sesini soluğunu keser. anneannem, benim anneannem bu sabah öldü. her şey boş anlamsız şimdi gözümde. bastonuyla gülümseyerek tatlı sert sitemlerini çok özleyeceğim. çok özleyeceğim günde 15 defa dolaptan buzlu su ısmarladığın hallerini felan anlat anlat bitmez.sen bize dua ederdin şimdi biz sana dua edeceğiz. lan sözlük zoruma gidiyor, en sevdiğimiz insanların bir bir hayatımızdan çıkması. torunu olarak vicdanım birçok evladından daha rahat. yarın gidip son görevimi yapacağım. mekanın cennet olsun anneannem..
aradan 16 yıl geçti. çocuk aklımla hatırladığım şeyler; bana oyuncaklı süpriz yumurta alması, "babaanneni mi beni mi çok seviyorsun?" sorusu ve adının anons edilmesidir.
tanrım kalanlarımıza sağlık ve sıhhat versin.
aradan baya bi zaman geçti geçende dayım ve annem seni çok özlediklerini söylediler. ben mi? bazen geceleri aklıma gelirsin ve ağladığımı kimse bilmez. cocukken senin o evine gelirken yürüyerek değil koşarak gelirdim. işte o kadar severdim seni.
Dünyanın başınıza yıkıldığını hissedersiniz. çünkü o bir anneanne değildir sadece. Annedir. Babadır. Her şeydir. Bir buçuk yıl oldu neredeyse ama hala kaldıramıyorum. O vefat ettikten sonra başladım zaten sigaraya da. Kalbinizde asla dinmeyen bir acı hissediyorsunuz. iLk günler, ilk aylar çok çok acıyor fakat sonra azalıyor. Azalıyor ama hiç yok olmuyor. Küçük bir iğne gibi sürekli batmaya devam ediyor. Benzer bir kadın gördüğünüzde gözleriniz doluyor. Bir anı canlanıveriyor birden. Gözleriniz doluyor. O olsaydı şöyle yapardı diyorsunuz bazen ve yine gözleriniz doluyor. Birisi öldüğünde hep şöyle derdi anneannem "onlar uzaklaşmadı, artık biz onlara yaklaşıyoruz her dakika" derdi. Evet biz sana yaklaşıyoruz anneanne. Umarım yine beraber oluruz. Sana söylediğim kötü sözler için, bağırıp çağırmalarım için lütfen affet beni. Biliyorum ne kadar kızsan da ben hep ilk göz ağrındım. Affettiğini de biliyorum. Seni çok seviyorum.
Son 5 yılda yaptığım gibi bu yıl da Festival'de sadece BELGESELLERE gittim.
Bu belgesellerden biri de MESSi hakkındaydı.
Farklı bir belgesel anlatım dili oluşturmuşlar:
Canlandırma var... Dökümanter arşiv görüntüleri var. Ama ana eksen, bir lokantada sohbete oturtulmuş insanlar: Bu insanların hepsi Messi'yi tanıyorlar. Ya antrenörü olmuşlar; ya takım arkadaşı, ya mahalle arkadaşı, ya da kardeşi... Her masada bir Messi sohbeti var. Yönetmen, Messi hakkındaki belgeseli, bu masalarda Messi üzerine yapılan sohbet görüntüleri üzerine kurmuş.
Messi, hani her attığı golden sonra iki parmağını gökyüzüne kaldırıp, bakışlarını gökyüzüne diker ya... Ben onu "tanrıya şükür" sanıyordum. MEĞER, parmaklarını gökyüzüne kaldırıp gökyüzüne bakarken ANNEANNESiYLE konuşuyormuş. Ona DÜNYANIN EN BÜYÜK FUTBOLCUSU olmanın yolunu açan, bu hırsı veren ve 11 yaşındayken kaybettiği anneannesiyle konuşup, gollerini ona armağan ediyormuş.
Tam belgeselin finalinde gösterilen bu detay, doğrusu benim de gözlerimi yaşartmadı değil. https://www.youtube.com/watch?v=5gaFaYAlSaw
bir devrin kapanmasıdır. artık ölümlere alış gerisi de gelecek bak yaşın kemale erdi mesajıdır. pamuk yanaklarını bir daha hiç göremeyeceğin gerçeğidir.
beni mutlu edecek olaydır. sabah akşam içi boş kafasını kurandan kaldırmaz, ibadetini eksik etmediği gibi dedikodusu eksik olmaz. elalemin işine burnunu sokmasında üstüne yoktur, peki daha sen daha neye yaşarsın kadın?
kendi çocuklarını dövdü ne oldu, pısırıklıkta üstüne yok zavallı dayılarımın, yazık.
Istedigimdir. Bunca senelerdir ceken bu kadinin, demenz dolayisiyla aklini yavasca kaybettigini bilmek ve zamanla görmek uzuyor insani. Bari bu yasindan sonra cekmesin hatun. Sonsuzlukta acsin gözlerini.
olmasını istemediğim şey. o hep otursun koltuğunda ben yapayım getireyim yemeğini, konuşayım onunla havalar güzel olunca dışarıya çıkarayım hava alması için...
annemin annesi olduğu için onu çok üzen, beni fazla etkilemeyen durumdur. Çok giderdik yanına kalırdık. Fakat hep bağırma, kavgayla eve dönerdik. Ben beni bildim bile böyleydi. Kaza geçirdiğini duyunca istanbuldan torunlarından ilk önce ben gittim. O ayrı mese tabi. Sadece görevimi yaptım. Üzülmedimmi tabiki insan olarak üzüldüm. 1,5 sene oldu. Mekanı cennet olsun...
cennet gibi diyardan başka bir cennete giden candır. bugün itibariyle benim de başıma gelen olaydır. köyde olan annemin telefonda konuşurken anneannemin selasını dinlemek kısa süreli panik atak krizi geçirmeme neden olmuştur. mekanı cennet olsun!
sizi büyüten kişiyi, çocukluk anılarınızı, sizi belki de her şeyden çok seven kişiyi kaybetmenizdir.
hasta yatağında yatarkenki hali aklımda. kimseyle konuşmuyor, hiçbir şey yemiyormuş.
ben girdim sonra odasına, çorba yapmışlar içmiyor.
bak kızın geldi diyorlar, gözlerini aralayıp bana bakıyor.
hadi anane lütfen benim için iç diyorum kaşığı uzatırken, boğazımda bir yumru.
kendini zorlayıp bir yudum içiyor, benim elimden olduğu için biliyorum.
dünyanın en mutlu insanı oluyorum. son görüşümmüş o gün.
bunca sene sonra unuttum mu ben seni, daha az mı anıyorum?
bu başlığı görünce bile gözlerim dolduğuna göre sanmam. ama öyle sanıyordum.
5 yaşında olunduğunda çevrende gelişenlere anlam verememek ve onun nerede olduğunu sorduğunda cevabın sadece gözyaşları olduğu durumdur. büyüdüğünde ise onunla hatırlayabildiğin anıların olmadığına üzülürsün. eksikliğin verdiği buruklukla yaşamak zorunda kalmışsındır ama.
acı verir, çok acı verir. kabullenmek kolay değildir, her akla geldiğinde ağlamak işten değildir. hele bir de yılbaşı öncesi ani bir ölümse gerçekleşen, toparlanmak zordur.