Bebekliklerinde bile anlarsınız. Kızlarını emzirirken giydirirken yıkarken filan o kadar da özverili, efendim mutlu değillerdir.
Ama oğullarını kucaklarına alır almaz gözlerinden ışıklar saçılır.
erkeklerin kadınlar üzerinde kurdumak istedikleri hegemonyaya bilerek ve isteyerek devam ettirmek isteyenler, oğullarını gümüş kaşıkla beslemek isteyen annelerdir.
kadınların kurtuluşu--anneler de dahl--oğullarına düşkün annlerin düşkünlüklerinden vazgeçmelerine bağlıdır.
oğlunun, bir gün hayatına girecek olan kadını annesinden çok sevmesi, ilgilenmesi, düşkün olması ihtimalinden korktuğundandır. Bir nevi testi kırılmadan kendine bağlama içgüdüsüdür.
oğlunu bütün erkeklerden yakışıklı ve üstün görür bu anneler. arada oğluna kızsa da oğlu onun biriciğidir. genelde tekrar barışırlar. oğul da düşünür lan annem gibi bi karım olsun ömür boyu borcum olsun diye ama kesinlike öyle bi eş bulamaz. nefistir ya bu anneler. keşke herkesin annesi böyle olsa kesinlikle suç olaylarında falan önemli bi azalma olurdu. oğlunun büyüdüğünü asla kabullenmez oğlu kaç yaşına gelrse gelsin annesinin gözünde hala bebektir.
hayatının dokuz ayı boyunca çift canlı yaşamasının sonucu verdiği hazdır. babanın veya erkek kardeşin yada daha genel bir tanımlama ile erkek kişisinin, kadını namus olarak görüp ona daha düşkün olması gibi görülebilir.
keşke oğullarını sosyal realitede güç, yönetim, istikrar olarak görseler sadece. sosyal realitede oğullarını yönetmeye, istikrarsızlığa sürüklemeye de bayılıyorlar ayrıca. bu düşkünlük nasıl zarar verici bir düşkünlükse artık. sonuçta soy devamı sağlanmıyor, evlilik birlikteliğini bozuyorlar.