çocukluk deyince akla gelen, babanın anneye attığı dayaktır. annenin o hali her daim hatırlanır. çocuklara karşı daha şefkatli olunur. karısını döven aciz yaratıklardan nefret edilir. dayak yiyen her kadın kendi annen gibi olur, kendi annen gibi sahiplenirsin.
eğer öz babanız tarafından atılmıyorsa ve el kol bağlayıp sadece izlemekten başka yapabileceğiniz bir şey yoksa içinizde derin yaralar bırakabilecek dayaktır.
anne yer dayağı evladının içerisi kanar.
-bir ömür o elleri kırma hevesiyle yaşarsınız.
-bir ömür gördüğünüz zaman kafasına sıkma hevesiyle yaşarsınız.
-bir ömür asla kadın dövmemeyi başararak yaşamayı hayal ederek yaşarsınız.
-bir ömür kadına el kaldırabilecek kadar denyo olan insanları yakaladığınız takdirde sebepsiz sorgu ve sualsiz ağzını burnunu kırma hayaliyle yaşarsınız.
tebrikler. siz artık bir çok konuyu şiddetle çözen, kadına gelince süt kesilen biri olmuşsunuzdur.
evet erkekler şiddetten anlıyorlar bunu hakediyorlar çünkü.
insanı özünle yola getirirsin, kadını sözünle, erkeği gücünle. özet budur.
çaresizliğin resmidir. anneye ardı ardına darbeler inerken; korkudan bir köşeye sinerken, yüreğinize bin bıçak girmesidir. eli kolu bağlı olup, dizlerin bağının çözülmesi, dilin tutulmasıdır. yumruğunu, dişlerini sıkmak, yaşamaktan bıkmaktır.
babam sinirli adamdı. kimseye eyvellahı olmazdı.ama anacığıma tek fiske vurduğunu görmedim. en kızgın anında anacığımın bir lafıyla sakinleşirdi.
allah razı olsun. aynısını bize de öğretti. 26 senelik evliliğinde hatuna şakadan da olsa tek fiske vurmuş adam değilim. vursaydım herhalde insanlığımdan utanırdım.