odasına hızlıca girip fısıldayarak ve gözlerini patlatarak "oğlum bir hoşgeldin desene misafirlere, ayıp" deyip hışımla salona geri döner anne. ister ki çocuğu girişken olsun, sempatik olsun, herkes sevsin, övsün.
gelen misafirlerin ortasına bir yem gibi atılmaktan ve 'sen kaça gidiyorsun şimdi?', 'ah yavrum nasıl da büyüdü, altı bezli halini bilirim', 'var mı sevgilin ha? söyle utanma teyzecim' gibi sorular ve yanağının sıkıştırılmasından hoşnut kalmayan gencin odasına kapanması sonucu annenin odayı zırt pırt basıp gözleri büyütüp 'çocum bir merhaba de, ayıp oluyor' demesidir.
çocuk inat eder çıkmaz bir de üzerine 'anne misafirlere ikram yaparken bana da getirir misin birşeyler' diyerek hayatına devam eder.
en iyisi misafirler kapıdan girerken halletmektir. misafirler oturmuş çaylarını yudumlarken demek çok daha zordur zira zorla denildiği ve yüzdeki mahcubiyet ifadesi bunu belli eder.
arkadaşlarıyla plaja, havuza, futbol okuluna, bale derslerine, halı saha maçlarına, kick box-karate salonlarına, sinemaya gönderilmeyen çocuğu insan içine çıkmaya ikna çabasıdır. Yukarıda adı geçen geçmeyen tüm aktivitelerin acısını misafirlerinizden çıkaracaktır.
her türk gencinin başına gelmiş veya gelmesi kuvvetle muhtemel olan yüz kızartıcı durumdur. yaşla alakası yoktur ne de olsa annenin gözünde evlat 40 yaşına da gelse hala çocuktur. baba versiyonu 'misafirin elini öptün mü evladım?' şeklindedir.