kesinlikle yapılmaması gereken bir olay. eğer benim gibi evde korkutursanız annenizi yada kardeşinizi *, bir süre sonra aynı haltı onlarda size yapabilir. *
annesini korkutmayı seven biri olmayan yazar yanlışlıkla bir gün önce aniden karşısına çıkarak anneyi korkutmuştur. ertesi gün odasından mutfaga gelirken bile önceden anne ben geliyorum diye bagırmaktadır. fakat annenin yanına gidip elini omzuna koydugunda anne zıplar. isteyerek olmadıgından anne birşey demez. anne salona geçer. fakat arkasından meydanbenim in geldigini görmez. birşey unutup mutfaga geri döner ve sevgili yavrucugunu arkasında görerek çığlık atar.
(bkz: ben ne yapayım şimdi)
edit: eksik harfi ekledim
ben aniden çıkıp korkutmamıştım ama hiç unutmam, o güne kadar bana fiske vurmamış annem allah yarattı demeden dalmıştı bana:
annem salonda gaste okumaktaydı. ama gasteyi öyle bir açmıştı ki kafasını ne yöne çevirse her yer gazete olacak şekilde kendini ayarlamıştı ve müthiş bir konsantrasyonla okumasına devam etmekteydi. salona girdim. kapının açılma sesine tepki vermedi. daha sonra anne? dedim. gene ses yoktu. şeytan dürttü.*
yavaşça gazetenin arkasına yaklaştım. hala tepki yoktu. **
ve ani bir hareketle hööeee diye bağırıp gazeteyi tam ortasından yırttım. müthiş bir çığlık tabi. ve o gazete güzelce katlanıp suratıma inmeye başladı. kaçtım hemen. daha sonra vücudumun muhtelif yerine tokatlar ve yumruklar indi. sonra küstü tabi bana. daha sonra barıştı.
sessizce tuvalete gitmek eylemi içindeyken mutlaka gürültü çıkması sonucu annenin
+kim o!!! kim o!!!
diyerek uyanması ve üstüne
-benim anne yaaa...
dedirten akabinde de
+çok korktum birden offf bir su getirsene.
diyerek sonucu size patlamış gereksiz ama devamlı karşılaşılan olay.
* bizim evde pişen yemek gece bozdolabına konmaz çünkü babamın iştahından sebep sabaha tencerelerde yemek kalmaz. öyle ışığı da açmaz. girer mutfağa, tıkır tıkır sesler çıkararak doyurur bir saat sonra acıkacak olan karnını. canım babam bizim evin faresi.
ha uyandın sabahın köründe, dilin damağın kurumuş, su içmek için gittin mutfağa, açtın mı ışığı "hiiii" diyerek ön dişlerini baş parmağınla çekiştirirsin bir iki.
annemi sorsan hep dalgın. "anne" dersin yerinden zıplar. kendine geldiğinde gene dersin "anne" diye. "bana anne deme" der. şaşar da kalırsın. ondan sebep yanına giderken bir iki öksürürsün "ben geliyorum korkma" babında yani.
anlayacağınız kasti bir şey yapmaya lüzum olmamıştır çoğu zaman. sen tam salona giriyorken annen de aynı anda salondan çıkıyor ise vay haline ama. en son çarpışmamızda, annem yaklaşık iki dakika gözlerime bakmıştı sabit halde. kıpırdayamadı kadın. artık ne göründü sandıysa...
ama korkutmak için özel tekniklerim de yok değildi hani. en matahı şuydu ki korku filmleri olmuştur ilham kaynağım. bizim ev iki katlıydı önceleri. o inerken usul usul merdivenlerden, merdiven altına saklanan ben tutardım kadının ayak bileğinden. bir çığlık bir figan. sonrasını tahmin ettiniz a dostlar.
hoş bende öyle bir kardeş var ki gece yatağının altında bekler, yattın mı da bir anda olduğu yerden çıkar. anneme sık yapardı bunu. hala yatmadan önce bakıyorsa annem yatağının altına budur sebebi.
yani annenin karşısına çıkıp onu korkutmak bizim için olağan olan, kardeşimle bizim ona yaptıklarımız çoğu zaman yanağımızın yanma sebebiydi.
anne tuvaletteyken tuvaletin kapısının yanında beklenir sifon sesi beklenir sesi duyunca kapının önüne dikilir dışarıya kafası yerde çıkan anne kafasını kaldırıp sizi görünce irkilir.. mutlu olunur..
akabinde yüksek irtifayla kafanıza dogru gelen bir adet terlikimsi yabancı cismi görmenize ve az önce korkuttuğunuz annenizle aynı duyguları paylaşmanıza sebebiyet verecek eylemdir.
benimkisi anneyi korkutmak başlığı altına yazılması gereken bir şey ama olsun boş yere başlık açmıyayım şimdi. hemen hemen aynı.
benim ilk okul zamanlarımdı. annem mutfakata akşama gelecek misafirler için
bir şeyler hazırlıyordu. bir eksikliğin farkına varmış olacak ki beni markete göndermek için çağırdı.
havada soğuk. bende gitmemek için direndim ama baktım olmayacak atladım bisiklete
üç dört kilometra ilerdeki markete gittim. meret mahalle bakkalarında da yoktu, ne alacaksam artık.
neyse.. benim aklıma bir cinlik geldi güya sen misin beni soğukta markete gönderen diye
annemi korkutacağım. bisikletle gittiğim için her yerim çamur da olmuş. durum müsait
yani..
ben gelir gelmez kapandım masaya ağlayan bir ses tonuyla araba çarptı seb beni bu yağmurda niye markete gönderiyosun dedim. ben öyle deyince annem telaşlandı tabi.
nasıl çarptı?
nerde çarptı?
bişeyin var mı?
gibi sorular sormaya başladı. baktım ki her soru soruşunda ses tonu değişti. şaakaaa yaptıııım diye kalktım gülerek. keşke yapmaz olaydım annem sandalyeye oturdu bıraktı kendini.
inciye benzeyen gözyaşlarını tutamıyordu. bende ağladım annemle. ağlaştık beraber.
birbirimizi ne kadar çok sevdiğimizin bir kez daha farkına varmıştık sanki. ben onun o da benim gözyaşlarımı sildi...özürdilerim anne seni seviyorum..