eskisi gibi olmasada arada sırada gidebildiğim aktivitedir. tabi poşetlerin büyük çoğunluğunu ben taşıyorum. ileride bunu yapamayacağız, bu günleri özleyeceğiz. o yüzden ırın mırın etmeyin lan annenize arada gidin yardım edin.
kaç yaşına gelirseniz gelin yapılacak aktivite. anne gel dedi mi bize pek laf düşmüyor. poşetleri ben taşırken, o genelde kız arkadaşın var mı, okul nasıl geçti sorularını yöneltir. tam da sırası ya.
Bedava meyve yemek için güneşin altında saatlerce pazar arabasını çekmektir. Eskimo yemek için ideal yerdir. Birde pazarın en uç noktasında karton kutuların içinde civciv satanlara ulaşmak için; sabırla annenin alışverişini bitirmesini beklemektir. Ayşe kadının bir fasulye çeşidi olduğunu ilk öğrendiğim yerdir.
tam bir işkencedir. hele o poşetleri bir aşağı bir yukarı taşımak yok mu. insanı bitirir.
işkencedir. ağlatır. ciddiyim ağlatır. bir de pazarda arkadaşlarınıza rastladınız mı rezil olduğunuz resmen belli olur.
özlenen eylemdir. bi de salak gibi itiraz ederdim ah ah.
sabahın köründe mis gibi taptaze meyve sebzelerin arasında çılgınlar gibi koşturan, canımın çektiği pahalı bir şeyi 100 gram da olsa alan bir anneyle pazara gitmek ne de güzeldi.
Pazarlık yapma becerisini geliştirmek suretiyle insanlarla kurulan iletişimin sağlıklı olması hakkında pek bir yorum yapılamaz. Ve kullanıldığınızı asla unutmamalısınız, pazar arabası görevini üstlenmiş bulunmaktasınız. Ayrıca anne açısından bakıldığında "Yaptığın banaysa öğrendiğin kendinedir" şeklinde son nokta konulmuştur.
her hafta giderdik annemle beraber. her defasında bir muz soyup elime verirdi. geçen hafta sonu ben götürdüm annemi pazara. bir muzu soyup eline verdim alzheimer ilerledi ya çocuk gibi oldu.