bir başka deyişle: gazı alındıktan sonra rahatlayan velet tipi. doyumsuzdur, arsızdır, bedava yemeğin kıymetini bilmez, akıllanmaz, iflah olmaz insan türü.
Politik bakış:
Avrupa birliğine girersek bu dayak olayları son bulur belki.
Ekonomik bakış:
Yediğim dayaklardan annemin kazandığı marjinal fayda nedir ki? Cari açığa faydası olmaz.
Kültürel bakış:
Dayak cennetten çıkma ise kim bilir daha ne kötülükler var cennette?
Kötümser bakış:
ilerde annemi nasıl dövsem acaba.?
iyimser bakış:
Daha kimlerden dayak yiyeceğiz Allah bilir. Döven annem olsun da başkası olmasın.
Dini bakış:
Annenin vurduğu yerden gül biter. Cennet annelerin ayağının altındadır.
Devrimci bakış:
Çocuğuz, güçlüyüz ,dövdürmeyeceğiz.
Halk gözüyle:
Nerde bu devlet? Şiddet var devlet yok.
bir çocuk klasiğidir. tuhaf olaylarin basinda gelmektedir. büyük ihtimalle ağlayınca gelen rahatlama hissi ve gözlerin yanması çocuk büyük herkesi uykuya sevkedebilir.
O uykunun tadı bir başkadır. Hıçkıra hıçkıra ağlayıp dayak yerken içinden öyle kin büyütürsün ki karşındaki annen değilde sanki düşmanın. Elinden gelse neler yapacaksın. Ama o dayağın üstüne bir uyuyup uyanırsın söylediğin ilk kelime ''Anne'' büyük ihtimalle ardından da ''Ben acıktım'' olacaktır. Eeee tabi kaç posta dayak yedin, kaybettiğin enerjiyi toplaman lazım.
rahatlamak için dayak yemem gerekiyor fikrinin tehlikeli bir şekilde bireyin aklında yer etmesidir. böyle bişr felsefe ile yetişen genç içip içip sokaklara dayak yeme arzusuyla çıkar ve amacına ulaşır.
mahalledeki arkadaşlarına özenip arka bahçedeki incir ağacına tırmandığı için annesinden bir araba sopa yedikten sonra, yatağını da hiç bozmadan, serili duran battaniyenin üzerinde, büzüşmüş, dertop olmuş vaziyette ağlaya ağlaya uyuyakalmış ve büyüdükten sonra bile nerde ağaca tırmanan çocuk görse, gidip onun da tırmanası gelen içine kapanık çocuktur.
anne belki de bütün iyi niyeti ile çocuğunun ağaçtan düşüp bir yerini incitmemesi için koymuştur bu yasağı ama çocuk bu, anlar mı? sonuçta dayak yedi mi, yemedi mi? bir çocuk için tek önemli mesele budur o anda.
bu zorunlu uyku seansı genelde akşam yemeği saatlerinde evin babasının işten eve dönmesiyle son bulur. sanki hiçbir şey olmamış gibi sofraya oturulur. olanlar babaya pek sezdirilmez nedense. yemekten sonra ise anne, çocuğunun gönlünü almak için bir tabak dolusu incirle odanın kapısında görünür.
tabii çocuk bu durumun yarın da kim bilir hangi sebepten dayak yemeyeceği anlamına gelmediğinin bilinci ile, ileride sözlük diye bir şey çıkarsa, bunları oraya yazarım diye içinden geçirir.
not: annenin sonradan çocuğa bir tabak incir getirdiği kısmı, yazar tarafından götten uydurulmuş olup, çocuğun şu anda otuzlu yaşlarında olduğu, en sevdiği meyvenin ise incir olduğu rivayet edilmektedir.
enerjinin huysuzlukla birlikte tavan yapmasından sonra dayak eşliğiyle adrenalinin salgılanmasıyla rahata eren miniğin bir dahaki sefere kadar dinlenme sürecine geçen çocuk cinsi.
dayak yedikten sonra salona koşup annesiyle babasının çerçeve içindeki evlilik fotoğrafını alan, daha sonra odasına giderek yorganın altına giren, ağlamaktan akmış burnunu yastığa sürdükten sonra minik eliyle annesinin yüzünü kapatıp babasının resmine bakarak uykuya dalan çocuktur.
akşam baba gelince babaya şikayet edilecek çocuktur aynı zamanda, babadan da azarı işitince yaramazlık yapmayacağı düşünülür, yanılınır, yine yapar. yani benim velet kardeşim yapıyordu.
anneler çocuklarına vurduklarında hele o çocuk iç çeke çeke uyuduğunda akşam babaya kesin haber verilir ki anne de vicdanını rahatlatsın. her evde benzer şeyler olması da ne kadar ilginç ya.