her ne kadar iyi anlaşamıyor olsak da hakkında güzel bir iki şey karalamanın üstüme borç olduğu insandır.
orta sona geçmiştim. ee tabi güzel bir liseyi kazanmak gerekiyor. böyle bir mecburiyet var ya hani. neyse işte dershaneye yazılmak şart olmuştu. annemle dershane dershane geziyorduk. hem nasıl bir yer diye bakıyorduk hem de ücretleri soruyorduk. işin aslı orta yollulardan en uygununu bulmaya çalışıyorduk. uğur dershanesine falan baktık bilindik, kaliteli bir yer ama fiyatlar uçuktu. sonunda başka bir dershaneye girdik pek bilindik bir ismi olmasa da güzel bir yere benziyordu. boğaziçi dershaneleri mi neydi unuttum. müdürün odasına girdik. biz girdiğimizde üstü kir pas içinde, ayakkabıları yırtık muhtemel bir işçi olan baba 250 olsa olmaz mı? diyordu. 'maalesef indirim yapamıyoruz' cevabını alıp üzgün bir şekilde düşüncelere dalmıştı. o esnada da müdür ilgisini bize yönlendirdi buyrun diye. sorduk anlatmaya başladı derken adamı unutmuş gibiydi. fakir olduğu için fazla iplemiyordu herhalde. aylık ücret 300 tl imiş. 250 olur mu diye sorduğu buymuş. durumu çakan annem de son derece zeki ve kararlı bir şekilde davrandı. ne için olduğunu bilmiyorum ama bir durumdan ötürü fitre mi zekat mı ne vermemiz gerekiyordu. babamın vefatıyla ilgili bir şeydi galiba. neyse işte adamla konuşmaya başladı. işte şöyle şöyle çocukların babası vefat etti. yanlış anlamayın ama bunu birine vermemiz lazım kime vereceğimizi de bilmiyoruz. lütfen bu siz olun ve evladınız için kabul edin. 400-500 tl bir şey olması lazımdı. çocuğunun 1.5 aylık taksidi diyelim. adam boynunu büktü, yere bakar vaziyette 'allah razı olsun' dedi ve peşinden bir kez daha 'allah razı olsun' dedi. başka hiçbir şey demedi, belki de diyemedi. ve gözümüzün içine bakmaya utanıyordu belli ki. utanması gereken sen değilsin ki be koca yürekli baba. durumun olmasa da evladını dershaneye yazdırabilmeye uğraşıyorsun. 50 tl indirim isteyip reddedilince kara kara düşüncelere dalıyorsun. sen misin utanması gereken? bu düzene bu dünyaya bu insanlığa lanet olsun. başlık amacından saptı bile.
işin özü annemin yüce gönüllülüğü ile gerçekten gurur duymuştum. böyle de güzel bir insandır benim annem işte. sırf para verdiği için değil. merhametli olduğu için, dünyaya ışıklı gözlerle bakabildiği, insan ruhuna değer verdiği için..
babamın dediğiyle kartal pençesine sahipmiş. babam ve diğerleri bize ufak bir ayıbında annem saldırganlaşıyor ve pençeleriyle bizi koruyormuş dediğine göre.
Annelik vasfının tüm kudretini bünyesinde barındıran kadın.
Almadan vermenin ne demek olduğunu en güzel yollarla bize öğreten kadın.
Hem güçlü, hem zeki kadın.
Ne de güzel kadın.
Genelde askerde yere mermi ile annem yazılır bunu anlarız bunun apaci versiyonu Keceli kalemle koluma annem yazdırmak birde kanayan gül koyan insanların halen aramızda olması gerçeği.
''beni bir hücreden yaşamaya layık bir canlı haline getiren,
beni ıstırapların en büyüğü ile doğuran;sevinçlerin en büyüğü ile kollarına alan,
bana ilk davranışı ilk gülüşü ilk bakışı ilk heceyi öğreten,
bana karşılıksız menfaatsiz ilk sevgisini veren annemin tam kalbinin ortasından öpüyorum.''
Çok kutsal varlık. Gerçekten annem diye söylemiyorum ama çok iyi bir insan ve 58 yaşında olmasına rağmen çok dinç ve bize yemeğinden tut temizlik işlerine kadar yıllardır hizmet eden kadın. Evleneceğim kızın günümüz kızları gibi kayınvalidesini istememezlik yapması bir kenara, benim annemi çok iyi tutmasını istiyorum. Gerçekten o da anlar nasıl bir insan olduğunu. Benim annem iyi bir insan çünkü.
bu ve bunun gibi hüznün taştığı gecelerde anneannem, annem, ben ve artık bebişim vera*; bahçede oturup dinlediğimiz candan erçetin şarkısı.
eşliğinde şarap içip birbirimize en büyük acılarımızı, vedalarımızı, gerçekleşmeyen hayallerimizi, ah'larımızı anlatır; kısacası kalbimizi havalandırırız. hayat işte böyleyken güzel. çünkü "better together" bizim mutluluk formülümüz.
bu isimde bir dizi vardı. aynı anda 4-5 kişi hamileydi dizide. neredeyse ekran başındakiler bile hamile kaldı izlerken. talat bulut reis oynuyordu sanırım.