evden sadece iki günlüğüne uzaklaşması halinde bile yokluğuyla derin bir boşluk oluşturabilen en kutsal varlığı beklemektir. kokusuna ihtiyaç duymaktır.
hazıra alışan insan, bu hazırı kaybettiği zaman, hayatla daha içli dışlı olması gerektiği zaman annenin eksikliği ortaya çıkar düşüncesi eksiktir. evde bir hizmetçi olsa da tüm işlerini görse, yine ananın yeri sevgisi sıcaklığı desteği ayrıdır. o anadır. kurban olduğumdur.
içiniz sancır. dokunuşları , konuşmaları, gülüşmeleriniz aklınıza gelir " keşke ..." dersiniz... yanında olup nazlanmayı özlersin, şımarmayı, şımartılmayı.... ne telefon giderir özlemi ne de başka bir şey. telefonda konuşurken " anne çok özledim" seni dediğin an sesindeki titremeyle beraber daha fazla konuşamayacağını anlarsın. "kızım neden ağlıyorsun, ağlama" demesiyle inadına daha çok ağlamak gelir içinden. kokusunu burnunda ,ellerini saçında sanırsın uzanırsın yoktur. çaresizliğe düşmüş gibisindir. ne ileriye ne geriye.... ne yapacağını bilememek , sııkıntılardan, sınavlardan, yemek yapmaktan , büyük gibi davranmaktan bıkmışsındır. annenin korumasını, kollamasını özlersin. lise zamanlarında sabahaları başına gelip yüz kere adını söylediğinde "off annee" dediğin zamanları düşünür kendine kızarsın. " keşke burda olsa da adımı bin kere söylese" dersin. anneyle ilgili ne konuşulsa burnun sızlar göğsün kasılır. anne demeyi özlersin. özlersin.... *
telefonda konuşurken, "bir altı ay daha gelemiyorum o tarafa" dediğiniz anda boğazınıza çöreklenen bir yumrudur. bu sözden sonra geçen beş saniyelik durgunluk sırasında annenin yağmurlanmış gözlerini derinden gelen bir iç burkulmasıyla hayal etmektir. sırf o gözlerdeki bulutlar gitsin diye ne olursa olsun gitmek istemek ama okyanusları nasıl aşacağını bilemeyip, fotoğraf albümlerinin siyah beyaz iki boyutluluğun da çocuk olmaktır, kaybolmaktır.
hep cennetin nerde olduğunu, nasıl gidileceğini araştırıp durduk. ansiklopedileri karıştırdık belki de yada sahteden namaz kılmaya başladık. ama uzaklarda ulaşılmaz yerde olduğunu sandığımız cennet çok yakınımızdaymış. 9ay boyunca cennetin yanındaymışız. ne diyor bu adam saçmalayamaya başladıdiye bir hisse kapılmayın. merak etmeyin size yalan yanlış fetva da vermeyeceğim. cennet denilen o esşiz , hiç bir dünyevi pisliğin olmayacağı, rabbinin eşsiz güzellikleriyle donattığı rüya alemi annelerin ayaklarının altında. kimilerinin hadi bea dediğini duyar gibi oldum. hiç kusura bakmayın onların rızası olmadan hiç birşey olmuyor.
Annem aklıma geldi bir an. Bolu da bu soğuk mevsimde zayıf bir ışığın altında sobanın üzerinde kestane kavuruşunu anımsadım. Hayal meyal hatırlıyorum. bir silüet gibi. Çocuk sayılırdım. Zeytin karası saçlarının güzelliği aklımın bir köşesinde. uzundu. ilk kestaneyi, ilk cevizi, ilk çekirdeği ,ilk mısırı hep bana vermesine rağmen abimi daha çok sevdiğini düşünür onu üzmek için her türlü arsızlığı ve haylazlığı yapmaktan alıkoyamazdım kendimi.
Ben ona o kadar uzak davranırken o ise bu haylazlığımı hiç umursamaz beni kucaklar öpücüklere boğardı. Bense o saçların kokusunun sarhoşluğuyla daha sıkı sarılırdım ona. Ve abime muzip muzip gülerdim sırtından. Özledim kestane kokusuyla karışan o saçlarının kokusunu. Ne güzel izler varmış çocukluğumun muzip gülüşünde.
yağmurun kıyısına oturup dalarken geceye, her bir yağmur damlası annen olur. yere düşen her damla kalbine dokunur ve sesiyle uyutur.
yağmur usulca diner sonra ve sis kaplar üstünü,annenin üstünü örttüğü battaniye gibi. sabah uyanırsın sapsarı bir güneş sana gülümser, ısıtır içini annen gibi. butun detaylarını gösterir odanın hayatı gösterir
çıkmak istersin dışarı koşmak isterin, güneşe sarılmak istersin. kalkamazsın yerinden iki adım atıp yere düşersin ve anneni kaybettiğin kazadan hatıra, tekerlekli sandalyen annen olur seni sımsıkı saran.
edit; oy için değil bu hayrıkışlar, sitemler. özlemim bunlar benim. *
sevgiliyi, en yakın arkadaşı, yaşadığın şehri, denizi, çocukluğu* özlemekten daha fazla can yakar. ama güzel olan annenin de sizi özlediğini bilmektir. *
her gün telefonla da konussaniz, yaninda olmayi, saclariyl oynayarak uyumayi, kahvaltiyi hazirlayip sizi cagirmasini, yatarken iyi geceler diyerek sapur supur öpmeyi ve buna benzeyen eylemlerin hatirlanmasi üzerine hissedilen duygudur.
4 yildir adam gibi bir gun goremedigim oturup turkkahvemizi icip dedikodu yapamadigim her gun aglamamak icin kendimi zor tuttugum yasam agacima duydugum ozlem....
askerde ilk bir hafta boyunca iki yatak yanımdaki arkadaşımın sabaha kadar hıçkıra hıçkıra annecim seni çok özledim diye ağladığını gördüğümde ilk kez farkettiğim ve sonrasında her gün her an yaşadığım duygu. biri özlenecekse o anne olmalı. o özlenmeyi, sevilmeyi, el üstünde tutulmayı herşeyi fazlasıyla hakediyor. ben eve gelmeden uyuyamayan bir insan diyorum. böyle biri var ve düşününce bu akılalmaz bişey.