anne ve baba

    49.
  1. Hayatımın adamını Sevgili babacığımı kaybettim sözlük!
    Annem ise lösemi!
    Yaşıyor şükürler olsun,
    Allah beterinden saklasın. Amin!
    14 ...
  2. 59.
  3. bir başlık. belli bir yaştan sonra hayat size acı taraflarını gösterdiğinde halen hayattalar ise arkanda duaları ile devam edebildiğin, ayakta durabildiğindir anne baba.
    10 ...
  4. 8.
  5. 30 yasina merdiven dayamis cocuklarina bayram harcligi bile verebilen ebevynlerdir.
    4 ...
  6. 37.
  7. Asla bütünüyle her anne ve baba kutsaldır ve sevilmelidir diyemeyiz. Her çocuk anne ve babasını sevmeyebilir, bunda haklı da olabilir.

    Ama ben benimkilere tapıyorum. Allah acılarını göstermesin.
    4 ...
  8. 44.
  9. demin spordan dönerken anahtarla açıp girdim.
    odadan şu sesler geliyordu;

    ''oraya dokunma''
    ''niye''
    ''dokunma şu daha güzel''
    ''orası tehlikeli''
    ''asıl amaç orası''
    ''tamam hadi''
    ''hayır orası değil hayır''

    tam anahtarı kapıdan çıkarmadan, usulca çekip çıkıyordum evden,
    ''bu saatte böyle ahlaksızlık olmaz'' düşünceleri eşliğinde ''ben geldimmmm''
    dedim...

    oda kapısı bir açıldı, candy crush oynuyorlarmış amk.
    psikolojimi bozdular öğlen öğlen.
    6 ...
  10. 4.
  11. 50lili yaşlarını devirdikten sonra şekerleşen yaratıklar. Aralarındaki dialog ta bizi hem güldürür hem düşündürür.
    babam: Madam ?
    annem: Adam?

    babam:tostiş?
    annem:?!
    4 ...
  12. 23.
  13. 28.
  14. ne zaman düşünsem tüylerim diken diken..

    geçen hafta dolan yirmi beş yıldan beri yirmi beş kuruşla ev geçindiriyorlar. iki çocuk büyütmüşler, okutup adam etmişler. iki çocuklarına da aynı sevgi ile bakmışlar hep, gözlerinde hala o sevgi. hani olmaz da, göstermek istemeseler bile ele verecekler kendilerini, naif bir sevgi sızıyor gözlerinden. işe gitmek için evden çıkarken, arkamdan usulca aralanan perdenin arkasındaki annemin gözünde görüyorum, her sabah...

    nasıl başladığı değil nasıl yaşandığı önemli; onca yıl nasıl büyüdüğü, bizi büyüttüğü. onlar dolu dolu da yaşamışlar, damdan düşer gibi de. tepeden tırnağa sevdalılar, sevda nedir biliyorlar çünkü.

    çünkü yaşamışlar, yaşıyorlar bu hayatı. tüpsüz kalmışlar, vesikayla ekmek almışlar, kuru üzümle çay içmişler herkes gibi. kaç ihtilal kaç kriz görmüşler. ve hala, sabahın yedisinden gecenin körüne kadar haberlerde gördükleri "dünyaya" üzülüyorlar. yirmi yıldır onları sabır ve umut ederken gördükçe tüylerim diken diken oluyor benim.

    keyif almasını da bilmişler. uğrak lokantası’nda kızarmış yarım piliç ve haydari ile içmişler rakıyı, tam cam kenarındaki masada hem de. bizim gibi rakının yanına pırasa getiren, fasıl diye taverna müziği çalan, damsız girilemeyen yerlere, olmadığı gibi görünen insanların arasındaki masada birkaç arkadaş mahkum kalmamışlar. en son ne zaman sinemaya gitmişler hatırlamıyorlar, dilleri dönmüyor hatırlayınca da zaten filmin adını. o akşam televizyonda ne varsa, bir bardak da çay yanına, en seyredilir eser oluyor o akşam.

    bu sevgiyi anlamak istiyorsanız, görmeniz lazım. birbirine güzel söz söylemez, çarçur etmezler iltifatlarını. aşkım, birtanem bunlar sahte laflar, yer yok onların lugatında. her gün milyonlarcası gırla giden gerçek sevgi sözleriniz gerçek kıymetini biliyorlar.

    yıllarca işten gelirken kesik ankara soğuğunda yüzü kızaran emekli memur babam gibi yüzüm, aşk hakkında düşünürken, utancımdan. hayat bana daha ne öğretebilir? onlarla karşılaştırınca, hokkabazın ağzındaki yalancı alev gibi yabancıyım aşka. oysa onlar, birbirlerine sarılıp kenetlenmişler. ve kalbime bıçak sokar gibi kirpikleri bana, bize doğru dönmüş soruyorlar:

    ya siz?
    4 ...
  15. 10.
  16. en çok güvendiklerim en çok güvenilmesi gerektiğine inandıklarım.
    3 ...
  17. 12.
  18. kaç yaşınıza gelirseniz gelin onların gözünde küçük bir çocuksunuzdur. her seferinde sizi koruyup kollarlar. yemek yerken öksürdüğünüzde hemen önünüze suyu koyan anne babanızdır.
    3 ...
© 2025 uludağ sözlük