çocukluğumun kabus cümlesi. hala içimi gıcıklıyor.
evde şeker bitmiştir. tabii bu şeker ve fincan değişkendir. şekerin yerine et, fincanın yerine kazan diyebiliriz ama ben genelde elimde bir garip fincanla, şeker, tuz, soğan, bok, püsür isterdim. neyse konuyu dağıtmayalım. şimdi o yaşta bir çocuk olarak, bu cümleyi kurgulamak baya bir zamanımı alıyordu ve bunu normal olarak göremiyordum anasını satayım.
neyse. ilk olarak komşunun bizi fakir zannetmesinden korkuyordum. sanki bir fincan şekeri elime verdikten sonra, kapıyı kapatcak ve evde tum aile "ahahaha, kodumun fakirleri, bize muhtaçlar, akşam yediğimiz etlerin kemiklerini de atalım kapılarina doysun kodumun evlatları, burjuvayız biz." diyecekler ve hatta diyorlar gibi geliyordu. o yüzden hemen açıklama yapma ihtiyacı duyuyordum.
"eiii annem varsa bir fincan şeker istedi.* eahaae evde bitmiş, şimdi acil lazımmış, ateşte bir şey pişiriyormus, yoksa ben giderdim, hem biz alınca size iki fincan getiririz, babam akşam gelirken alacakmış, babam alır şeker sürekli, bana da alacak.*"
sonracıma efenim senelerce terslenmeyi bekledim o komşudan. hani artik gına gelmiştir bitmek tükenmek bilmeyen isteklerimizden de bir gün "eeeh siktirin lan, mahallenin bakkalı mıyım lan ben, sieee" diye patlar diye bekledim. sırf o an için eğittim kendimi. çük kadar boyuma bakmayacak "hişşşş, akıllı ol, adam gibi bir şey istedik, artistlik yapma, biz senin sülaleni satın alırız." diyecektim kaşlarımı çatarak. sonra eve gelecektim "anne her şey bitti, bir daha o ipnenin evladıyla konuşmanızı istemiyorum, yoksa kötü şeyler olur" diyecektim de annem "aman evladım sakin ol, elinden bir kaza çıkmasın" diye beni teskin edecekti. ben de elimi tokat atar gibi havaya kaldırıp gözlerimi kapatarak ve başımı yere çevirerek "hayret bişiii ya" diye şahsiyetsiz bir cümle kuracaktım. ama o adam hiç terslemedi beni. zaten tersleseydi bir de kıçıma bir tekme kordu, ben de ağlaya ağlaya eve dönerdim, ne terslenmesi mına koyiim on yaşında.
ama sesim sırf bu cümle yüzünden kalınlaştı. daha etkili olur da bir çuval şeker verirler diye hep kalın söylemeye çalıştım bu cümleyi.
"önnem vorso bir föncön şökör östedö." sonra böyle oldu tabii.
kesin olarak bildiğim tek şey, artık hayatım boyunca bu cümleyi kurmak istemediğimdir, bir çocukluk travmasıdır bu cümle benim için. bir daha hiç kimseden bir şey istemeyecem. hasstir, şeker bitmis, çay da ateşte...
herkesin küçükken yaşadığı olaydır. * sözcük sürekli bir kaç kere tekrar edilme çabası içerisine girer. hızlı ve tek seferde söylemelisin. birisinden çok zor durumda kalmadıkça hiç bir şey istememek öğretilmiş olan küçük çocuklara bir şey istemek sanki dilenmek anlamına gelir. isterken kırılırsınız, karşınızdaki de size gelsene canım içeri, kek var börek var derse daha da öfler püflersiniz. daha sonra büyüyünce* tam tersi olur ve istekleriniz bitmez. **
ananemin asla yaptırmadığı çocuklara başka anneler ve ananeler tarafından yaptırılan eylemdir.aslında komşuculukta bu olabilirdir.ama ayıptır aslında şeker biittiyse inilir aşağıdan alınırdır.
anlatım bozukluğudur. annem varsa denerek annenin olup olmama ihtimali ortaya çıkmıştır,oysa annem bir fincan şekeriniz olup olmadığını sordu,şekeriniz varsa bir fincan istedi denebilir. Ama annenizin olup olmadığını komşu nerden bilebilir. Zavallı komşunun,size komşu olmak dışındaki suçu nedir ve neden lazım olduğunda hiç bir zaman bir fincan şeker yoktur.
Küçükken de şimdi de* yapmayı kesin bir tavırla reddettiğim istektir. Yahu ben zaen komşuları sevmiyorum, biri deli, diğeri topumu patlatmış psikopat, diğer anti-sosyal bir bekar, öbürü de sarhoş. kalanları ise tanımıyorum bile.
Benden uzak durun, gül gibi yaşayıp gidelim değil mi?