Neredeyse her çocuğun, eğitim, kültür seviyesi, memleketi ne olursa olsun, anneciklerinden, minik bedenlerine almış olduğu darbe şekilleridir...
Annem beni hiç dövmedi.. Bana hiç vurmadı.. Diye hatırlarken aklıma iki acayip dayak sahnesi geliverdi... Eve gelen misafirin çocuğunu feci şekilde dövüp, kızın ellerini kollarını yanaklarını ısırmışım.. Artık kız ne yaptıysa bana.. Kavgacı bir çocuk olmamama rağmen, demek ki beni çığırımdan çıkarmış... Misafirler gitti. Annem beni yakaladığı gibi.. Yer misin, yersin yersin.. Oklavayı kırdığını hatırlıyorum vücudumda. * hem de tek bir darbe ile. Akabinde kadın hırsını alamamış olacak ki, kafamı ısırdı ya.. Kafatasımı. * yani o incecik deriyi iki diş dizisi arasına kıstırdı.. Hala söylerim aklıma geldikçe ama hatırlamaz. Artık gözü ne denli döndü ise.. Bir keresinde de komşu çocuğunu kömürlüğe kilitlemiştim. Annem yine misaflrler gidene hanım ev sahibesi modunu bozmadı. Misafirler gidene kadar... Ardından evde ufak bir kovalamaca.. Sonra sokağa kaçış... Dakikalarca dışarda annenin öfkesinin geçmesini bekleyiş.. Eve dönünce de bir avuç pul biberi minik dudaklar arasında buluş... Biberin tüm tadını beynimde hissetmiştim... Ya benim içimde gizli bir canavar yaşamakta idi... Ya da annem potansiyel bir psikopattı... Ama her ne şekilde olursa olsun, caydırıcı hafif okşamalar büyüklere göre cennetten çıkmaydı...
oklavayı vücudumda kırdıgını bilirim . yaşlandıkça duygusala bagladı tabiki şimdi bi anne yavrusuna sesini yükseltse gözleri dolar . fakat biz çektik çekicegimizi .
en kötüsü banyoda olanıdır. bir eliyle kafana sabun sürerken, bir yandan diğer eliyle tuttuğu tastan basına su döküp dururalamakta birlikte tasın altıyla kafana vurur.