bu tür ayrılıklarda olan çocuğa oluyor, hiç kimseye bir şey olmuyor sözlük, ulan ayrılacaktınız da neden evlendiniz, psikiyatristler bile söylüyorlar ''evliliğinizin ilk üç yılı çocuk yapmayın'' diye, nedense bizim halkımız hemen evlenelim çocuk yapalım kafasında, sonra maddi sıkıntılar baş gösteriyor veya aileler işin içine giriyor, bu sefer evlilik içinden çıkılmaz bir hal alıyor ve ayrılıklar yaşanıyor, ama olan ortadaki çocuğa oluyor ne yazık ki, hele hele anne veya babanın evlenmesi sonucunda çocuk bunalıma giriyor...
insanların sevginin gazıyla hemen imza atıp peşinden de çocuk doğurmaması gerekir işte bu yüzden. Nedir bu acele? Bir tanı karşındaki kızı/oğlanı tam anlamıyla. Bir hayat geçirebileceğinden emin olduğunda at imzayı olmadı boşanırım ihtimaliyle değil.
Olan çocuklara oluyor ama hep yazık...
karşı çıkmadığım durum. tamam şimdi psikologlar çocuk için üzücü fasa fiso diyor da evde kavga çıkınca ne anladım be o birliktelikten. ya da babanın aldatıp annenin haberinin olmaması senin de bunun farkında olman daha mı iyi? he kendimi anlatıyorum.
aile ile birlikte yaşayan çocuklar için ciddi bir sorundur.
bizimkiler bu saatten sonra ayrılsa, çokta koymayacak, fazla önemsemeyeceğim hayatın bir gerçeği olan hadisedir.
bunaltı getiren olaydır. annemin çaresizliğini ve dönmek isterken istenmediğini düşünmesi ve üzülmesi etkiliyor sanırım beni. babamla konuşmak istemiyorum ne diyeyim. git karını dayımlardan al mı? bir de benim kefenlikler gitmiş hocu. ona da bi ayrı üzüldüm. vay arkadaş şu ankaraya bak ıpıl ıpıl ışıkları yanarken bir evde ışık sönüyor. bense karanlığın içinde bocalıyorum bir yerlere çarpmamak için.
çocuğa hele anne ve babası tekrar evlenirse iki ayrı dunya sunar önüne ve bir bakarsın ki 4 tane ebeveynin olmuş. kimi çocuklar bu olaydan çok etkilenir zaten etkilememe söz konusu değildir ama bu etkinin azlığı ve çokluğundan söz edilebilir. günümüz dünyasında boşanma artık çok doğal hale gelmiştir ve bu boşanmaların sonucunda dünyaya psikolojisi bozulmaya yatkın ya da mutlu bir aile hayatından mahsun bırakılmış çocuk salınımı artar.
üstüne 3 kat sorumluluk yüklenmesidir, hatta kardeşin de varsa 4 kişilik bir sorumluluğu kaç yaşında olursan ol yüklerler sırtına.
Annen "babana neden hesap sormuyorsun, baba deme ona" diye sıkıştırır, baban "o kadın beni bu duruma sevk eden, sende azıcık hakkım varsa delilleri elinden al" vs. Gibi laflarla seni tercih yapmak zorunda bırakırlar.
Konuya komşuya, akrabaya durumu sen açıklamak zorunda kalırsın ve acıyarak bakan gözleri oyasın, "kıyamam" diyen dilleri koparasın gelir.
Bazı bazı düşünürsün "acaba ben toplayabilir miydim aileyi yeniden, ben mi beceremedim" diye ama sonra bakarsın ki işler sarpa sarmış. Olacak bir şey yok, elinden bir şey gelmediğini gördükçe daha da ezilirsin.
Babana şunu de, babandan şunu getir, anana böyle de, anana şunu sor derken kendini fazlalık gibi hissedersin. Dünyalarının sadece kendileri olduğunu seninse arada "aracı" görevi üstlendiğini ve aslında kimsenin umrunda olmadığını farkedersin.
En kötüsü de birbirlerine koz olarak seni sunmalarıdır. "bak çocuk bile senin bilmemne olduğunun farkında"
"bak çocuk bile ben ondan sogudum diyor"
demediğin ne varsa birbirlerine koz olarak demiş gibi göstererek arada seni harcarlar.
Birini yalnız bırakmaya gönlün razı gelmez annenin "okul bitince gitcen mi yani beni yanında istemezsin ki bi başıma kalırım" demesine için gider.
Bir nevi anne-baba rolünü sen üstlenirsin, onlar çocuk olur. ikisini idare etmeye, hayatını onlara göre şekillendirmeye başlarsın. özgürce karar veremezsin kendinden önce onları düşünürsün.
"beni kimden isteyecekler", "ilerde düğünüm olsa babamı çağıramayacak mıyım" gibi sorular aklını bulandırır.
Kısacası 20 yaşında iken 40 yaşın olgunluğu siz istemeden üzerinize siniverir.
anneyle babanın hayatlarını ayırması durumudur, yuvanın yıkılması diye tabir edilir. asla tercih edilmeyen, son derece olumsuz bir durumu ifade eder. hem anne ve babayı hem de ailenin diğer fertlerini derinden etkiler.
bir akdin nihayeti.
ev boştur sanki,
biri
öbürü.
telefon zili duymazsın
zile bu kadar hasret
zillet
sofra da
zeytin, dünden mi kalmış
bilmediğim bir parça ekmek,
kim koparmış ucundan
yemeye hasret.
hadi yat diye bir ses, boşanmış herkes,
boş
ziynetsiz
bereketsiz
ziyan günler.
yan odada hıçkırık nöbeti
yada devrilen bir şişe
mantarsız
akan bir hayatın hikayesidir
sanki.
sen yatağında cenin
bacakların bükülmüş
nefessiz.
bağırmak istersin sanki
oyuncaksız kalmış bebek.
rahat uyu, bir ses
adressiz
rahat
düşünme
bak
hayat
şimdi
eksildi bir tabak.
Bıktım be ikinizden de. Ayrıldınız ama sonuçlarinizi biz çekiyoruz.
Ikinizi de sevmiyorum. Ikinizin arasında kalmaktan bıktım.
Bu haldeysem tek sorumlusu sizsiniz.
Sadece kardeşimi seviyorum.
Akil sir ermeyen durumdur. Gelmişsiniz 50 yasina, bi köşede yaşlanmak yerine boşanma ne yahu?!
Cocuklar kucukken psikoloji bozan durumdur. Evlatlar Kazik kadar olduktan sonra bosanan ebevynler ne halt yerse yesin. Anneyi alip bir ev tutulup hayat idame ettirilebilir. Baba mok yesin.
Arzu edilmeyen , temenni edilmeyendir..
Ama işler sarpa sarmış, paylaşacak tek bir duygu ya da söz kalmamış, sevgi, saygı, güven tükenmiş ise yapılması en sağlıklı olandır..
Hiç bir çocuk, olumsuz duyguların ayyuka çıktığı bir evde yaşamaya mahkûm edilmemelidir...
Evlatlarının her zaman anne ve babası olduğunu unutmadan, ayrılan, sevgisini, ilgisini hep hissettiren, ebeveynlere selam olsun!