Geçenlerde bir yazı okumuştum tamda bununla ilgili farkı gayet güzel betimleyen.
Çocukken babamın serçe parmağını tutardım. Dışarı çıktığımızda, babam serçe parmağını uzatırdı; ben de hemen küçücük elimle sarılırdım uzatılan bu parmağa. Bazen sağ elinin serçe parmağını uzatırdı bazen de sol elinin serçe parmağını. Bir farkı yoktu benim için, babamın tercihini kavrayamayacak kadar da küçüktüm. Hangisi uzatılırsa uzatılsın ben aynı heyecanı yaşardım.
Babam elimden tutmazdı, ben onun serçe parmağını tutardım. Babamın bu parmağı benim minicik elimi doldururdu. Benim ellerim için oldukça iriydi. Ellerim için en uygunuydu. Babama, yani hayata bir serçe parmağından tutunurdum. Dedim ya babam tutmazdı, ben sarılırdım. Belki de küçücük aklım yanılıyordu. Babam serçe parmağıyla beni sarıyordu. Babam serçe parmağını uzattığı zaman, yüreğim bir serçe gibi pır pır ederdi. Ben bir serçe oluverirdim; babamın parmağı bir menzil, bir ağaç dalı oluverirdi anlayacağınız.
Ama annem elimden tutardı, elini uzatmazdı, elimi tutardı hem de sımsıkı. -anneler bir serçe kadar tedirgin mi oluyor- Yalan yok bu beni biraz rahatsız ederdi. Elim acır ve terlerdi. Fakat bu annemin umurunda değildi. Çünkü acı duyduğumu annem nereden anlayabilirdi ki? Ama elimin terlediğini hissedebilirdi herhâlde. Dedim ya babam serçe parmağını uzatırdı, annem elimden tutardı. Uzatmak ve tutmak, tutmak ve uzatmak.
Ha bir de babam benim küçücük adımlarımı hesaplayarak yürürdü. Babamla kilometrelerce yürüsem yorulmazdım. Annem sanki beni sürüklerdi. Kendisi gibi adım atamayacağımı kestiremiyor muydu ki? Belki de annemin sokaktaki acemiliğindendi.
Demek ki derdim; baba yüreği uzat, ana yüreği tut diyor. Hep düşünmüşümdür; serçe parmağı mı hassastır, el mi? Tabii şunu da hesaba katmak lâzım gelir: Parmak babanın, el annenin.
+anne ben dışarı çıkıyorum..
-nasıl dışarı? kiminle çıkıyorsun? nasıl gideceksin? nasıl döneceksin? kimler orada olacak? atlet giydin mi? daha dün çıkmamışmıydın sen dışarı? komşunun oğlu da çıkmış kaybolmuş böbreğini çalmışlar. dikkatli ol. geç kalma. telefonun açık olsun. beni merakta bırakma.
Annen seni sen olduğun için sevmez. Hormonları ve beyindeki sinirlerle ilgili bi sebepten dolayı. Tam hatırlamıyorum şimdi bi dergide okumuştum. Babanın ise seni sevmesi tamamen senin sen olmandan dolayıdır.
Anne kuralcı, baba boşver modunda takılır.
Anne yemeğinden tut herşeyine kadar düşünür, baba onunla oynayacağı oyunu gezdirecegi yeri ve maddi hesapları düşünür.
Ama annede babada onu cidden sever. Bu konuda ayrım olmaz.
"Babalar kızlarına düşkündür" tezi doğru. Babam bana aşırı düşkün. Ama otoriter değil. Annem ise son derece otoriter. "Neredesin? Yanında kim var? Geç kalma. Üstüne niye hırkanı giymedin? Kiminle buluşacaksın? ikametgah ve nüfus suretini getir." Darlar insanı. Babam ise "Tamam kızım, geç kalma. Hava kararırsa beni ara, ben alayım seni." der.
Anneler pimpirikli oluyorlar. Gerçi gizlim, saklım yok. Annemle ve babamla her şeyi rahatça konuşurum. Hiçbir şey gizlemem. Bütün arkadaşlarımdan uzun uzadıya bahsederim zaten. Babalar daha rahatlar ama arkadan arkaya koruyorlar kızlarını. Bana en ufak zarar vermeye kalkacak adamı hiç düşünmeden öldürür mesela, eminim.
Baba evlat ilişkisi bir sözleşme mahiyetindedir. Siz babanın istediklerini yaptığınız sürece, dilediklerini yerine getirdiğiniz müddetçe sevilir sayılırsınız. Tek yanlış sözleşmenin feshine neden olur ki o yanlış tüm doğrularınızı yok eder. Fromm un da dediği gibi aile içi ilişkilerdeki tek karşılıksız sevgi annenin sevgisidir. Sevme sanatı adlı kitabında karşılıksız sevmenin temelini çocuğun savunmasız olduğu dönemlerde, savunma mekanizmasından yoksun olan çocuğun annede uyandırdığı şevkat duygularında bulur. Anne çocuğa daima bu minvalde bakacaktır ve şartsız koşulsuz sevecektir. Olgular ile desteklemeye çalıştığımızda bunun geçerli olduğu toplumları görürüz fakat aksi durumların olduğu toplumların varlığını da inkar etmeyerek. Nitekim tüm genellemeler yanlıştır der Nietzsche, bu da dahil.
anneler oğullarıyla, babalar kızlarıyla daha yakın olurlar.
anne en ufak bir tartışmada dahi terlik fırlatmaktan zevk alır, baba ise yaşlandıkça sanki daha bir tepkisizleşir, durağanlaşır.
anne size sinirle fırlattığı terliğin tekini, biraz sonra muhtemelen yine sizden isteyecektir.
annelerin terliği genelde 36 numara olur.