dünyanın en ünlü aktörü olunduğu hayal edildiğinde bile ağlanması gereken bir sahnede düşünülecek ilk şey olarak gelir akla. sonra bir anda ağızda dağılan mercimekli köfte tadı geliverir damağa. ütülü okul pantolonu, temiz kravat ve evin içinde top oynayınca kafaya gelen terlik, arka loblardan öne doğru ilerledikçe, annenin hastane "önünde incir ağacı" dinleyerek bulaşık yıkaması canlanır gözde.
toplantılarda en arka sırada oturmuştur hep benim annem. en yaramaz çocuğun annesinin yanına. ahlakî durumunda sorun yoktur ama kimyayı yapamaz benim annemin oğlu. zaten 13 yaşındaki çocuğun en büyük ahlaksızliğı sucukları ince doğrayan kantinciye içinden sövmek ya da kız meslekte okuyan kızlarin götune bakmaktir. sessizce dinler toplantiyi. hep bi daha sorar, "kazanır değil mi hocam bi yer? mühendis olmak ister hep olabilir mi ki?" "olur hanım efendi olur tabi de..." üzülür kendince, ama yılmaz. alır oğlunu yanına, giderken balık alır pazardan. pişirir önüne koyar, bol bol yedirir kafasi çalışsın diye. portakal suyu sıkar. üstünü örter. para verir. sigara içtiğini bilir. çektiğin her nefes ciğerini deler. söyleyemez sınavdan önce kafasında dert olmasin diye. sigarasini saklar oğlunun, ama para verir gidip alacağını bilir. kıyamaz. ana yüreğidir. şefkattir. merhamettir. saf sevgidir. üzüldüğüne tanık olmak, üst üste bir milyon kere titanik izlemiş etkisi yapar bünyede. öğretmenden dayak yiyince bi tek o gülmez. üzülür. "nerene vurdu?" der. "elleri kırılsın!" der. kırılmaz. "kırılmıştır o!" der. gider her gün okulda görürsün, kırılmamıştır. gelip kırmak ister. sevinirsin. gülersin. sevinir. öper. bir daha sevinir. gülersin. sen güldükçe sevinir. o güldükçe sevinirsin. öyle bir sevinçtir ki; genetikten aa almak, sevgilinin mucukcukları, iskender sosu, rakının son yudumu, orgasm bunun yanında bir hiçtir. hatta tanrı karar değiştirip, yeni üretim kadınlari bekaret zarsız yaratacak olsa bile o kadar sevinilemez. (bkz: oğlum için)
....
....
....
öleceği akla gerçekten gelir. hastadır. ıstıraptır. sigarayı birakmışsındır. iyileşemez. mühendis olmuşsundur. iyileşmez. sessizce ağlar. güler. sevinir. sevinemezsin. iyileşemez. can nakli olsa da versem dedirtir. tıp bilimine lanet ettirir. o annedir. nasil iyileşmez.
....
....
....
ölür. hayatında ilk defa bağira bağira hıçkırırsın. hastane önünde incir ağacıdır. o artık bulaşık yıkayamaz. yıkılırsın. çölde kum tanesi dediğin hayat, artık çölün ta kendisidir. ölmek için yalvarırsın. ölmezsin. ölürsün. ölmedikçe ölür, ölmek için yaşar durursun...
***
saat üç olmuş ben yatayım. herkese iyi geceler.
bu son dediğim, sözlük formatına aykırı, yarına kadar silin bu entry'i. görmesin gözüm...
ekleme: işbu entry'de vurgulanmak istenen, annenin ölmesi değil, annenin öleceğini bilerek yaşamaktır. benim annem ölmedi fakat sağda solda gördüğüm ve bir türlü anlamlandıramadığım, annesi kendisine benzemiyor diye ondan utanan, arkadaşlarıyla tanıştırmaktan çekinen ve her fırsatta annesine bağıran çağıran, onunla kavga eden insanlar gibi olmadım hiçbir zaman. hayatımın her saniyesinde, bu gerçeği bilerek yaşamak, beni anneme hep daha sıkı bağladı... bu entry de sadece işbu korkunun bünyede yarattığı duygusallıktan ibarettir, hatta bu entry'i düzeltir düzeltmez arayacağım anneciğimi. teşekkür ederim, özelden mesaj atıp hislerini paylaşan arkadaşlara...
zordur. hem de cok zordur. anne kuzusu olmakla alakasi yoktur ki bunun. o annedir, bu dunyada var olmanizi saglayan kisidir. kanindan canindan bir parcasinizdir. ya da parca olmaniz da gerekmez, sizi yetistiren/buyuten kisidir. her ne kadar bagli olmadiginizi, iliskinizin minimum oldugunu soyleseniz de, o yok oldugunda/gocup gittiginde kolunuz kanadiniz kirilir. koruyucu meleksiz kalirsiniz.
ama su da var, en buyuk aci evlat acisi derler. dusunsenize, emek verdigi, sevgisini verdigi, can verdigi yavrusunun olmesi bir insan icin, annenin olmesinden daha agirdir. boyle dusununce belki teselli olabilir ama zordur sonucta. her gece "allah baba benim canimdan alip ona versin, n'olur?" deseniz de annenin öleceğini bilerek yaşamak zorundasinizdir.
çok küçükken (çok ama çok) geceleri beni ağlatarak varlık sürendir.
neden bu kadar korktum nasıl oldu bu?
bir fikrim yok ama feci kabuslar görürüm çocukluğumdan beri.
sevdiklerime olacakları görürüm onları koruyamadığımı...
en çok annemi koruyamam kabuslarımda.
ölen ilk o oluyor ve çocukken yaptığım gibi gece yorganı başıma çekip ağlamak geliyor içimden.
düşünmesi bile insana katlanılmaz sıkıntılar verir.Bu durum gerçekleştiğinde is ne yapacağını hayal bile edemezsin.Bu olay başına gelmiş insanlara allah sabır versin,başları sağolsun.
hayattaki en zor şeylerden biridir. hele ki annenin ölüme gitmesi. gözlerinizin önünde...
annemi son anda aldım ölümün kollarından sözlük... rabbim o'nu bana geri bağışladı. tanıdığım annem değildi, o kahkahalarla gülen, herşeyle dalga geçen annem değildi.
delirdi zannettim, tanımıyordu beni. 'git yanımdan' diye itiyordu, korkuyordu benden. kendi öz kızından...
işte o zaman ölüm korkunç gelmiyordu. intihar edenleri anlamaya başlıyordum.
hala yaşadığıma şükrediyorum, hala kendime kıymadığıma, hala nefes aldığıma... savaştığıma...
annemi geri aldım ama içimde kanayan bir yara kaldı. kapatamayacağım, gözyaşlarımın kontrolünü benden alan bir yara.
olsun o şimdi yanımda. o artık benimle...
ben de içimi dökmüş oldum işte, affola...
en sevdiğin varlığın birgün bu dünyada olmayacağını düşünmek insanı yaşamdan soğutmak için yeter artar bile.
seni bu dünyada karşılıksız seven iki kişiden biridir bazen tek kişidir.
hiç istemezsin ama bilirsin o birgün bu hayatta olmayacak.
gönül isterki tek o olsun hep o olsun ve sonsuza kadar olsun...
küçükken, her sela okunmasında anneyi vefat etmiş sanıp ağlayarak eve koşmaktır. yıllar sonra bunun sebebi anlaşılmıştır; babanın ölümünden sonra hayatta tek desteği tek yakını olan annenin heran kaybedileceği korkusu. oysa sela sadece cuma namazı veya ara sıra vefatlar için okunuyordu.
Lan insanın annesi ölür mü lan, manyak manyak konuşmayın. hurafe bunlar.
-AH MUHSiN ÜNLÜ ALPER ABi VE BEN KiMSEM ARTIK-
Ah Muhsin Ünlü süper bir insanmış
Bence Alper abi ondan daha süper bir insan
Bendense bi bok olmaz
ikisi de yolda Ebu Bekir'i görseler en azından selamlaşırlar
Ben bir araba fırça yerim
Kesin der ki bana, “oğlum manyak mısın sen niye bu kadar içiyorsun?”
Ah Muhsin Ünlü ara sıra yalan söylüyordur muhakkak
Alper abi söylemez diyor ama herkes ara sıra yalan söyler
Ben en çok anneme yalan söyledim hala durup durup söylüyorum
Annem beni döverken mesela gözleri kocaman oluyordu
Öyle zamanlarda bile durmadan yalan söylüyordum
Ah Muhsin Ünlü Azrail'i yolda görse selam verirmiş
Sanıyorum Ah Muhsin Ünlü yolda kimi görse selam verir
Ben yolda Azrail'i görsem derim ki “Anam babam niye bu kadar geciktin?”
Alper abiye anlatsam şimdi bunları eminim kıçıyla güler
O bana deli gibi gülerken ben ona “Abi” derim, “gülme bu hiç komik değil!”
Ah Muhsin Ünlü şanslıymış annesi ölürken o kocamanmış
Alper abi biraz şanssız annesi öldüğünde o küçükmüş
Bense hepten boku yedim annem hala yaşıyor
Annem yaşıyor ve yaşlanıyor biliyorum bir gün ölecek
Ben yaşıyorum ve her gün annemin bir gün öleceğini düşünüyorum
Annemin her gün tansiyonu çıkıyor beli ağrıyor saçları ağarıyor
Benim de saçlarım ağarıyor annem gözümün önünde yaşlanıyor
Dedim ya en şanssız benim kimse beni ipine takmaz
Annem çay getirdi az önce fazla uzaklaşmış olamaz
Ne tuhaf anneler çocukları üzüntüden ölürken bile
Çocukları üzüntüden ölürken bile çay getirmekten vazgeçmiyor ne tuhaf
Siz bir görseniz annemi ne demek istediğimi anlarsınız
Annem hepinize çay koyar öleceğine inanamazsınız