Bedava meyve yemek için güneşin altında saatlerce pazar arabasını çekmektir. Eskimo yemek için ideal yerdir. Birde pazarın en uç noktasında karton kutuların içinde civciv satanlara ulaşmak için; sabırla annenin alışverişini bitirmesini beklemektir. Ayşe kadının bir fasulye çeşidi olduğunu ilk öğrendiğim yerdir.
kaç yaşına gelirseniz gelin yapılacak aktivite. anne gel dedi mi bize pek laf düşmüyor. poşetleri ben taşırken, o genelde kız arkadaşın var mı, okul nasıl geçti sorularını yöneltir. tam da sırası ya.
eskisi gibi olmasada arada sırada gidebildiğim aktivitedir. tabi poşetlerin büyük çoğunluğunu ben taşıyorum. ileride bunu yapamayacağız, bu günleri özleyeceğiz. o yüzden ırın mırın etmeyin lan annenize arada gidin yardım edin.
anneyle sosyete pazarına gitme versiyonu hep olumsuz sonuçlanan eylemdir. gerekli gereksiz herşeye bakmak ister anne. sıkıntılı bir insansanız zaten pazar dar gelir, üzerine annenin yavaşlığı sinir eder. "ben eve gidiyorum, sen istediğin gibi bak" denilir ve pazar mahallinden uzaklaşılır.
bundan bir kaç sene önce çanakkale'de bir pazara gitmiştik anneciğimle. benim annem biraz titizdir. denemeden, tadına bakmadan almaz alacağını. neyse efenim dolaştık bütün pazarı en son peynir almaya sıra gelince annem bir peynir tezgahının önünde durdu. yer çanakkale olunca peyniri seçmek zor oluyor haliyle.
"-şu peynir güzel gibi, tadabilir miyiz?
+tabi ablacım buyur.
-yok yağlıymış çok.şu ikinci sırada olana da baksak?
+tabii, buyrun.
-yok ya bu da çok tuzlu. tuzlu değil mi ay ne hos, al bak bir tadına?
*anne yemiycem ben, rezil olduk zaten hadi al da gidelim.
-huysuz! şu keçi peyniri mi? güzel gibi duruyor, onu da deneyelim kardeş biz?
+ekmekte veriyim mi abla yanına, baymıştır içini."
iğrençtir. Anne domates, salatalık, biber vs alacağı her ne varsa en ucuz ve en kalitelilerini pazarın altını üstüne getirerek arayıp bulmaya çalışırken siz ayaklarınıza kara sular inmiş bi vaziyette peşinde dolaşırsınız. Ciddi antrenmanlı olmak gereken aktivitedir.
sadece küçüklükte zorla yaptırılabilecek, büyüdükçe köşe bucak kaçılacak eylemdir.
annenin aldığı erik poşetini kapıp yiye yiye pazarda yürümek, nasıl becerildiyse poşeti delip bütün eriklerin dökülmesine sebep olup, pazarın ortasında bir araba dayak yiyip, sonrasında annenin bir daha erik alıp poşeti zinhar size vermemesidir.
enfes olaylara ev sahibi olmaktır. çocuğa göre kilot var mı? sorusuyla beni yıllar önce çürümüş bir marula çevirmiştir kendisi.
göstediği yerde boşluk vardı kime ne aldı bilmiyorum. soru işaretinin göründüğü anla satıcının soruyu algıladığı süre içinde ortadan kaybolma rekoru hala elimdedir.
edit: entry başlığı tanımlammooor*
ergen kabusudur. ışıklı spor ayakkabıyla marketten yoğurt almak kadar karizma düşmanıdır. oysa ki büyüyünce anlaşılır ki ne güzel bir yardımdır, ne hoş bir hazırlıktır hayata.