hesapsızca sevebilen , sorumluluk sahibi, her daim çocuğunun sıkıntısını hissedebilen,
kaç yaşına gelmiş olursa olsun çocuğunun aç olup olmadığından endişe edebilen,
sınav kapılarında bekleyen, yeniden öğrenci olan ve hatta asker olabilen,
hayatı çocuğuyla birlikte yeniden yaşayan ve öğrenen ,
uykusuz gecelere rağmen her zaman güçlü ve cesur, sadece kendini düşünmekten
bir ömür boyu vazgeçebilen, ayaklarının altı cennet olan ve asla hakları ödenmeyecek kişilerdir.
melek kavramının dünya da maddeselleştiği... insanın allah'a onu sizden almaması için yalvardığı kişi. hayata dair sadece çocukları için herşeyi yapabilecek şahsiyet. sizin için sadece çocuğu için dünyaları devirebilecek şahsiyet. dünyadaki bütün zorluklara, bütün engellere, bütün kötülüklere tek başına çocuğu pahasına direnecek şahsiyet. bunu yaparken de sizden bir karşılık beklemeyecek dünya üzerindeki tek varlık. parçası olduğunuz varlık ve en önemlisi size siz olduğunuz için değer veren dünyadaki tek insan.
bilirler yaşayanlar, görenler bunu görmenin şansına erişenler.
anne her zaman doğruyu söyler: çünkü çocuğu pahasına çıkar gütmeyecek sadece iyiliğini sağlığını düşünecek, kişinin kendisinden bile daha iyi düşünebilecek yerine göre genelde babadan önce gelen şahsiyet.
bu dünyada bir insanın sahip olmasını isteyeceği tek kişi...
en kötü anımızda mutlaka yanınızda olan ve asla hakkını ödeyemeyeceğimiz en mukadder varlık..her ne kadar ara sıra bezdirdikleri olsada,tek kelimeyle kıymetlimizdirler..
Yanındayken sürekli kavga ettiğim bu sene ilk defa bu kadar ayrı kalınca değerini anladığım bu dünyadaki kıymetlilerimden.Hastayım kötüyüm bilmemne demeden kızım özlemiştir diye koliler dolusu yiyeceği bana hazırlayan,geldiğimde en sevdiğim yemekleri bana hazır eden,ağladığımda hiç karşılıksız bana bir omuz uzatan, mutlu olduğumda o mutluluğu benden daha çok yaşayan sinirlenince arkamdan terlik fırlatan * varlık. Herşeyiyle sevdiğim...
acayip bir varlık. kelimelerin kifayesiz kaldığı insanlar için kullanılabilecek bir söz sadece bu. tanımlayamıyorsunuz bir türlü. büyüyorsunuz ama bir türlü anlayamıyorsunuz. deliler gibi seviyorsunuz ama onun hep orada olacağını bildiğinizden genelde sevginizi gösteremiyorsunuz.
çocukluk zamanlarında geceleri uykuya dalmadan önce "ya ölürse naparım?" diye hayal edip içinizi burkuyorsunuz. daha sonra zaman geçtikçe o sizin için orada hep duran, genelde aynı şeyleri söyleyen bir insan haline dönüşüveriyor. nasihatler oluyor hep hayata dair. sıkıyor genelde bu nasihatler ama zaman geçtikçe anlaşılıyor önemi.
zaman geçtikçe dedik, zaman geçtikçe gözünüzün önünde eriyip gidiyor. o çocukken düşündüğünüz olgu artık onun dillerinden dökülür oluyor. "hepimiz öleceğiz bir gün be anne" diyorsunuz. ama tarifsiz duygular içinde kalıyorsunuz. ne hissedeceğinizi bile bilemiyorsunuz.
en çok koyanı da "oğlum sen daha 5 yaşındayken kapkara kafan vardı." lafı oluyor bana. benim hala kafam kapkara be anne. "sokaktan çağırırdım seni, gidip ekmek alırdın bakkaldan" diyor. "hatırlıyorum" anne diyorsunuz ve gülümsüyorsunuz. ama artık anne bakkala yollamıyor. koskoca adam oldunuz çünkü kendiniz gidiyorsunuz. en küçük ayrıntıda bile içinizi burkan bir detay oluyor onunla ilgili herşeyde. o anda sevginin gücünü anlamış oluyorsunuz. ona daha fazla değer vermek, aklınıza geldiği her anda sarılmak istiyorsunuz. size hayatını adamış, tüm hayatı boyunca karşılıksız sevmiş olan birine minnettarlık duygularınızı ödeyemiyorsunuz. tıkanıyorsunuz. ne ile ödenir ki bu şey? bir öpücük bile yeter aslında onun için.
anne yaşlanıyor artık. elinde paketlerle alışverişten gelemiyor. çabuk yoruluyor. yine üzülüyorsunuz. halbuki ben 5 yaşında iken elinde paketlerle koşa koşa gelir, top peşinde koşmaktan sırılsıklam olmuş sırtıma fanila koyardı hasta olmayayım diye. iki yuvarlak kızartılmış patatesin arasına bir köfte koyup "ham yap bakalım" derdi.
şimdi oturuyor öyle sadece. bugün saçlarını kestirmişti. "çok güzel olmuş anne" diyip sarılmıştım. o gülümsemesi için can verilse yeridir.
kim annesi için canını vermez ki zaten? hangi anne yavrusu için canını vermez?
degeri uzaktayken anlasilandir anne; yan yana olunca günlük kavga ihtiyacini karsilayan ve her yaptigina karisandir cünkü,
kendini en güvende hissettigin yerdir anne; saclariyla oynayarak uyumanin antilmaz mutlulugu,
hayattaki tüm tanidigin insanlarin aslinda bir hic olduklarini anlamana yarayandir anne; hepsi bir yere kadar ne de olsa, cikar iliskileri dogrultusunda,
erkegi baba yapan, cocugu evlat yapan, dört duvar arasini ev yapandir anne; ötesi yok bu tanimdan baska...
muhteşem bi şiir...
Merhaba anne,
Yine ben geldim.
Merak etme okuldan çıktımda geldim.
Annelerde babalar gibi merak eder mi bilmiyorum ama
Ali "Okula gitmezsem annem çok kızar, merak eder" demişti de
Onun için söylüyorum.
Geçen hafta öğretmen,
Sağ elimde sarımsak, sol elimde soğan dedirte dedirte
Öğretti sağımı solumu.
Ben biliyorum artık anne sağım neresi, solum neresi
Ağrıyan yanımın neresi olduğunu
Şimdi iyi biliyorum anne.
Hani geçen geldiğimde
Şuram acıyor işte şuram demiştim de
Bir türlü söyleyememiştim ya acıyan yanımı anne
Bak şimdi söylüyorum
Şuram işte,
Sol yanım çok acıyor anne.
Hem de her gün acıyor anne her gün.
Dün sabah annesi Ayşe'nin saçlarını örmüştü.
Elinden tutup okula getirdi.
Yakası da danteldi.
Zil çalınca öptü, hadi yavrum sınıfa dedi.
Bende ağladım,
Ağladım hiç de utanmadım.
Öğretmen ne oldu dedi.
Düştüm dizim çok acıyor dedim.
Yalan söyledim anne..
Dizim acımıyordu ama sol yanım çok acıyordu anne.
Bugün bende saçım örülsün istedim.
Babam ördü ama onunki gibi olmadı.
Dantel yaka istedim.
Babam "Ben bilmem ki kızım" dedi.
Bari okula sen götür dedim.
"kızım, iş" dedi.
Bende banane dedim, ağladım.
"kızım, ekmek" dedi babam.
Sustum ama okula giderken yine ağladım anne.
Ha bide sol yanım yine çok acıdı anne.
Herkesin çorapları bembeyaz, benimkiler gri gibi.
Zeynep "annem beyazlara renkli çamaşır katmadan
yıkıyormuş" dedi.
Babam hepsini birlikte yıkıyor.
Babam çamaşır yıkamasını bilmiyor mu anne?
Uff babam, her gün domates peynir koyuyor beslenmeme.
Üzülmesin diye söylemiyorum ama
Arkadaşlarım her gün kurabiye, börek, pasta getiriyor.
Biliyorum babam pasta yapmasını bilmez anne.
Hava kararıyor, ben gideyim anne.
Babam bilmiyor kaçıp kaçıp sana geldiğimi.
Duyarsa kızmaz ama çok üzülür biliyorum.
Kim bozuyor toprağını,
Çiçeklerini kim koparıyor.
izin verme anne ne olur toprağına el sürdürme.
Eve gidince aklıma geliyor bide bunun için ağlıyorum anne.
Bak kavanoz yanımda, toprağından bir avuç daha alayım.
Biliyor musun anne her gelişimde aldığım topraklarını
Şu kavanozda biriktirdim.
Üzerine de resmini yapıştırıp başucuma koydum.
Her sabah onu öpüyor kokluyorum.
Kimseye söyleme ama anne
Bazen de konuşuyorum onunla.
Ne yapayım seni çok özlüyorum anne.
Ha unutmadan,
Öğretmen yarın anneyi anlatan bir yazı yazacaksınız dedi.
Ben babama yazdıracağım.
Öğretmen anlarsa çok kızar ama banane kızarsa kızsın.
Ben seni hiç görmedim ki neyi, nasıl anlatacağım anne.
Senin adın geçince sol yanım acıyor anne.
Hiç bir şey yutamıyorum.
Bazen de dayanamayıp ağlıyorum.
Kağıda da böyle yazamam ya anne.
Ben gidiyorum anne,
Toprağını öpeyim, sende rüyama gel beni öp.
Mutlaka gel anne,
Sen rüyama gelmeyince sol yanımın acısıyla uyanıyorum anne.
Sol yanım acıyor anne..
işte tam şurası,
Sol yanım çok acıyor anne.
Seni çok özledim,
Anne çook...
oglun buyudu de ta amerika'larda tek basina hayata tutunmaya calisiyor. daha gecen gun elinden tutup okula goturdugun, zirlaya zirlaya ustu basi yirtik sekilde eve gelen, uykusunda senden su isteyen oglunun sevgilisi var da evlenecek yasa geldi. 25 yasinda koca hobere olduk hala her hafta acip "sutunu iciyor musun, meyveni yiyor musun, altina fanila giyiyor musun?" diye soruyorsun. 40 yasina da gelsem bu sualler nihayete kavusacak gibi gorunmuyor. eminim ufalsam kucagina alip seversin de. yanaklarini sakallarima surersin. ilkokulda ogretmenimin beni dovdugunu soyledigimde, ertesi gun sinifi basisini nasil unuturum?
hayat, senin de dedigin gibi cok zormus be anne. hep senden daha cok sey bildigimi sanirdim, seni hep haksiz zannederdim, "amaaaan yine bos bos konusuyor" derdim de "benim yasima gelince anam hakliymis diyeceksin" derdin. galiba ben senin yasina gelmeden yavas yavas anliyorum olanlari.
"oglum bana yalan soyleme, gercegi er yada gec mutlaka ogreniriz" dediginde icimden, "hadi canim nerden ogrenecen" diye gecirirdim de illa ki ertesi gun ogrenirdin. mossad ile bagin olsa bu kadar cabuk ogrenemezdin. nasil bir istihbarat yetenegidir bu anne?
ben hicbir zaman ablamin, kahvalti masasinda asik oldugu oglani anlattigi gibi asik oldugum kizi anlatamadim sana, icimi dokemedim, sarilip hungur hungur aglayamadim. derdimi, duygularimi disa vurmayi hic istemedim. belki erkek olmanin verdigi "guclu olma" misyonu nedeniyledir ama o kadar cok isterdim ki bu dediklerimi yapmayi. "seni icine kapanik yetistirdik" diye de kendini suclama. elbet vardir onun da bir hayri.
birgun olsun elimde bir demet cicekle gelip bir opucuk kondurmadim yanagina. halbuki biliyorum ki boyle birsey seni dunyanin en mutlu insani yapardi. sen hep "benim icin para harcayip hediye alma, gereksiz" dersin ama dunyanin en gerekli seyi imis ufacik bir hediyeyle bile olsa seni mutlu etmek, gururlandirmak. cunku sen, bunlari gercekten hak eden kainattaki tek varliksin anne.
yarin birgun evlendigimde, minnacik torunlarini kucagina aldiginda yuzundeki gulumsemeyi gormek, icimi binlerce yil isitacak gunes gibi olacaktir emin ol.
anlamsiz bir amac icin, anlamsiz bir ortamda, anlamsiz insanlarin arasinda kaldigim anlarda, biraz olsun nefes almami saglayan yegane faktorsun anne...
kızdıktan ve sonra bir daha hiç konuşmayacağını düşünsen de iki dk geçmeden hemen konuşan tek insan. acaba bir gün onun değerini anlayabilecek miyim??????
msn kullanmaya yakla$ik 4 hafta once kizi gittikten sonra ba$layan ve kizinin msn spacesine biraktigi cevapla kizini aglatabilen varlik.hani demi$ler ya daha önceki pek çok entryde oldugu degeri gurbetteyken anla$ilan diye, degeri istedigin zaman, saçma sapan bir $ey için arayamayacagini, anne gel, diyemecegini anladigin zaman anlasiliyormus meger. degeri onsuz hasta olmaktan korktugun zaman anlasiliyormus. en çok kavga ettigin ama aslinda en cok sevdiginmi$.
anneler günü için yazdigim mektup 1 hafta geç gitse de, msnde ben olmadigim halde "kizim, mektubunu $imdi aldim, aglamaktan okuyamadim, çok özledim seni" yazan. ama cevap olarak
ahh anne bilsen o mektubu yazmadan önce, yazarken, yazdıktan sonra ben ne kadar çok ağladım demedim, diyemedim. Son kez size baktığımda senin gözyaşlarını görünce kahroldum, o an aklıma geldikçe hala da ağlıyorum, boğazım öyle bir tıkanıyor ki görsen yumruğun büyüklüğünü, nefes alamıyorum. Giderek sana benzemekten korkarken aslında senin gibi bir anne olamamaktan korkuyorum da diyemedigim kadin.
Sen üzülme, notların ne olursa olsun, ne yaşarsan yaşa üzülme, ağlama, dayanamıyorum senin ağlamana, üzülmene, kendimi inanılmaz kötü ve çaresiz hissediyorum diyen aglamama sebebim.
baba, abi, sevgili, dost ya da arkada$ sevgisi onun sevgisinin yaninda ne kadar yalan ne kadar sönükmü$ meger. bazen arkadaslarimin benden daha cok sevdigi, en içten, en sicak, affedeci, bagislayici, her daim seven $ey.
yakinlik ayni olaya aglamakmi$ meger, uzakliksa farkli zamanlarda aglamak...
bu anneler gününde kalbimi yolladigim insan, cünkü biliyorum ki onsuz agir bana bu kalp ve kalbime ondan daha iyi kimse bakamaz. * 46 kromozom bu kadar mi güzel yanyana gelirin cevabi.
15 saat çalışan, eve henüz giren kızına, "bu pantolon epey dar durmuş üzerinde" diyen, kızın sinirlerini zıplatan insan. "hayır pantolon daralmadı ben kilo aldım" diye cevap vermek istediğim kişi...
yaratıcının mucizevi bir şekilde melekvari hisler verdiği kutsal varlıktır.siz söz konusu olduğunuzda mantığını ve gerekirse kendini bile ezer geçer.hisseder.müthiş kokar.merhametin son noktasındadır.
gurbette degerini daha cok anladiginiz, her zaman sevdiginiz fakat yaninda olamadiginiz bir anneler gununde ne kadar cok sevdiginizi daha bir anladiginiz, yaptigi yemekleri, sizi bagrina basip sevmesini, cocukken olan saciyla oynama aliskanliginizi, kizmasini, tatli-sert bagirip cagirmasini, kizinca banyoya kilitlemesini, kokusunu, "oglum" diye seslenmesini, yaptiginiz guzel bir iste gurur dolu gozlerle size bakmasini, hasta oldugunuzda basinizdan ayrilmamasini, kilometrelerce uzaktan sizi dusunmesini, internetten konusurken dolu gozlerle size bakmasini ve kendinizi onun kanatlari altinda hissetmenizi saglayan guzelim ses tonunu ozlediginiz, su an yaninizda olmasi icin cok seyler verebileceginiz cenneti ayaklarinin altina almis kutsal varlik.
ellerinden operim, anneler gunun kutlu olsun, seni seviyorum iyiki varsin denilesi...
gözünde büyütemediğin, küçükken rujlarını kırıp, incili kolyeni koparan, topuklu terliklerini giyerken bileğini burkup haftalarca yürümeye nazlanan kızın olarak huzurundayım yine. telefonda bile kahkahalarına heyecanlı nidalarla karşılık verdiğin küçük kızın. öpmeye, koklamaya kıyamadığın, işe gönderirken ben gözden kayboluncaya kadar ardından baktığın kızın...
çok hatırlamıyorum belki, eskisi çok puslu ama bildiğim bir şey var ki ben hep sana benzemek istedim. babamın hayranlıkla baktığı, bir gülümseyişiyle tüm kilitleri açan canım anneme...
çok yorucu, karanlık günler atlattık. dayanağımız, güvencemiz oldun. pes etmedin hastalığında. dedem bile ben artık annenden umudumu kestim dese de bizleri sensiz koymamak adına nasıl da baş ettin hastalıklarla?
büyük bir sabırla büyüttüğün 3 çocuğun adına:
annecim seni çok seviyoruz, iyi ki varsın...
bizi bağlayan bu kan değil yalnız
annem biz birbirimize kalanız...
her yeni güne sevgiyle başlarsın
annem sen benim yanıma kalansın...
hani geçen gün bana uzun uzun bakıp ne çabuk geçti dedin ya seneler, az kaldı dedin ya gitmene, o an anladım ben gitsem de içimden bir şeyler hep seninle, hep sende kalacak...
sen benim elim-kolumken nasıl yapacağım sen olmadan bilmiyorum. kime sarılıp, kimin omzunda ağlayacağım bilmiyorum. bildiğim tek bir şey var: kimse anne kokmayacak, kimse senin kadar yumuşak okşamayacak saçlarımı...
en çok da neden korkuyorum biliyor musun anne; senin gitmeden. ben gidince dönerim anne, ama sakın sen gitme. benle beraber büyüme anne, sadece beni içimde, benim için büyü.