anneye orospu demek

entry13 galeri0
    12.
  1. Kendine orospu çocuğu demektir.
    Denilir mi lan öyle?
    3 ...
  2. 11.
  3. 10.
  4. gitsin cehennemde odun olsundur. adi köpek anne lan o anne. olmayanlarda var.
    0 ...
  5. 9.
  6. Başlığı okurken bile içimden birşeyler koptu.
    0 ...
  7. 8.
  8. her kadın bir anne adayı.
    ha sokaktaki kadına sövmüşsün ha anne sıfatında bir kadına. fark var mı be oğlum.
    3 ...
  9. 8.
  10. Orospu çocuklarının yaptığıdır desem olmayacak.

    hiçbir durumda haklı tarafı olmayan eylemdir. Susarsın kardeşim, en büyük tepki bu...
    0 ...
  11. 7.
  12. 6.
  13. kendinin de orospu çocuğu olduğu gerçeğidir.
    6 ...
  14. 5.
  15. böyle asalaklar, toplum içinde zerre iyi niyet ve duyarlılık gösterilmemesi gereken insanlardır demiyorum, insancıklardır sadece. kabına tükürene köpek bile demiyorlar. kul affetmez, allah affetsin ederse tabi.
    0 ...
  16. 4.
  17. cehenneme bilettir, en büyük hatadır, başkası söylese cinayet sebebidir.
    0 ...
  18. 3.
  19. 2.
  20. 1.
  21. satsan satılmaz, atsan atılmaz bir adet hayırsız evladın işi.

    evet. ne yazık ki. saygıdeğer siz sözlük yazarları bu satırları yazmaktan ve sizler ile paylaşmaktan son derece müteessirim, büyük bir üzüntü içerisindeyim şu an. yazdıklarıma belki inanmıyacaksınız, yok uyduruyorsun diyeceksiniz ama keşke gözlerim kör olsaydı da dün gördüklerimi görmeseydim. kulaklarım sağır olsaydı da duyduklarımı duymasa, dilim lal olmasaydı da birkaç laf edebilseydim. ancak kalbimle buğz edebiliyorum böylesi melun evlatları.

    şahsım adıma günümüz insanın, öz be öz annesine (yolun ortasında, milletin içinde) küfür edecek kadar alçalabileceği aklımın ucundan dahi geçmezdi.

    dün şahit olduğum, ruhu kararmış bir çocuğun, biz yazarlar tarafından ders çıkarması gereken ibretlik bir olayıdır. atalarımız bize anneye kalkan elin taş olacağını söylemişti. yanılmışlar, daha kötüsü evlatların yürekleri taşlaşmış maalesef, haberimiz yok...

    dün bir arkadaşımla kadıköy'de süreyya operası'nın önünde buluşmak üzere sözleştik. anlaştığımız üzere, planladığımız yerde ve zamanda beklenildiğim yere varmak için akşam üzeri saat 18:30 sularında kadıköy rıhtımından boğa heykeline doğru yokuş yukarı yürümeye başladım. hemen önümde iki dakikadır izlediğim yaşlı bir teyze bitkin bir vaziyette sıcağın altında elinde poşetler ile ağır ağır tırmanıyordu kaldırımları. başında anadolu kadınına has o eşarpı, koltuk altında kahverengi çantası, yaşlılıktan benek benek olmuş bileğine takmış olduğu sarı burma bileziği ve elindeki ağır yükü ile oflaya puflaya gidiyordu. teyzenin bu haline içim parçalandı. elimde tuttuğum güneş gözlüğünün kabı bile bana bir külfet oluştururken, onu bu torbalar ile hem de bu sıcağın altında, nasıl güçlükle yol alması acınacak bir durumdan ibaretti ancak, allah sabır versin dedim içimden. vicdanım sızladı. derin düşüncelere gark oldum. toplumumuza dair derin sosyolojik tespitler çıkarsadım hemen oracıkta, yardımsever kimliğimize ne olmuştu ki böyle? niye kimse torbalarını taşımakta zorlanan bu kadına yardım etmiyordu? elinden almıyordu, elinde mi kalırdı? üstüme de vazife de değil belki. etmez etmez ben miyim milletin keyfinin kâhyası.

    tam bu düşünceler içinde başımı önüme eğmiş, teyzeyi ufak ufak sollar iken, arkamdan "anne lan anneee! baksana bi" diye gıcık bir ses işittim.

    dönüp baktığımda 23-24 yaşlarında uzun saçlı, kulakları küpeli, burnunda piercing olan hastalık derecesinde cılız bir gencin sinir içinde elindeki sigaradan bir dem alıp, aksak aksak koşturduğunu gördüm.

    yumruk gibi elmacı kemiği uzaklardan belli olan genç, teyzenin yanına geldi. durdu, sonra ellerini dizlerine koyup, boğuluyormuş gibi öksürmeye başladı. gözaltlarının morarmış olduğunu fark ettim, bariz bir şekilde belli oluyor, fark etmemek ne mümkün. madde bağımlısı mı ya da keş mi neydi acaba. elinde tuttuğu yanan sigarasından son bir nefes aldı, izmariti yere attı. doğruldu, gözlerini sinir içinde kadına dikti. dik dik bakmaya başladı.

    -buyur oğlum dedi yaşlı teyze.
    -lan yelloz, siktiğimin karısı ne diye beni bırakıp gittin migrosun önünde ha!!

    duyduklarıma inanamadım. yelloz ha, sikmek ha? anneye? mıh gibi çakıldım oraya. her ikisinin hal hareketlerinden anladığım eleman yaşlı teyzenin oğlu oluyordu galiba. düşmanın başından eksik etsin. sorgulayıcı köpek yavrusu bakışlarımı tüm masumluğu ile elemanın üzerine çevirdim.

    eleman devam etti:
    -hı cevap versene lan iti sıçılmış!

    kadın titremeye başladı. her halinden belli olan tedirginliğini çevresine aks ettirmemeye çalışıyordu, nafile yere. oğlunun kendisine bir şey yapmasından çekiniyor diye düşündüm. yüzündeki morluğu görünce tedirgin oldum ben de.

    teyze kısık bir sesle:
    -oğlum sokağın ortasındayız, yapma eve gidince konuşalım.
    -ne konuşucam seninle, sen benim dediklerimi dinliyor musun. evi mevi bırak!!, bu poşetteki şeyleri alacak parayı nerden buldun lan, kimin altına yattın da aldın parayı.
    -oğlum sus. ne diyorsun sen anana, kendine gel... kadın bakışlarını devirdi. örtüsünün ucunu ağzına götürerek yemeye başladı. gözleri nemlendi. bunların evin ihtiyacı olum, üç aylık maaşımla aldım.
    -bik bik ötme. para ver bana orospu. para diyom.

    çocuk delirmiş gibi bağırmaya başladı. ağza alınmayacak küfürleri yaşlı kadının yüzüne savurduktan sonra kadının koltuk altındaki çantayı kaptığı gibi içini açtı, araştırmaya başladı. içinden çıkan 20 tl'den tatmin olamayınca nerde lan geri kalan para, nereye sakladın sökül paraları diye ekledi.

    -hepsi o oğlum, su elaktrik faturasını ödedim. senin birikmiş bira borçların için bakkal rüstem efendiye para verdim bi de...
    -bana maval okuma afişte, nerde para, para ver bana!

    etrafa yavaş yavaş millet doluşmaya başladı. gelen geçenler bu ikisine bakıyordu, ne oluyor burda gibisinden. ama hiçbir şey demeden, tüm bu konuşmalara seyirci kaldılar, köprüde kaza yapmış araca bakar gibi meraklı bakışlarla yavaşlayıp geçip gidiyordu hepsi.

    -ölmüş babanın üzerine yemin edim ki yok oğlum.
    -ölmüş babamı karşıtırma, ağzına alma o herifin adını...

    sert bir şekilde kadının menepozdan erimiş bitmiş zayıf, çelimsiz, benekli bileğine asıldı. bir hışımla çekti çıkardı burma altınları kolundan. çekmenin şiddeti ile kadın yere yuvarlandı. çevredekiler homurdanmaya başladı. bir amca "ayıp değil mi oğlum yaptığın, yaşlı kadın var karşında" diyecek oldu. siklemedi bile. yerdeki annesine bakarken;

    -ben gidiyorum akşama geldiğimde hesaplaşacağız senle..bulucam oğlum seni bulucam valla hahaha!" diye gülerek koşar adım uzaklaştı kalabalığın arasından.

    çocuk hırçın adımlarla uzaklaşırken donmuş vaziyette öylece kala kaldım. teyzecim yerde hüngür hüngür ağlamaya başladı. tansiyonu düştü anlaşılan, kendini kaybetti, kolları yana doğru açık bir şekilde yere kapaklandı, çevredeki esnaf abiler yetişti, tuttu kollarından, bir iskemleye oturttular, tuzlu ayran içirdiler. ağzım açık olan bitene hayret içinde bakıyordum hala. kabus gibi, on dakikadır mute vaziyette olan biteni izledim. sonra süreyya operasına doğru yoluma devam ettim kaldığım yerden. demek böyle hain evlat ökkeşler de varmış dünyada, zulüm olmuş bu evlatlar analarına diyerek ceketimin iç cebinden çıkardığım malbro light'dan bir dal alarak efkâr sigarası yaktım. yazık valla.
    4 ...
© 2025 uludağ sözlük