"dondurma" kavramının yıllar boyunca benimsenememesine, dondurmanın içinden buz gibi kuru köftelerin çıkmasının beklenmesine, efendim o kaba sinen yağ kokusunun dondurma yerken sürekli akla gelmesine yol açar.
derin dondurucuyu açtığınızda yüzünde bir mutluluk belirir. o anda dondurma sandığınız şey yaşam sevincinizi tavan yaptırır. ve kimse yoktur evde sadece sizindir. elinize bir tatlı kaşığı alırsınız kapağı açarsınız ve karşınıza közlenmiş patlıcan çıkar. işte o an tüm nefretinizi kusarsınız. ama üniversitede pasta, börek, sarma ve çeşitli anne mamülleriyle dolup tekrar çıkacaktır karşınıza.
anne tarafindan o kadar kaniksanmistir ki misafirlerin gittigi bi aksamin ertesi günü:
anne: kizim dondurma var yer misin?
arrhenius: aa o nerden cikti anne?
anne: dün aksam misafirler getirmis.
arrhenius: ee anne neden aksam hep beraber yemedik ki o zaman? niye ikram etmedik, ayip oldu.
anne: ee onu ben baska bisey sandim.
arrhenius: ??
anne: ben onu dolma sandim.
arrhenius: ee tabi normal.. :S
buzluğu bir açarsınız iştahla açtığınız kutudan dondurma yerine annenin yaptığı mis gibi yaprak sarması çıkar, tabi görünce iştahınıza iştah gelip hunharca saldırırsınız. anneler o kutuların içine hiç bir firmanın koyamayacağı şeyler koyarlarlar. annenin eli değer. bu yüzden o kaplar her zaman değerlidir benim için.
dolaptaki algida kutusunu bir heves açıp da, teyze veya anneanne için hazırlanmış sarma, börek vb. gıdalarla karşılaşmama sebep olan bir anne klasiğidir.