Evrensel tarih döngüsü ve alternatif yaşam hakkında hiçbir bilgisi olmayan kişilerin öne sürdüğü düşüncedir.
Müslüman olduğu için mutlu olan bir kişi eğer amerikada inançlı bir hristiyan ailesinde doğmuş olsaydı 'mükemmel' din hristiyanlık olacaktı o kişi için. Artık, atatürk olmasaydı bla bla.. , müslüman olmasaydık bla bla.. gibi varsayımların bırakılması gerekmektedir.
bir insan Şuan ki yaşam değerleri ile başka yaşamları eleştiremez/karşılaştıramaz,
evrensel-kişisel tecrübe kuralına aykırıdır.
Hristiyan doğulsaydı o mükemmel din olucaktı. Zengin doğulsaydı tabiki starbucksta kahveye 10 milyon verilicekti. örnekler çoğaltılabilir.Kısacası başka bir hayat yaşansaydı o hayat ideal olacaktı. Bu hayata göre başka bir hayat küçümsenemez çünkü o hayatta yaşansaydı, şimdiki hayattan bihaber olunacaktı.
Ayrıca bir ailenin kendi inançlarını çocuklarına kabul ettirmesi : beyin yıkama, benimsetilmiş yaşam, beklenti karşılama, değer aşılama gibi psikolojik müdahele terimleri ile açıklanır.Her ülkede mutlaka böyle aileler vardır ve derhal eğitilmeleri gerekir.
Çocuklar, ailelerinin değerlerini ve yaşam tarzlarını devam ettirmek için dünyaya gelmezler; çocukların kendi değer, inanç, kişilik, zevk vb kavramları farkedip, araştırıp, eleyip sonrada benimsemeleri çok daha sağlıklıdır.Diğer türlü bir sürüyü takip eden kişiler olacaklardır.
Aile üyeleri çocuk sorana kadar dinlerden bahsetmemelidir, sorduğunda ise sadece inandıkları dini değil şuan aktif olan tüm dinleri yada akım/düşünceleri anlatmalıdırlar böylece çocuk tek bir seçeneği benimseyip diğer tüm inançları küçümseme eğiliminde olmaz.
Nasıl ki resim yapmak isteyen bir çocuğun eline sadece kendi sevdiğiniz rengi tutuşturmazsanız inançları ve değerleri de kendinize göre çocuğa veremezsiniz.Size kan ve genler ile bağlı olabilir fakat akıl ve zihin olarak eşsiz bir varlıktır.
sayısız kanun ,sayısız mucizelerle dolu dünyanın bir yaratıcı olmadan imkansızlığını anlayabilmek akıl işiyse ve bu akıl değerlendirip doğruyu bulmamız için* bahşedilmiş en önemli nimetse bence bu başlık konusuna dahil olanlarda dünyanın en büyük israfkarlarıdır.
ya hindistanda doğmuş,ebeveynlerine sadık bir genç olsaydın.
ya içinde zerre kadar art niyet barındırmayan bir eskimo çocuğu olsaydın.
o zamanmı farkına varacaktın aklının,o zamanmı ailenin sevilmeyen çocuğu olup müslümanlığı seçecektin.eğer dünyadaki bütün insanlar yaratıcı katında eşitse bu bir şans değil sadece ana babaya olan sadakatin sonucudur.
en azından şöyle bir düşünmeli insan.
bir çocuğa önce hayatı ve dini anlatıp gerekliliğini açıkladıktan sonra doğruyu bulmasını beklemekmi daha mantıklı?
yoksa "al bu senin kitabın şahadet getir ve inan" demekmi daha makûl ve yararlı.
1.çocuğun müslümanlığımı daha makbûl ve sağlamdır 2. çocuğunmu bi düşünün bakalım.
bir kimsenin dini yükümlülüklerinin başlangıcının belli bir ergin yaşa denk geldiğini düşündüğümüzde kişi olgun bir yaşa geldikten sonra din konusunda tercihini yapıp gönlü neye elveriyorsa ona dönebilir. sonuç olarak müslüman anne ve baba çocuklarına kendi dinlerini bir şekilde anlatmakla yükümlüdürler. bu yüzden o çocuğun anne ve babadan ötürü müslüman olması kadar doğal birşey yoktur. anne-baba çocuğun kalbine dini sokmaya çalışıp ona dine göre doğru ve yanlış olanı anlatırlar * daha sonra o çocuk büyüdüğünde terchini yapar ve isterse müslüman olur isterse başka dine geçer isterse de ateist olur. bu kadar basit.
doğduğumuz zaman kendi isimlerimizi de kendimiz seçmedik ancak ismimizden memnun değilsek 18 * yaşından sonra değiştirebiliyoruz.
"müslüman olmak" ne demektir bilinmediğinin en güzel örneğini hatırlatan durum. "taklidî iman" da denilen ve beş kuruşluk değeri olmayan hatta islam'a ve şuurlu müslümanlara da zarar veren durum.
Ebeveynden Müslüman olanların garipliği:
_Kur-an'da 70 ayette emredilen vakit namazlarını kılmaz, Kur-an'da sadece bir tek ayette emredilen cuma namazı için, "üç defa gitmeyince imanının gider" düşüncesiyle titrer! (ki en komiklerinden biri budur)