eğer gittiğiniz pazar, çok kalabalık ve ünlü bir pazarsa; annenizi kaybetmeniz olasıdır.zira ayaklarınız pazar teyzeleri tarafından önce yerden kesilir, sonra da annenizin önünüzdeki görüntüsünü kapatırlar ve çekildiklerinde anneniz yoktur.
(bkz: pazar teyzesi)
her tanıdık görüşte o kalabalığın içinde 10 dk itilip kakılmalar eşliğinde duraklamak, sebze meyvenin hem en güzel hem en ucuzunu aramak için saatlerce gezmek demektir.
Anne ile pazara gidip de anne ile aynı anda eve gelen çocuk sayısı az gibime geliyor. bu çocuk, Anne pazardan dönerken pazara yeni gitmekte olan komşu 'karılarla' muhakkak laflar, elleri poşet dolu çocuk, elleri poşetli görünmekten zaten rahatsız olduğundan bi de üstelik okuldan yada mahalleden hoşlandığı kıza rast gelme ihtimalini ''elleri poşetli, anasının konuşmasını bekleyen çocuk'' olarak artırdığını düşünerek, anneye de buna zemin hazırladığı için bi iyicene sinirlenerek, hızlı adımlarla, annenin arkadan seslenmesini hiçe sayarak eve yol alır, belki de poşetleri eve bile sokmaz kapının önüne atarak sokaklarda sürtmeye devam eder. kim bilir.
hemen pazarın başından alıcaz 10 dkya dönücez lafının başladığı bir durumdur.bu 10 dk genel itibariyle 1 saat,hatta bazen 2 saate ulaştığıda görülmüştür.
8-15 yaşındaki erkek kız farketmez bir bireyin geçirebileceği en zor dakikalardır.
anne pazar süresince şu kelimeleri tekrarlar durur,
''şunun bi büyüğünü dene'
o olmadı sana!
al şunları!
hiç yardımcı olayım demiyosun!''
ilerisi icin buyuk yatirim olsa gerek. zira uzun yillardir annemle pazara gitmeyen ben, annemin yazliga gidisinden sonra is basa dustugu icin pazara gitmek durumunda kaldim. gel gelelim hic bir meyve sebzenin hangisinin iyi olup olmadigini, fiyatinin uygunlugunu, yarim kilo dolmalik biberin kac tane cekecegini bir turlu anlamayarak sinirim tepemde eve dondugumu hatirliyorum.
Bütün bir pazar fiyatları öğrenmek için dolaşıldıktan sonra tekrar bir turda satın almak için dolaşılır. Tabii bu sırada poşetleri de siz taşımak zorundasınızdır. Eve geldiğinizde pestilinizin çıktığını fark eder, kendi kendinize bir daha gidersem iki olsun diye söylenirsiniz..Ama o bir dahaların sonu gelmez..
hiç bir zaman beğenmediğim durumdur.hep zorla götürülürdük o pazar yerine ve öğlen sıcağı başımıza geçer bayılana kadar dolaştırılırdık.tabi bu olay annelerin hoşuna giderdi,çocuğumu aldım dolaşıyorum etrafa nispet olsun gibisinden ve alınan erzak çocuğa taşıtılırdı,bu eziyetli günleri geride bıraktığımız için her zaman şüküretmişizdir.
bir kere o hataya kapılarak annenesiyle giden çocuk artistlik yapma niyetiyle ve ver abla seninkileride taşıyım (özellikle güzel kızları olduğun bildiklerine)nidasıyla dolaşır ve bi daha evine donemez.(son)
son derece, vahim bir durumdur. pazar, boydan boya tam 2 kez arşınlanır. Tüm ürünlerin fiyatları gözden geçirilir, iyi ve uygun olanın, pazarın en sonun da bulunan tezgahta olduğuna karar verilir. tekrar dönülür alınır. begenilmez poşetten tezgaha dökülür. Pazarcı bir hışımla çıkışır. üzülürsün, küçüksündür de. Ağzını burnunu kırmak istersin satıcının, yapamazsın. Küçüksün ya...Sonuç belli, ziyan olan bir pazar günü, stres, yorgunluk, ve nefret edilen pazar esnafı...