen, millete karizma olsun diye,
+ yok anne, taşırım ben hepsini, yoksa sen beni buraya niye çağırdın. deyişlerin arasında, bir bakmışsınız, bütün parmaklarınız mosmor kesilmiş, ya da kesilmeye yüz tutmuş gibidir kan gelmemesinden dolayı. ayrıca, anne gerçekten de tüm fiyatları rasat etmeden alışverişe başlamadığı için, başlangıçtan pazarın sonuna kadar süzülürsünüz ilk önce. sonradan da, yaşlı teyzelerin, pazarın ortasına konuşlanmış, bilimum limon ya da maydanoz satıcılarının, ''bak benim pazar arabam daha dolu, benim elimde daha çok torba var; hem de herkesin alamadığı şeylerden de aldım'' diye bakanların, '' hazır pazarı da kalabalık buldum, daha da kıvranayım da, bugünün hasılatını belki daha da artırırım'' diye düşünen dilencilerin ve de kopuk pazarcıların arasındaki cümbüşten de farksız değildir aslında, anneyle pazara gitmek
bir nevi amerikan futbolu oynamaktır.belinize gelen teyzeler tarafından ittirilmeniz demektir.pazarcıların bağırışları arasında çıldırmak demektir.hele bir de anne pazarlık yapıyorsa bir daha bir daha yapılası gerçek bir aksiyondur.