anneye hiç bir zaman direk olarak söyleme fırsatı bulunamayan sözcüktür. çünkü anne kişinin yanındayken kıymeti bilinmez. ve bu cümle anneye gurbet elde telefondan ya da anne öldüğünde mezarı başında söylenir.
annelere daima söylenmesi gereken güzel cümle, ne var ki degerleri cok gec anlasiliyor ve bunu söylemek icin can attigimiz zamanlarda yanimizda olmayacaklar...
beklenen tepkinin gelmemesi sonucu bir daha söylenmek istenmeyebilecek cümlelerden biridir. ciğeriniz yansa, gözlerinizden bir ırmak gözyaşı dökülse bile söylemezsiniz. ortada saçmasapan bir gurur vardır çünkü. yazıktır.
ana gibi yar olmaz olsa da anneler kadar sevilmez, anneler kadar sevemez. Gurbetteyken ondan uzakta basınıza gelen, belki yasınıza kalıbınıza bakıldıgında su kadar seyden bisey olmaz denecek seyler icin yuregi sızlar, ici acır ve siz butun akılsızlıgınızla bu duyguyu sevgiliden,arkadastan beklersiniz, cok beklersiniz. Hicbir zaman okumayacak bile olsa gelir buraya icinizi dokersiniz, anne seni cok seviyorum diye...
anne seni çok seviyorum, kimi zaman geç kalmanın acıtan yanıdır. sevdiğini söylemeye geç kalmak ama bunu anlamış olmaktır.
dün gece yan odada cansız bedeninle karşılaştım. çıktım sonra ne oldu bilmiyorum. tutup götürdüler seni. ben kendimi suçladım nedense. nasıl görmedim sanki dedim.
uyandım sonra... en kötü rüyalarımın arasında başı çeken bir rüyaydı. tekrar uyudum. rüya işte dercesine belki. insanlar korkunç rüyalardan sonra uyumaz oysa. bunun rüya olmasına bile tahammül edemedim belki..
biraz önce annesine sarılıp ağlayan bir kadını gördü 'o melek'.. ağlamaya başladı, boynuna sarılıp ne kadar güzel birisi olduğunu söyledim. ağlarken bile melekliğinden ödün vermeyen ayakları yere sağlam basan göründüğünden çok çok daha fazlasını ifade eden bir anne 'o'
seni seviyorum annem... seni sevmeyi ibadet sayıyorum. seni çok seviyorum.
.. ne kadar özlüyorum bir bilsen. senden ayrılalı tam 2 ay 6 gün oldu. "yavruum" diyen sesin sürekli çınlıyor kulaklarımda.
anne bu yazıyı sana yazdım.
koruyucu meleğimdin sen benim her zaman. ne güzel savunurdun, sakınırdın babamdan. hasta iken hiç ayrılmazdın başımdan. sigaraya başladığımı ilk sen öğrenmiştin ve ne güzel hırpalamıştın beni. biliyorum her vurduğunda canın acıyordu senin de.
eve geç saatte döndüğümde bir sen uyanık olurdun. merakla, telaşla biraz da kızgınlıkla sorardın "nerdesin oğlum sen" diye. ben de her defasında "ya sen niye uyumadın, anahtarım var benim" derdim kaygısız kaygısız biraz da kızarak. ses çıkarmaz, mutfağa girerdin o geç saatte. akşam yemeği'nde ne varsa ısıtırdın, koyardın önüme ve ben doymadan, sofradan kalkmadan gidip uyumazdın. "neredeydin" sorusuna kızdığımı bilir, alttan alarak sormaya çalışırdın ben yemek yerken. ben de "ya anne takıldık arkadaşlarla, beni bekleme bu saate kadar, sen yat uyu" desemde her defasında hiç uyumazdın.
duygularım bir okyanus misali şimdi, öyle büyük, öyle derin ki anne. özlemim kupkuru bir çöl gibi yakıcı.
nasıl özlüyorum anne.
o gençliliğin deliliği ile kırmışımdır kalbini çok. n'olur affet anne. hep söylerdin "ana baba olun da görürüm sizi" diye. anlamamışım meğer niye öyle dediğini. şimdi anlıyorum anne. haklıymışsın.
keşke bazı şeylerin değeri zamanında anlaşılsaymış. yitirildi mi bir diz kalıyormuş dövecek.